Bir karanlığın içine doğru sürükleniyoruz. Hayır sürüklenmiyoruz koşar adım gidiyoruz. Ülke insanı kendi gerçekliği ile cihatçıların savaş naralarının arasında sıkışmış durumda.

Dün Türk uçakları tarafından düşürülen Rus uçağının nasıl bir olaylar zincirini başlatacağını henüz bilmiyoruz. Ama pek hayırlı sonuçlar doğurmayacağı açık. Buna rağmen yapılan hamlenin bilinçli bir hamle olduğu da görünüyor. AKP ve saray hem siyasal hem de ekonomik boyutları ile örtülü olarak dahil olduğu savaşta Rusya’nın bölgeye müdahalesi ile açığa çıkmak durumunda kalmışa benziyor. Piyonları ile değil kendi varlığı ile boy gösteriyor.

İŞİD dahil cihatçı gruplarla kurulan ekonomik ve siyasal bağın boyutlarını daha açık görebileceğimiz bir sürece doğru gidiyoruz.

NATO kalkanı Paris gibi bir gündemin gölgesinde açığa çıkan ilişkiler karşısında koruyuculuğunu sürdürür mü bilinmez.

Dün dünya gündemi Türkiye’nin bu hamlesi ile çalkalanırken Başbakan Davutoğlu tarafından kabine açıklandı. Üzerine söylenecek çok bir şey yok.

Kabinedeki isimlerden anlaşıldığı kadarı ile pek çok cephede yürütülecek bir savaş ile karşı karşıya kalacağız.

Savaşın komutası elbetteki sarayda olacak.

İçerde savaş, dışarıda savaş konsepti AKP’ye oy versin vermesin herkesin canını yakacak.

Kabine bu anlamda son derece önemli isimleri içinde barındıyor.

Enerji, Madencilik ve İnşaat sektörü üzerinden doğal kaynaklarımızın, kentlerimizin, yaşam alanlarımızın gözü doymaz bir sermaye birikimi sevdasının konusu olmaya devam edeceği, emeğine, toprağına, suyuna sahip çıkanların zor aygıtı ile burun buruna geleceği şimdiden açık.

Çalışma hayatı açısından hızla yaygınlaşan esnek ve güvencesizlik zemininde, uzun çalışma süreleri, düşük ücretler, taşeronlaşma ve bunların bir sonucu olarak görülen iş cinayetleri yeni saldırı hamleleri ile güç kazanmaya devam edecek. Sermaye sonraki muzaffer adımları için önemli bir mevzi kazanmış durumda. Bu adımlar arasında neler neler yok: Kıdem tazminatının fona devir yoluyla gasp edilmesi, işsizlik fonunun sermaye ve hükümet tarafından yağmasının sürmesi, dayıbaşılık sisteminin kurumsallaştırılması, patronların keyfiyet alanının genişletilmesi, sendikalar üzerinde sermaye egemenliğinin pekiştirilmesi. Yani asgari ücretlinin eve iki ekmek daha fazla götürürüm sevinci çok uzun sürmeyecek.

İç savaş konseptinin ısrarlı savaşçıları da yerlerini almış gibi görünüyor. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a yürütülen mücadelenin komutanlarına tam bir vefa örneği gösterilmiş.

Eğitim başta olmak üzere pek çok cephede yürütülen savaş komutanları ile buluşmuş.

Yani savaş gündemi sadece Türkiye’nin cihatist maceraları ile sınırlı değil.

Ancak bu maceranın sonunun macerasevicilerin hayallerindeki gibi neticelenmeyeceği açık.

Türkiye halkı bu girdaptan ne kadar az zararla çıkabilirse o kadar iyi.