Elazığ Depremi ve Bahçesaray yoluna düşen çığ ve sonrası ölümler akıl ve bilimden uzaklaşıp, kahramanların mucizelerine bel bağlamanın çok acı bedelleri olarak ödendi.

Çığ riskinin yüksek olduğu yerler yerine düşük ya da hiç olmadığı yerlere açılan tüneller ilk adımdı olasılıkla. İlk çığ sonrası hiç bir akılcı önlem almadan, soğukkanlı davranmadan yüzlerce insanın kurtarmaya koşması nasıl açıklanabilir? Bölgedeki “çığ düşen yere bir daha çığ düşmez” bilim dışı inancı ile Elazığ depremi sonrası çürük binalar yerine mucize hikayelerine odaklanan medya dili, önlem almadan kurtarmaya koşulmasına etki etmiş olabilir mi?

Çığa, depreme kaderci bakış ile kadere karşı mucizeye tutunmaktan başka yol bulamayan bir akıldışılık öldürüyor insanlarımızı.

Neden çürük binalar hala var, neden çığ önleme ve uyarı sistemi yok ve çığ sonrası arama kurtarma nasıl yapılmalı soruları, kader ve mucize, kahramanlık ve şehitlik bağırışları altında siliniyor. Tıpkı, Sabiha Gökçen’ deki uçak kazası ile ilgili doğru soruları soran Bahadır Altan’ın anında işten atılıp, sesi kısılmaya çalışılırken Pegasus CEO’sunun gözyaşlarının ekranlardan odalara akıtılması gibi. Çünkü, Bahadır Altan, kazanın asıl nedeninin ucu İstanbul Havalimanı’na uzanan “rant” hırsı olduğunu akla ve bilime dayanarak açıklıyor. Onun elimize uzattığı ipi çektiğimizde bu yağma ve talan düzeninin nasıl apaçık ortaya çıkacağı bilindiği için, kameralar yine mucize kurtuluşlara dönüyor.

Bu sefil halin iktidar ve hempalarına özgü olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ana muhalefet CHP’ ye biraz yakından bakarsanız elmanın diğer yarısını ya da aynı lacivert rengi orada da görmeniz mümkün.

CHP yönetimi 2019 yerel seçimlerindeki başarıyı yalnızca kendi politikasının mucizevi ürünü olarak gösteriyor ve yaklaşan kurultay sürecini iktidar yürüyüşü olarak tanıtıyor. Seçim sonuçlarını, bu güne kadar ki stratejisinde haklı olduklarının kanıtı olarak sunuyor. Bilimciler, oy dağılım analizlerinin CHP’nin aldığı oyların çoğunluğunun AKP’ ye karşı verilen oylar olduğunu göstermelerini ise “e ne var bunda, tabi ki öyle olacak” diye susturuyorlar. Sizin politikanızı onayladıkları için değil, AKP’yi onaylamadıkları için verdiler sözlerini, duymazdan geliyorlar.

CHP yönetimine göre bu toplum sağcı, muhafazakar ve dindar (kader) ve onlar da bu topluma, bu kadere saygı duyuyor ve fakat kaderden kahramanca bir mucize doğuracaklar!

Özellikle Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu mucizeler yaratan kahramanlar olarak tanıtılıyor. “AKP kaderine” karşı çıkan kahramanlar! Bu ekibe, şimdiden ilk seçimde iktidarı garantilemişler gözüyle bakmamız isteniyor. Bu yüzden de kurultaya giden ilçe il seçimlerinde örgütün onların arkasında hizalanmasını dayatıyorlar.

Nerdeyse her seçime merkezin belirlediği tek aday, tek listeyle girilmesini örgütün tam desteği olarak tanıtıyorlar.

Oysa seçimlere daha yakından bakanlar öyle yekpare olmuş, çelik disiplinli, yönetimi onaylayan bir CHP tabanı olmadığını görüyor. Sadece bir somut örnek hem de CHP’nin kalesi İzmir seçimi. 611delege var ama CHP yönetiminin tek adayı nedense 258 oyla seçiliyor! İstanbul’da da farklı bir sonuç çıkmayacağı şimdiden söylenebilir (bu yazı yazılırken henüz seçim sonuçlanmamıştı).Hal böyleyken CHP yönetimi sadece “her şey çok güzel olacak” diyor. Ardından bir kez daha Yenikapı’ ya Kudüs mitingine gidiyor. Hem de Türkiye Devrimcilerinin en genç fidanlarının Filistin mücadelelerini kendine kalkan olarak kullanma pespayeliği ile. Yenikapı’ da yan yana durduklarının zamanında o devrimcilere neler yaptığı bilinmiyormuş gibi.

Son zamanların en tarihe kalacak görüntüsü, ikiye bölünmüş ekranın bir yanında RTE icraatlarıyla övünürken, diğer yanda çığdaki ölüm kalım savaşının canlı yayınlandığı anlardı. Toplum ve iktidarın ne demek olduğu ancak bu kadar net görülebilirdi.

Aynı ikiye bölünmüş ekran şimdilerde bize CHP’yi gösteriyor. RTE bu toplum için ne kadar yanılıyorsa, CHP yönetimi de kendi seçmeni için aynı oranda yanılıyor olabilir. Demedi demeyin.