Geleneksel olarak solun güçlü olduğu Portekiz’de son yıllarda yükselişi geçen Ventura liderleğindeki aşırı sağcı Chega!, gücünü sermaye ve çıkar gruplarından alıyor.

Aşırı sağın inşası
Fotoğraf: Depo Photos

Portekiz, Avrupa’nın uzak köşesinde yer alıyor. Bir yanı İspanya, bir yanı okyanus. Buna karşın Afrika’dan, Güney Amerika’ya ve Asya’ya uzanan bir alanda sömürgeci geçmişinden izlere ve ilişki ağına sahip. Portekiz, Avrupa’nın görece yoksul ülkelerinden. Bununla birlikte Küresel Barış Endeksi’ne göre dünyanın en barışçıl, güvenli ve huzurlu ülkelerinden biri. Solun da en güçlü olduğu ülkelerden.

Günümüz Portekiz siyasetini belirleyen en önemli unsur, Nisan 1974’te sömürge ülkelerde, süren bağımsızlık savaşlarından yorulmuş devrimci askerlerin (Silahlı Kuvvetler Hareketi) geniş halk kesimlerinin desteğini alarak gerçekleştirdiği Karanfil Devrimi’dir. Karanfil Devrimi, Estado Novo olarak ifade edilen, kurucusu ve lideri António de Oliveira Salazar'a atfen Salazarizm olarak da adlandırılan, faşist diktatörlüğe son verdiği gibi Portekiz'in sömürgelerde yürüttüğü kanlı savaşların sonu ve Mozambik, Angola, Cape Verde, Gine-Bissau ve São Tomé’nın bağımsızlığı anlamına da geliyordu.

Bugünün siyasal iklimini anlamak için bu döneme kısa bir giriş yapalım.

Karanfil devrimi sonrası döneme, Mayıs 1974 ile Temmuz 1976 arasında altı geçici hükümetin kurulmasıyla sonuçlanan bir siyasi gerilim ve istikrarsızlık ortamı damgasını vurmuştur. Bu süreçte devrimci güçler, büyük kamulaştırmaları ve toprak reformlarını gerçekleştirebilmiştir.

Siyasal gerilim Avrupa demokrasi modeli ile Sosyalist bir model arasında yaşanmıştır. Bu süreçte işçi sınıfı konseyler, işçi denetimi pratikleri, mahalle meclisleri ile, güçlü bir halk örgütlenmesi inşa etmiştir. Devrimin akamete uğramasına ihtimaline karşı, 12 Kasım 1975'te, toplu iş sözleşmesinin imzalanması için mücadele eden ve çoğunluğunu inşaat işçilerinin oluşturduğu ve sayıları 100 bini bulan işçi, Kurucu Meclis'in yapıldığı São Bento Sarayı'nı kuşatmış, 36 saat boyunca Parlamento Üyelerinin dışarı çıkmasını engellemiştir. 25 Kasım 1975’te askerlerin müdahalesi, ılımlı ordu tarafından bastırılmıştır. Bu durum bir karşı devrim sürecinin oluşmasına yol açmamış, ancak devrimin ileriye doğru yürüyüşünü durdurmuştur. Kurucu Meclis, sadece merkez sağ Sosyal Demokrat Parti’nin karşı oy kullanmasıyla Portekiz Cumhuriyeti Anayasasını onaylamış, dönemin devrimci ruhu, devletin hedefleri olarak sosyalizme geçişe işaret eden anayasa metnine de yansımıştır. 1976 Anayasası, eşitlik ilkesi, basın özgürlüğü, din özgürlüğü, çalışma, sosyal ve kültürel haklar gibi temel hak ve ödevleri güvence altına almakta, Cumhurbaşkanı, Devrim Konseyi, Cumhuriyet Meclisi, Hükümet ve Mahkemeleri egemen organlar olarak kurmakta, yerel yönetimleri ve idari bölgeleri Devletin siyasi örgütlenmesine entegre etmekte ve Azor ile Madeira özerk bölgelerini oluşturmaktadır.

SOLUN HÂKİMİYETİ

Portekiz siyaseti, devrimin etkisi ile solun hakimiyetinde biçimlendi. Merkez sağda konumlanan partinin ismi Sosyal Demokrat Parti. Sosyal demokrat parti ise sosyalist ismini (Sosyalist Parti) aldı.

Estado Novo diktatörlüğünün suçlarının yakın geçmişteki hatırası ve 25 Nisan 1974 Devrimi'nin demokratik kazanımları, Portekiz aşırı sağının uzun yıllar boyunca karantinada tutulmasına kararlı bir şekilde katkıda bulunmuştur. Portekiz sağının iki ana partisi olan Sosyal Demokrat Parti (PSD) ve Sosyal Demokrat Merkez - Halk Partisi (CDS-PP), 2019 yılına kadar kendi sağlarında kendini siyasi olarak kabul ettirmeyi başaran bir siyasi oluşum görmemişti.

