İspanya ekonomik krizle tetiklenen çoklu bir krizde. İç içe geçen bu kriz sarmalı aşırı sağın yükselişine zemin hazırladı. Aşırı sağcı Vox korkutuyor.

Çoklu krizin kazananı Vox
Fotoğraf: DHA

Atakan ÇİFTÇİ, Araştırma Görevlisi

İspanya’da geçtiğimiz 28 Mayıs’ta belediye ve bölgesel yönetim seçimleri[1] gerçekleşti. Seçimlerin en dikkat çekici sonuçlarından biri aşırı sağ Vox’un oylarındaki çarpıcı yükselişti. Belediye seçimlerinde oylarını iki kat artırarak ülke çapında 1,6 milyon (yüzde 7) oy elde etti. Belediye meclisi üye sayısı 3 kat arttı. Benzer sonuçlar özerk yönetim seçimlerine de yansıdı ve birçok bölgede merkez sağ Halk Partisi (PP) ile Vox’un koalisyon yönetimleri kuruluyor.

Seçimlerin kaybedeni merkez sol PSOE’nin lideri ve hükümet başkanı Pedro Sanchez, Podemos ve Birleşik Sol’la (Unidas Podemos) ile sürdürdüğü koalisyon hükümetinin istifasını duyurdu. İspanya 23 Temmuz’da genel seçimlere gidiyor ve seçimlerden sağ-aşırı sağ koalisyon hükümeti (PP-Vox) kurulmasıyla tamamlanacak bir sonuç bekleniyor.

İspanya’da bu noktaya nasıl gelindi? Henüz, Ocak 2020’de kendisini “tarihin en ilerici hükümeti” olarak adlandıran merkez sol-sol koalisyonu (PSOE-Unidas Podemos) kurulmuştu. Ne var ki, bu üç buçuk yıllık deneyimin ardından, Podemos bir siyasi parti olarak neredeyse tamamen silinirken, PSOE tarihsel kalelerini ardı ardına sağ partilere teslim ediyor. İspanya’nın yakın tarihindeki kırılma noktalarına değinerek, yükselen aşırı sağ olgusunu anlamlandırmaya çalışalım.

KÜRESEL BİR FENOMEN OLARAK AŞIRI SAĞ

Aşırı sağ hem Avrupa’da hem de küresel ölçekte bir yükseliş döneminden geçiyor. Dünya kapitalizminin süreğen ve yeni bir evresine girdiğimiz ekonomik krizi, merkez sağ ve merkez sol partilerin egemenliğindeki geleneksel siyaset sahnesini alt üst etti. Kemer sıkma politikaları dayatan, baskıcı politikaları yaygınlaştıran hükümet partileri toplumsal tabanlarını yitirmeye başladı. Kitleler hem solda hem de sağda daha radikal seçeneklere yönelmeye başladılar. Bu dönemde yalnızca aşırı sağın değil aynı zamanda yeni sol seçeneklerin yükselişine de tanıklık ettik. Dolayısıyla söz konusu olan kitlelerin “sağcılaşması” değil “radikalleşmesi”ydi.

İspanya da bu süreçten muaf değildi. Kitlelerin yöneldiği ilk adres, Öfkeliler hareketinin rüzgarını arkasına alan Podemos oldu. Ocak 2014’te radikal söylemlerle kurulan Podemos jet hızıyla yükselişe geçti ve çok kısa sürede ülkenin en büyük üçüncü partisine dönüştü. Aşırı sağ Vox da Podemos’la neredeyse aynı zamanda kuruldu. 2018’de kitleselleşmeye başladı ve bugün için iktidar ortağı adayı haline geldi.

İSPANYA'NIN ÇOKLU KRİZİ

İspanya, 2008’de açığa çıkan küresel ekonomik krizden en çok etkilenen ülkelerden biri oldu. Tıpkı ABD’de de olduğu gibi, 2000’li yıllarda ekonomik büyümesi emlak balonuna dayanıyordu. Krizle birlikte finans sistemi çöktü. Kamusal kaynaklar bankaları ve şirketleri kurtarmak için seferber edildi. Dış finansal yardımlar karşılığında çok ağır kemer sıkma politikaları devreye sokuldu. Kemer sıkma taraftarı merkez sağ ve merkez sol partilere karşı 2011’de Öfkeliler veya ortaya çıktığı günle anılan 15 Mayıs Hareketi doğdu. Meydanlar, mevcut düzene tepki gösteren yüz binler tarafından işgal edildi. Solda Podemos ve sağda önce popülist-liberal Vatandaşlar (Ciudadanos) ve daha sonra aşırı sağ Vox yükselişe geçti.

