Katalan kâbusu yaklaşıyor

Konyaspor, son 2 haftada düşme hattındaki takımlara karşı aldığı 2 galibiyetle, iyi sinyaller verdiği düşünülen Galatasaray’ı rahat bir oyunla 2-0 geçmeyi başardı ve Şampiyonlar Ligi iddiasını sürdürdü.

Galatasaray ön alan baskısıyla başladı maça. Eğer oturmuş takımlara karşı böyle bir planla sahaya çıkıyorsanız, rakibin bu baskıyı kırması halinde neler yapmanız gerektiği veya baskının nasıl kırılabileceği üzerine de kafa patlatmanız gerekiyor. Konya’nın birçok pozisyonda bulduğu çözüm basitti aslında. Topu sol stopere indirip baskıya katılmak için orta sahaya kadar çıkan Boey’in arkasına, çoğunlukla da Bytqi’ye kaldırmak. Bu şekilde tam 4 kez topu Galatasaray ceza sahasına kadar indirmeyi başardı İlhan Palut’un takımı. Bu, Torrent’in takımının ne kadar kırılgan ve kalesinde tehlike görmeye elverişli olduğunu da gösteriyor. Katalan hoca yönetiminde 7 maçta 15 gol yiyen Galatasaray daha ilk 20 dakikada bu çok kötü ortalamayı tutturmaya devam edince ön alan baskısının yoğunluğu da ve sertliği de giderek azalmaya başladı. 30. dakikadan sonra da oyuncuların vücut dilinden bu baskı planında hep bir eksiklik olduğu yönünde mesajlar gelmeye başladı. Bütün bu kötü tabloyu tamamlayan da elbette rakip alanda, Emre, Cicaldau, Boey, Pulgar gibi oyuncuların üzerlerinde çok göstermelik baskılar olduğu halde bile yaptıkları pas hataları oldu. Rakip alanda iken, 2-0 geride oynadığınız anlarda bu pas hatalarını her yaptığınızda orta saha oyuncularınız 40-45 metrelik mesafeleri geriye doğru kat etmek zorunda kalıyor ve sarı-kırmızılılar bu hataları azaltmak yerine her geçen dakika artmasıına engel olamadılar.

Torrent’in göreve gelmeden önce, Galatasaray’ın deplasmanlarda sergilediği oyunlarla, aşağı yukarı 2 aylık süre sonrasında deplasman maçlarında ortaya koyduğu oyun arasında pek bir fark yok. Belki ortaya koymak istediği plan farklı olabilir, fakat Fatih Terim döneminde aşırı derece kapanılan ve bu kalabalıktan rakiplerin gol pozisyonu üretemediği maçlardan farklı olarak 8 maçta yenen 17 gol, özellikle de takımı mağlup duruma düşüren goller olduğunda, 20. dakikadan sonra alıştığımız senaryonun sahneye konmasını da beraberinde getiriyor. Rakip sahanın ortasından itibaren yapılan ve yerini bulan pasların azlığı, hiçbir tehlikeli pozisyon üretmeyen set hücumları ve en büyük sorunlardan ve rakip kalanin hiçbir şekilde rahatsız edilememesi. Üstelik Torrent’in kurmaya çalıştığı planın oyuncular tarafından çok çabuk görmezden gelindiğini de görüyoruz. Örneğin, Kerem bu akşam Konyaspor karşısında adeta kendi maçını oynar gibi bir havadaydı. Bunu sadece onun bencilliğiyle açıklayamayız, muhtemelen o da bu yaratıcılık eksikliğine isyan etmek isterken, mevcut görevlerini bir kenara bırakmak zorunda kalıyor.

Galatasaray’ın sezon sonuna kadar çizgisi aşağı yukarı böyle olacak. Takımın 10. sıradan yüksek bir yerde ligi bitirmesi çok zor görünüyor. Ama taraftarları asıl endişelendiren, transferlerinin yerine oturduğu, Xavi’nin gelişinden sonra büyük bir çıkışa geçen Barcelona ile oynanacak maç. Camp Nou, kulüp tarihinin kabus gecelerinden birisinin yaşanması çok olası.