Galatasaray, milli aranın ardından çıktığı ilk maçta, taraftarların sezon sonu gerilimi yaşamasına razı olmayarak 3-0 mağlup oldu ve şampiyonluk yarışına havlu attı.

Hocanın bir bildiği var mıdır?

İlk defa beraber oynayan bir defans hattı ile çıktı sahaya Galatasaray. Bunlardan bir tanesi o mevkiide ilk kez oynuyordu, bir diğerinin bu sezon sahaya 11’de çıktığı maç sayısı ile bir elin parmaklarını geçmiyordu.

Böyle bir durumda, yapmanız gereken oyunu kendi sahanızın ilk metrelerinde kurmaya çalışmak yerine mümkün olduğunca ön alan baskısı yaparak ataklara başladığınız noktayı rakip sahanın veya sahanın ortası olabilir, ancak Fatih Terim, muhtemelen Donk ve Gedson’un ikisinin de orta saha menşei oyuncular olması sebebiyle onların hücumu geriden başlatabileceklerine güvendi, fakat unuttuğu bir şey vardı o da savunma oyuncularının asli görevinin savunma yapmak olması. Bu noktada, ülkemizde sıkça görülen, sahadaki herhangi bir futbolcudan şikayet edildiğinde, kenarda bekleyen oyuncunun oynamasının sorgulanma alışkanlığına girmeyeceğiz.

Ozornwafor, böyle bir maçta ilk 11’de sahaya çıksaydı, aynen Gedson’un stoperde ne yapacağının tamamen muamma olması gibi bir bilinmezlikle o mevkide olacaktı ve ilk hatasında Terim’in tercihi yine eleştirilecekti. Terim, onun üzerinden eleştirilecekse, bu maçta sahaya sürmemesinden değil, sezon boyunca kendisi hakkında fikir sahibi olma fırsatını bize vermemesinden eleştirilebilir. Zaten kendisi de eğer maç kazanılsaydı, sürekli yaptığı gibi, “böyle zorlu bir maçta Ozornwafor’u insanların önüne atar mıyım?” şeklinde “bir bildiği vardır” kozunu oynayacaktı.

Galatasaray’ın artık bir yol ayrımında olduğunu söyleyebiliriz. Bugün, kariyerindeki son 10 yılda herhangi bir lig şampiyonluğu olmayan Jose Mourinho’nun dahi gelişen futbola ayak uyduramadığı ve artık demode olduğu tartışılıyorsa, kariyerinde birçok kez Avrupa futbolunun zirvesine çıkmış Pep Guardiola,son 3 yıl boyunca, Jürgen Klopp’un Liverpool’ını durdurmak için kafa patlatıyorsa, son dünya kupasının sahibi Didier Deschamps’ın hala Fransa için doğru teknik adam olup olmadığı kamuoyunun gündemini meşgul ediyorsa, futbol dünyasında artık 30 yıl öncesinde kalmış “kırmızı çizgiler” üzerinden konuşmanın bir anlamı yok.

Bir başkası da “Galatasaray şampiyonluk yarışında ise kazanır” ifadesi. Bunlar, altı doldurulamayan, içi boş, popülist ifadeler. Günümüz futbolunda işinizi iyi yapmazsanız, elinizdeki takıma uygun birkaç alternatif plan üretmezseniz ve en önemlisi de futbolun temel doğrularında defolarınız varsa (konsantrasyon kaybı, blok savunma, mevkilerin iç içe geçmesi, kadro istikrarı), Avrupa futbolunda seneler boyunca nal topluyor, Slavia Prag gibi küçümsediğiniz liglerin takımları Avrupa’da mart-nisan aylarını gördüğünde uzaktan bakıyorsunuz. 3 sene önce Barcelona, Inter, Dortmund grubunu çektiğinde dalga geçilen Slavia, bugün Avrupa Ligi çeyrek finalinde. Galatasaray en son bu seviyelerde dolaştığında USD/TRY paritesi 1.7 civarındaydı.

Galatasaray’ın bu yol ayrımında nasıl davranacağını göreceğiz.