Bu iki temel özellik: diktatörlük dönemindeki baskı ve yoksulluk hafızası ve parti yapısının istikrarı, Portekiz demokrasisine 45 yıl boyunca aşırı sağ partilerin temsilcilerinin ulusal ve bölgesel parlamentolara ve belediye meclislerine seçilmemesini sağlamıştır.

Buna karşın radikal sağın Karanfil devriminin hemen sonrasında ciddi eylemlere giriştiği hatırlanmalıdır. Ekim 1974 ile Şubat 1977 arasındaki dönem bu anlamda çok sarsıntılıdır.  Mayıs 1975'ten Mart 1976'ya kadar bombalamalar, sol siyasi merkezlere saldırılar, kundaklamalar, silahlı ve fiziksel saldırılar dahil olmak üzere 405 aşırı sağcı terör eylemi gerçekleştiği ve bunların yüzde 34'ünün Portekiz Komünist Partisini hedef aldığı görülmektedir. Mayıs 1975 ile Nisan 1977 arasında ondan fazla kişinin ölümüne neden olan 566 siyasi şiddet eylemi tespit etmiştir.

1980'lerde ve 1990'larda, neo-Nazi hareketi Porto ve Lizbon bölgelerinde belirli bir varlık kazanmıştır. Gösteriler, konserler düzenlemişler ve yeni bir parti kurmuşlardır: National Action Mouvement (MAN). Bu grupların faaliyetleri pratikte şiddet eylemleriyle sınırlıydı. Portekizli dazlaklar genç bir siyah ve solcu bir aktivisti öldürme cinayetlerinden hüküm giydi. 1999 yılında bir grup aşırı sağcı aktivist, erozyona uğramakta olan merkezci bir parti olan Demokratik Yenilenme Partisi'ne (PRD) sızdı. Partinin adını Ulusal Yenilenme Partisi (PNR) olarak değiştirdi. Portekiz aşırı sağı PNR içinde yeniden toparlanmaya çalıştı, ancak pek çok Avrupa ülkesinde olduğunun aksine marjinal olmaktan çıkmayı başaramadı. PNR arka arkaya başarısızlıklar elde etmiştir. Ciddi bir oy oranına ulaşamamıştır.

RADİKAL SAĞIN YÜKSELİŞİ

2011 yılında iktidara gelen merkez sağ hükümet, Avrupa Birliği tarafından dayatılan dört yıllık agresif bir kemer sıkma programı uyguladı. Yarım milyondan fazla Portekizli göç etmek zorunda kaldı, işsizlik %15,5'e ulaşarak 1980'lerdeki seviyelere yaklaştı. Memurların ve emeklilerin aylık gelirleri düştü ve işçilerin çoğunluğu vergilerinin arttığını gördü. Bu durum merkez sağ içinde bir tartışmaya neden oldu. Parti içindeki tartışmalar, radikal sağın doğuşu için bir olanak oluşturdu. Bu durum merkez sol, merkez sağ ve radikal soldan oluşan siyasi yelpazeye, iki yeni sağ parti hediye etti. Chega (Yeter) bunlar arasında ırkçı, radikal ve popülist söylemi ile dikkat çekiyor. Liberal İnisiyatif de parlamento seçimlerinde önemli bir güce ulaşmış durumda.

Chega’nın lideri André Ventura'yı 2017 yerel seçimlerinde Sosyal Demokrat Parti’den, Portekiz'in altıncı büyük kenti olan Loures belediyesinin başkan adayı olarak gösterildi. Kendisi kışkırtıcı yorumları ile tanınıyordu. Çingene toplumuna karşı düşmanca tutumu, ölüm cezasının savunulması, baskı ve polis gözetiminin güçlendirilmesini kampanyasının parçası yaptı. Kullanılan milliyetçi "popülist" söylem, merkez sağ içinde rahatsız yarattı. André Ventura seçimler sonrasında Chega’yı kurdu.

Sosyal Demokrat Parti’nin Chega ile bölgesel bir seçimde ittifak kurma durumunun oluşması, Portekiz liberal ve muhafazakâr sağının radikal sağ ile işbirliği yapma potansiyelini ortaya koydu. 

Chega, tek bir adama bağımlı, kendisine gölge düşürenleri elinin tersiyle iten, kendisini övenleri ve büyümesini sağlayan fonların kapısını açanları öven; entrikaların, nefretin, aşırılık yanlısı şiddetle ve sonuç olarak suçla tehlikeli bağlantıları olan bir parti olarak görülüyor. Parti 2019 parlamento seçimlerinde parlamentoya girmeyi başardı. Bu durum Chega liderine hoşnutsuzları toparlamak için ihtiyaç duyduğu görünürlüğü sağladı. André Ventura Avrupa’da esen aşırı sağ rüzgarları arkasına almaya çalışıyor. Bu konuda radikal sağ liderlerle görüntü vermekten çekinmiyor.

