Referandum bu anlamda –sonuç ne olursa olsun- 2013’de Gezi ile başlayan mücadelenin bir aşaması olacak. 16 Nisan’dan sonra devam edecek mücadelenin, güç dengelerini belirleyecek olan referandumda siyasal İslam sıçramasının durdurulması verili durumun aynen devam etmesi anlamına gelmeyecek

HAYIR, Siyasal İslam’dan çıkış kapısını aralayacak

Tunus’ta En Nahda, 2016 yılında ‘siyasal İslamdan çıkıyoruz’ açıklaması yapmıştı. Ortadoğu isyanlarının başladığı Tunus’ta, Bin Ali’nin iktidardan indirilmesinin ardından 2001’de yapılan seçimlerde En Nahda iktidara gelmişti. İsyanların ilk dönemi Mısır’da Müslüman Kardeşler, Tunus’ta En Nahda’nın iktidara gelmesiyle sonuçlanmıştı. Gannuşi başkanlığındaki En Nahda 25 ay iktidarda kaldı. Bu kısa dönem içinde isyan sonrasında toplumun taleplerine yanıt üretemediği gibi, siyasal İslamı yukarıdan aşağıyla dayatmaya çalıştı. Mısır’da Mursi’nin hızla tüm yetkiyi kendi elinde toplamaya yönelen ve toplumu siyasal İslam ekseninde baskı altına alan politikalarıyla paralel uygulamalar Tunus’ta da hayata geçirilmeye çalışıldı.

I
Mısır’da Müslüman Kardeşler’in iktidarına yönelik iki kaynaklı bir direnç gelişti. Mübarek sonrası geçiş döneminde devletin geleneksel güçleri Müslüman Kardeşler’le (MK) ittifak kurdu. MK’nın iktidarı tekelleştirme girişimleri bu ittifakı dağılmasına neden oldu. MK’ya yönelik asıl tepki ise Mübarek’i iktidardan indiren Tahrir’in isyan dinamiklerinin, ikinci kez Tahrir’de toplanmasına varan itirazları oldu. Siyasal İslam’ın kısa dönemli iktidarı Sisi darbesiyle son buldu. (Böylece önce MK sonra da Sisi, Tahrir isyanın yol açacağı ilerici değişim dalgasını da kırdı.) Tunus’ta isi demokratik güçlerin ve toplumun laiklik eksenli muhalefeti En Nahda’nın siyasal İslam İslam temelli dönüşümünü engelledi. Gannuşi’nin 2016’da Le Monde verdiği söyleşide şöyle diyor : ‘Müslüman demokrasisine girmek için siyasi İslamdan çıkıyoruz. Artık siyasi İslamı temsil iddiasında olmayan Müslüman demokratlarız.’ (Cihadcılık, Efsaneler Gerçekler, Metis, s.250) Gannuşi’nin En Nahda adına söylediği ‘siyasal İslamdan çıkış’ asıl olarak Tunus’un 2001’de girdiği siyasal İslam tünelinden çıkışını ifade ediyor.

II
Arap isyanları ardından başlayan siyasal İslam iktidarlarından çıkış siyasal İslamı bölgenin kurucu gücü olmaktan çıkardı. AKP’nin de parçası olduğu bu eksenin bölgedeki güç kaybını, 2013 Gezi direnişiyle birlikte içerde de siyasal İslamın hegemonyasında kırılma eklendi. Bu kırılmanın ardından Türkiye’de de çelişki iktidarın –zor ve baskıya dayanarak- siyasal İslamı kalıcılaştırma hamleleri ile siyasal İslam’dan çıkış kapısının açılması arasındaki bir mücadele olarak şekilleniyor. Bunun hangi yolla ve nasıl başarılacağı aynı zamanda ülkenin geleceğini de belirleyecek temel bir nokta olarak öne çıkıyor. Tam da bu noktada referandum süreci, siyasal İslamdan çıkış kapısının halk inisiyatifine dayanarak açılması imkânını ortaya çıkarmış durumda. Gezi isyanı sonrasındaki dönem ağırlıkla çatışmanın devlet merkezli olarak geliştiği bir dönem olarak yaşandı. Öte yandan Ortadoğu merkezli savaş dalgasının Türkiye’yi içine almasının yarattığı sonuçlar ve iktidarın yoğunlaşan baskısı toplumdaki tepkileri pasifize etti. Referandum, siyasal İslama karşı birikmiş tepkilerin açığa çıkmasına vesile olurken, halkın sürece müdahale edebileceği bir zeminini de oluşturdu. HAYIR’ın kazanması, Gezi’nin ilerici birikiminin geri döndüğü ve siyasal İslamdan çıkış kapısını açmakla kalmayıp ve değişim noktasına ağırlığını koyduğu bir sürecin başlangıcı olabilir.