Bu dönemde aynı zamanda Katalonya’da milyonları seferber eden bağımsızlık hareketi ortaya çıktı. Katalanları ayrı bir ulus olarak kabul etmeyen ve merkeziyetçi politikaları gündeme getiren İspanyol merkezi hükümetlerine karşı Katalonya’da hoşnutsuzluk giderek büyüyordu. Kadim ulusal sorunun bir toplumsal krize dönüşen ekonomik buhranla birleşmesiyle bağımsızlıkçılık Katalonya tarihinde ilk kez milliyetçiliğin ana eğilimi haline geldi. 2012’de Katalan ulusal gününde (Diada) 1,5 milyondan fazla kişi, “Katalonya: Avrupa’da yeni bir devlet” pankartı arkasında yürüdü. Bağımsızlık yanlısı partiler 2017’de tek taraflı olarak bağımsızlık referandumu düzenleyecek ve sembolik düzeyde kalan bir bağımsızlık ilanında bulunacaktı. Bu hareket, İspanya devletinin ‘30’lu yılların ardından, yaşadığı en büyük meydan okumaydı.

Dolayısıyla İspanya devleti, ekonomik krizle tetiklenen çoklu krize sürüklendi. Ekonomik kriz, derin bir işsizlik ve yoksulluk dalgası yaratarak toplumsal krize dönüştü. Bağımsızlık ve Öfkeliler hareketleri geleneksel siyaset sahnesini alt üst etti ve bir politik krizi gündeme getirdi. İç içe geçen bu krizler sarmalı, İspanya’da önce solun ve şimdiyse sağın yükselişine zemin hazırladı. Aşırı sağın yükselişiyse, öncelikle Podemos’un yükselişi ve düşüşüyle birlikte anlaşılabilir.

PODEMOS'UN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ

Podemos 2014’te bir grup akademisyen, gazeteci ve aktivistin yayımladığı bildiriyle kuruldu. Bildiride kemer sıkma politikalarının sonlandırılması, dış borç ödemelerinin durdurulması, Katalan halkının kendi kaderini tayin hakkının tanınması ve demokratik, sosyal yeni bir politik sistem için Kurucu Meclis toplanması çağrıları yapılıyordu. Podemos kuruluşunun hemen ardından, neredeyse mucizevi bir şekilde büyüdü ve 2015 genel seçimlerinde ülkenin üçüncü büyük partisi haline geldi.

Ne var ki, Podemos liderlerinin hedefi adeta bir yıldırım harekâtıyla (blitzkreig) siyaset sahnesini alt üst etmek ve yeni bir kurucu süreci hayata geçirmekti. 2015 seçim sonuçları yeni kurulan bir parti için büyük bir başarı sayılabilse de, bu hedefi gerçekleştirmek için yeterli değildi. Podemos merkez sağ hükümet altındaki bir muhalefet partisi konumundaydı.

Seçim sürprizi üzerinden şekillenen bu aşırı iyimser “kestirme yol”un sonuç vermemesinin ardından Podemos’un önünde iki seçenek bulunuyordu. Birincisi, radikal bir arayış halindeki kitleleri kendisine hızla çeken başlangıçtaki radikal programına sadık kalmak, sandık ve sokak siyasetini birleştiren bir kopuş çizgisi yükseltmek ve sendikalarda, emekçi mahallelerinde, toplumsal hareketlerde yerleşerek kendisini devrimci sol bir parti olarak inşa etmekti. İkinci seçenek ise, söylemlerini “ılımlılaştırarak” daha geniş kesimleri kendisine çekmek, merkez sol PSOE’yi kendisiyle koalisyon hükümeti kurmaya zorlamak ve partiyi “bir seçim kazanma aygıtı”na dönüştürmekti.

Podemos liderleri ikinci seçeneği tercih ettiler. Tıpkı Yunanistan’daki Syriza gibi oyları yükseldikçe programlarındaki radikal unsurları tırpanladılar. İktidarda ise, bu programlarını tamamen terk ettiler. Podemos, 2014’te PSOE’yi “demokrasiyi boğazlayan politik kastın” iki temel unsurundan birisi olarak tanımlıyordu. 2020’de ise, radikal solda konumlanan İspanya Komünist Partisi’nin öncülüğündeki Birleşik Sol’la birlikte PSOE ile iktidar ortağı oluyordu.