Nefret ve Aşırıcılığa Karşı Küresel Proje (GPAHE) tarafından hazırlanan rapora göre, neo-nazi ve beyaz üstünlükçü gruplara benzer şekilde, Chega'nın ideolojisi göçmen karşıtı, kadın karşıtı, LGBTQ+ karşıtı, Roman karşıtı, Müslüman karşıtı ve komplo yanlısı olarak tanımlanıyor.

Roman toplumu ile ilgili olarak Chega Başkanı Ventura Romanları "suçlu" olmakla, "sosyal yardımları kötüye kullanmakla" ve "ciddi bir kamu güvenliği sorunu" olmakla suçluyor. Bunun en temel nedenlerinden biri Portekiz’in diğer Avrupa ülkeleri gibi ciddi bir mülteci sorununun olmaması.

Chega toplumsal tabanını sağlamlaştırmak için, neoliberal ekonomik programı, güvenlik söylemi ile birleştiriyor. Irkçı ve yabancı düşmanı bir dil kuruyor. Portekiz sömürgeciliğine ve Estado Novo diktatörlüğüne nostalji ile yaklaşıyor. Dini bu süreçte araçsallaştırıyor.

Chega, sosyal medyada güçlü bir trol ordusuna da sahip. Portekizli uzmanlara göre Chega'nın dijital milisleri sosyal ağlarda en az 20.000 sahte hesaptan oluşuyor. Bu veriler partinin Facebook ve Youtube'daki başarısını büyük ölçüde açıklıyor. Bu aygıt sadece partinin propagandasını güçlendirmek için değil, her şeyden önce yanlış bilgi yaymak ve gazetecilere, solcu liderlere ve sosyal hareketlerin aktivistlerine saldırmak için kullanılıyor.

Chega, Portekiz sosyal devletini tamamen ortadan kaldırmayı, Ulusal Sağlık Hizmetini, devlet okullarını, sosyal güvenliği ve toplu taşımayı özelleştirmek ve tüm bu kamu mallarını özel gruplara devretmek istiyor. Artan oranlı vergilendirmeye son vermeyi ve uygulandığı takdirde daha az kazananların vergi yükünü artıracak ve çok daha fazla kazananlar için azaltacak düz vergiler getirmeyi savunuyor. Ayrıca konut tahliyelerinin ve İş Kanunu’nun tamamen serbestleştirilmesini öneriyor.

Radikal sağın uzun süre ciddi bir varlık göstermediği Portekiz’de bu söylemlerle Ventura, Ocak 2021 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde % 11 ile 3. sıraya yerleşmişti. Ventura gücünü arkasındaki sermaye ve çıkar gruplarından alıyor.

SONUÇ

Sosyalist Parti, 2015-2019 yılları arasında ülkeyi Sol Blok, Komünist Parti ve Yeşiller ile yaptığı bir anlaşma üzerinden yönetiyordu. 2019-2021 yıllarında ise herhangi bir düzenlemeye ihtiyaç duymadan azınlık hükümeti olarak faaliyetini sürdürdü. Bütçenin reddedilmesi üzerine, 2022 yılında yapılan erken seçimlerde, Başbakan António Costa'nın liderliğindeki Sosyalist Parti (PS) beklenmedik bir şekilde parlamentoda % 41.4’lük oy oranı ile mutlak çoğunluğu kazandı. Aşırı sağcı Chega! ise bir önceki seçimde aldığı oyunu keskin bir biçimde artırarak % 1.3’ten %7.2’ye ulaştı. Böylelikle ülkenin en büyük üçüncü siyasi gücü haline geldi. Sol partiler ise kayıplar yaşadı, Sol Blok (BE) ve Portekiz Komünist Partisi (PCP) sandalye kaybetti. Yeşiller (Verdes) partisi parlamentoya giremedi. Liberal İnisiyatif partisi ise sandalye sayısını artırdı. Ana muhalefet partisi olan merkez sağ Sosyal Demokrat Parti (PSD) ise oy kaybetti

Chega!’nın olası bir merkez sağ Sosyal Demokrat Parti ittifakında yer alması endişesi, Sol Blok (BE) ve Portekiz Komünist Partisi (PCP) seçmenlerinin Sosyalist Parti’ye yönelmesine yol açtı.

Sonuç olarak Portekiz siyaseti alışık olmadığı bir durum ile yüzleşiyor. Nisan 1974’te kurulan Anayasal düzen kendisine karşıt, radikal sağ bir alternatifi ne ölçüde kabulleneceği tartışmalı bir konu. Devrimden bu yana merkez sağdaki Sosyal Demokrat Parti ile merkez soldaki Sosyalist Parti’nin yönetimlerinde varlığını sürdüren rejim, merkez sağın krizinde ve Avrupa’da yükselen aşırı sağın rüzgarını arkasında alarak büyüyen radikal sağın tehdidi ile karşı karşıya. Ancak devrimin hatırası, güçlü bir sol hareketin varlığı radikal sağın zeminini oldukça daraltıyor.