III
Referandum bu anlamda –sonuç ne olursa olsun- 2013’de Gezi ile başlayan mücadelenin bir aşaması olacak. 16 Nisan’dan sonra devam edecek mücadelenin, güç dengelerini belirleyecek olan referandumda siyasal İslam sıçramasının durdurulması verili durumun aynen devam etmesi anlamına gelmeyecek. Yenilgiye uğrayan siyasal İslam yalnızca durdurulmuş olmayacak geri itilmiş ve toplumsal muhalefet ileri sıçramış olacak. HAYIR’ın kazanması bu anlamda halkı ülkenin geleceğinde ve kaderinde yeniden söz sahibi kılacak bir tarihsel moment olarak öne çıkıyor. Bu noktada HAYIR siyasal İslam ve milliyetçi sağ eksenleri de içinde barındırıyor. HAYIR’ı referandumda etkin kılan nedenlerinden birisi de bu çeşitliliği. Ancak, HAYIR’ın politik muhtevasınin ilerici dalga merkezinin belirlediği ve bu anlamda siyasal İslama karşı muhalefetin kurucu söyleminin buradan şekillendiğini söylemek mümkün.

IV
Referandum sürecinin bu evresine kadar HAYIR’ı etkin kılan ve kazanma noktasında tutan da bu. Evet, artık karanlık bir geçmişi ve çürümüş bir statükoyu temsil ederken HAYIR toplumun değişim talebini ifade ediyor. AKP ve Bahçeli blokunun şu ana kadar anayasa değişikliğini anlatabilecek inandırıcı bir argüman ortaya koyamaması, kendi tabanında dahi önemli bir heyecan yaratmaktan uzak kalması ve Evet cephesi içindeki moralsizlik ve dağınıklığın temelinde bu var. AKP’nin, siyasal İslamın nefesinin tükendiği, HAYIR’la birlikte memleketin taze bir nefes almaya başladığı bir dönemdeyiz. HAYIR, bu ilk evrede politik olarak kazanmıştır. Bu kazanım kalıcıdır ve her halükarda referandum sonrası dönemde de belirleyici olmaya devem edecektir. Aynı zamanda HAYIR’ın sayısal olarak da önde olduğu pek çok araştırmada ortaya konuluyor. Anketlerin ötesinde HAYIR toplumsal yaşamın her alanında hissedilen bir moral üstünlüğe sahip durumda. (Önümüzdeki 50 günde neler yaşanabileceğini kestirmek kuşkusuz ki mümkün değil. AKP’nin ‘iç savaş tehditlerinden’, sandıkta hileye kadar tedirgin edici pek çok ihtimal biliniyor, konuşuluyor. HAYIR iradesi bu tür olasılıkları da değerlendirerek, bunları da aşabilecek bir kapasiteye sahip. Yeter ki bu gelişmelere müdahale edebilecek bir kararlılık ortaya konulsun ki bu kararlılık bugün her zamankinden daha fazla var.)

V
Toplumdaki korkunun ve yalnızlık duygusunun aşıldığı, umutsuzluk ikliminin kırıldığı bir aşamayı geride bırakıyoruz. Umudu kırmadan ancak anketlerdeki rakamların rehavatine de kapılmadan, şimdi HAYIR’ın kazanma iradesini pekiştirmek için daha büyük bir adım atma zamanı. İlk dalganın oluşturduğu hareket noktalarını büyütecek, HAYIR’ın köye bucağa, sokağa mahalleye hareketini arttıracak ve HAYIR’ın politikasını siyasal İslamcı köhnemiş düzene karşı derinleştirerek kazanmaya bir adım daha atacağız. Ülke tarihinin en güçlü ve uzun süreli iktidarının tüm zorbalıklarına karşı toplumdaki büyük tepkinin, enerjinin ve değişim talebinin ortaya çıktığı HAYIR mücadelesi de gösteriyor ki, eninde sonunda Gezi gelecektir… Memleketin geleceği Gezi’dir…