Podemos’un iktidar ortağı olduğu yıllar, radikal bir değişim yönünde kendisini destekleyen kitleler için yeni bir hayal kırıklığından öte bir anlam taşımıyordu. “Tarihin en ilerici hükümeti” birkaç ufak reform kırıntısı dışında, mevcut politik sistemi harfiyen sürdürdü. Podemos ardı ardına seçim hezimetleri yaşadı ve bir politik proje olarak silinme noktasına geldi. PSOE’nin iktidar ortağı ve Podemos’un da içinde yer aldığı sol, şimdi Çalışma Bakanı Yolanda Diaz’ın öncülüğünde Sumar (Katıl) isimli bir platformla kendisini yeniden inşa etmeye çalışıyor.[2]

Podemos’un oluşturduğu beklenti ve ardından neden olduğu hayal kırıklığı, sağın ve aşırı sağın yükselişinin temel nedenleri arasında yer alıyor. Son seçimlerde, Podemos’a oy verenlerin bir kesimi sandığa gitmedi. Başka bir kesimi “daha sahici bir radikal alternatif” olarak gördükleri Vox’a yöneldi. Vox yalnızca zenginlerin veya subayların, polislerin oturduğu mahallelerde yüksek oylar almadı. Aynı zamanda, en yoksul mahalle ve bölgelerde de Vox oy tabanını belirgin biçimde genişletti.

AŞIRI SAĞA VE FAŞİZME KARŞI MÜCADELE 

İspanya’da aşırı sağ uzunca bir süre eski Frankocuların kurduğu ve kendisini merkez sağda konumlandıran PP içerisinde yer aldı. PP’nin 2010’larda içine girdiği krizle birlikte, aşırı sağ PP’den koptu ve Vox altında örgütlenmeye başladı. Vox Katalan ve göçmen düşmanlığını kendisine bayrak edindi. Özerk yönetimlerin lağvedilmesini, Katalan bağımsızlıkçı partilerinin kapatılmasını, liderlerinin cezaevine gönderilmesini ve Katalonya’da uzun süreli olağanüstü hal ilan edilmesini savundu. Aynı zamanda feminizm ve lgbti+ düşmanlıkları, kürtaj karşıtlığı, vergilerin azaltılması ve sosyal harcamaların kısılması öne çıkardığı diğer başlıklar arasındaydı.

Vox ve diğer ülkelerde yükselen aşırı sağı ‘20’li ve ‘30’lu yılların faşizmi ve Nazizmi ile karşılaştırabilir miyiz? İtalya’da faşizm ve Almanya’da Nazizm, güncel bir seçenek olarak yükselen işçi devrimi olasılığı karşısında, bu devrimci hareketleri milis güçleriyle bastırmak, işçi sınıfının sendikalarını ve siyasal partilerini parçalayarak işçi sınıfını atomize etmek doğrultusunda hareket etmişlerdi. Bugünkü aşırı sağ bu tip milis güçlerine ve sokak hâkimiyetine şu an için sahip değil. Seçimler yöntemiyle ve burjuva demokrasisinin kurumları aracılığıyla hegemonyasını kurmaya çalışıyor. Bununla birlikte, sınıf seferberliklerinin ve toplumsal hareketlerinin yükselmesi karşısında hızlıca faşist bir aygıta dönüşebilme potansiyeli taşıyor. Bu nedenle aşırı sağ tehdidi azımsanmamalı ve yalnızca antifaşist bir kitlesel seferberlikle yenilgiye uğratılabileceği unutulmamalı. 40 yıllık Frankocu mirasa sahip İspanya’nın tarihi, faşizme karşı mücadelenin parlamenter demokrasi kurumlarına bırakılmasıyla ne gibi ağır yenilgilerin alınabileceğinin acı dersleriyle dolu. 

[1] İspanya devletinde her birinin kendi parlamentosu olan 17 özerk yönetim bulunuyor. 28 Mayıs günü bu 17 özerk yönetim topluluğunun (comunidades autónomas) 12’sinde seçimler gerçekleşti.

[2] Podemos’la ilgili daha ayrıntılı bir analiz için bkz. Atakan Çiftçi ve Sena Aydın Bergfalk, “Podemos? Arjantin ve İspanya’da Radikal Sol ve Çelişen Stratejiler”. Eğitim Bilim Toplum 21 (Haziran 2023): 59-86 https://dergipark.org.tr/en/pub/ebt/issue/78355/1244524