"Ömür boyu tarayıp ördüğüm
şu zamanı
benden sonra başıboş
ortalıkta
bırakma."
*


Kapkaranlık sabahlara uyanıyoruz. Saçma bir sabit saat inadı yüzünden minicik çocuklar karanlıklarda okul yoluna çıkıyor. Karanlık sabahların zaten aydınlanmadığı günlerdeyiz. Açlık, yoksulluk içinde yaşam savaşını güne karanlıkta, moralsiz başlayarak sürdürürken gün boyu içimiz kararıyor. Yükselen doları sayıyoruz, şiddet gören kadınları sayıyoruz, hedef gösterilen insanları sayıyoruz. Birileri gün boyu haykırıyor. İçimiz karanlık derken hava yeniden kararıyor. Gün bitiyor.


***

İyi haberlere, yüzümüzü gülümsetecek anlara çok ihtiyacımız var. O anlara, iyiliğe tutunuyoruz. İşte böyle bir dönemde Türkiye Boji’yle tanıştı. Edirne’den Ardahan’a insanların sevgilisi oldu Boji. İstanbul’un sevimli maskotu Boji’nin vapur, otobüs, tramvay yolculuklarıyla, yaşama sevinciyle sadece İstanbullular değil tüm yurtta insanlar gülümsedi. Gün içinde iyi hissedecek bir an yakaladılar. Onunla vapurda, metroda karşılaşanların sevinçlerini yansıtan paylaşımlarıyla küçük mutlulukların ortağı olduk çoğumuz.

***

Derken bize minicik iyiliğe tahammülü olmayan insanlar olduğunu hatırlatacak akıl almaz bir şey oldu. Biri kendine dert edinmiş bunu derin ve leş bir plan yapmış. Artık kimin dışkısını nereden bulduysa cebinde (!) getirmiş tramvayda bir koltuğa yerleştiriyor. Büyük habercilik başarısı gösteren bir medya sitesi de bunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni alt etmek için manşetlere taşıyor. Pes dedirtecek kurgu. Günlerdir düşündükçe irkiliyorum. Nasıl bu kadar kötü olunur diye. Bir de bununla uğraşıp medet umacak kadar çapsız ve çaresiz olmayı anlamaya çalışıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin olumlu işlerle, Boji’nin sıcacık paylaşımlarıyla anılmasına, beğenilmesine tahammül edemeyenlerin çaresizliği bu. Burada bir ülke gerçeği fotoğrafı var aslında. İyiyle kötünün mücadelesi. Kötünün çirkinlikle, iftirayla, onursuzlukla iyiyi alt etme çabası. İyilikle kötüye direnme gücü.

***

Yıllardır şiddeti normalleştiren, nefreti körükleyen, kindarların efendisi olmak için kumpaslarla iktidarına yol açanların örgütlü kötülüğü sokaktaki insan için kötülüğü sıradanlaştırdı. Şimdi Boji’nin hayatından endişe ediyoruz. Ya biri çıkar da… Dilim varmıyor söylemeye! Boji’ye yuva aranıyormuş. Ona yuva çok kolay bulunur bundan endişem yok. Urla Bademler Köyü Kooperatifi için biz davet çıkardık bile. Ama vapurlarda kulaklarını dikip martılara bakamayacak, tramvay koltuğunda kuyruk sallayamayacak olması kalbimi kırıyor.

***

Bu ülkede iyi kalmak çok güç. İyiler daima hedefte, sınavda, canını koruma kaygısında. Masum bir köpeğin bile canı tehdit altında. Bugün 25 Kasım Uluslararası Kadına Şiddetle Mücadele Günü. Daha yeni Ankara Batı Kent’te 12 ve 13 yaşında iki kız çocuğunu taciz edenlere “Dur” dediği için Haydarcan’ımız (Kılıçdoğan) 6 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. 2015 yılında Kadıköy’de kadınları taciz eden bir çeteye karşı durduğu için, kadınlar taciz edilirken sessiz kalmadığı için öldürülen Bahadır Grammeşin’den bugüne değişen tek şey iyiliğin cezalandırılışı diyebileceğimiz cinayetlerde, şiddet eylemlerinde ve kadına yönelik şiddette artış. Bir akşam durup dururken arkadaşlarıyla kartopu oynadığı için öldürülen gazeteci Nuh Köklü kendisini camına kartopu geldiği için öldüren esnafın dükkânından Boji gibi sokak köpekleri için mama almıştı öldürülmeden birkaç gün önce. Katil özgüvenle “Ben yarın çıkacağım rahatım” demişti. Unutmadım. Unutamam. Çünkü iyilik ortada kalmaz. İyilik kalır ve yaşar.

*Metin Altıok