Tenisin dört büyük organizasyonundan biri Amerika Açık. “Kanguru diyarındaki sıcak” Avustralya, “toprağın üstündeki savaş” Roland Garros ve “çimlerin üstündeki vals” Wimbledon’dan sonra düzenlenen dördüncü Grand Slam turnuvası, bu yıl bambaşkaydı

Tenisin dört büyük organizasyonundan biri Amerika Açık. “Kanguru diyarındaki sıcak” Avustralya, “toprağın üstündeki savaş” Roland Garros ve “çimlerin üstündeki vals” Wimbledon’dan sonra düzenlenen dördüncü Grand Slam turnuvası, bu yıl bambaşkaydı. Yeni yüzler, milyonları ekran başına mıhlarken, birden çok peri masalı hafızalara kazındı.

Müsaadenizle İpek Soylu’yla başlayalım. Genç çiftlerde partneri Jil Belen Teichmann ile birlikte şampiyonluğa ulaşan 18 yaşındaki raket, Türkiye’ye ilk Grand Slam kupasını getirmeyi başardı.

Büyük turnuvalarda “Marsel ilk turda elendi” haberine alışık sporseverlerimiz için büyük bir adım olsa gerek. Seneye büyüklerde mücadele etmeye başlayacak İpek’in önünde çok uzun bir yol var. Bakalım o hayalini gerçekleştirip bir gün dünyanın ilk 10’una girmeyi başarabilecek mi...

Çiftler demişken... Tarihin en başarılı takımı kendi topraklarında dalya dedi. Evet, herkesten fazla maç kazanan, kupa kaldıran, 1 numarada kalan Bryan kardeşler, kariyerlerindeki 100. zaferlerini Amerika Açık’ta elde etti.

Çift erkeklerde marka olan ve 11’i Grand Slam turnuvalarında olmak üzere toplam 61 defa şampiyonluğa imza atan Avustralyalı Todd Woodbridge- Mark Woodforde ikilisinden bayrağı devralan Amerikalı biraderler aslında ikizler. Kardeşinden iki dakika büyük olan abi Mike sağ, Bob ise sol eliyle raketi tutuyor. Tek elle back-hand vuruyorlar, puanlarını hâlâ ilk günkü coşkularıyla kutluyorlar. İkilinin başarısı yer yer “ayna ikizleri” olmalarına bağlanıyor.

24. Grand Slam finallerinde 16. kez mutlu sona ulaşan Bryan’lar, 380 haftadır da 1 numaralı koltuğu kimseye kaptırmıyor. 2008 Olimpiyat Oyunları’nda altın madalyaya kavuşan İsviçre’nin harika ikilisi Roger Federer- Stanislas Wawrinka’ya yarı finalde boyun eğip bronzda kalan biraderler, 2012’de kürsünün en üst basamağına çıkmayı başarmış, kariyerlerindeki belki de tek eksik olan Olimpiyat altınını tamamlamıştı.

İpek Soylu’nun tam iki katı yaşında olan ikizlerin daha ne kadar korta çıkacağı merak konusu. Onları belki de tarih boyunca aşan olmayacak.

Asıl ana yemek, yani teklere gelince...

Caroline Wozniacki’yi iki set sonunda geçen Serena Williams, 18. Grand Slam şampiyonluğuna imzasını attı. Amerikalı tenisçi böylece efsaneler Chris Evert ile Martina Navratilova’yı yakaladı. Kadınların 1 numarasının iki hafta sonra 33. yaşgününü kutlayacağı hatırlanınca, büyük turnuvalarda 24 zaferi bulunan Margaret Court’un tahtından olması zor gibi gözüküyor. Çift kadınlarda 19, karışık çiftlerde 21 Grand Slam şampiyonluğuna da imza atmış olan Avustralyalı raketin 72 yaşında olduğunu anımsatmalı...

Serena bir gün onu geçebilirse, herhalde kupayı Court verecektir ya neyse... Tabii teniste milat olarak 1968’i kabul ederseniz, Amerikalı raketin önünde tek bir raket var: Steffi Graf. Almanların vakt-i zamanındaki ilahesinin Grand Slam turnuvalarında 22 zaferi bulunuyor.

Wozniacki’nin yarı finalde yendiği Shuai Peng, Amerika Açık’ın bu yılki en hazin öyküsüydü. Kariyerinde ilk defa bir Grand Slam turnuvasında yarı final gören 28 yaşındaki Çinli raket geçirdiği kramplar yüzünden hayatının maçını tekerlekli iskemleyle noktalarken, milyonlarca insanın gözlerini yaşarttı.

Asıl olay ise erkeklerde yaşandı. 2005 Avustralya Açık’tan 9.5 yıl sonra ilk defa büyük turnuvanın finalinde üç silahşörler Novak Djokovic, Roger Federer ve Rafael Nadal’dan biri yoktu.

Roland Garros’u en genç kazanan erkek tenisçi olan Michael Chang’ın çalıştırdığı Ken Nishikori, Marin Cilic karşısında ne yapacaktı... Daha önce Amerika Açık’ta 1918’de Ichiya Kumagae son dörde kalmış, 1933’te de Wimbledon’da parlayan Jiri Satoh bir Grand Slam turnuvasında yarı final gören son Japon olmuştu.

Hırvat tenisçi geçen yıl aldığı dokuz aylık doping cezasından sonra koçluğa vatandaşı Goran Ivanisevic’i getirip beyaz bir sayfa açmıştı.

Final tek taraflı geçti. Fırtına gibi esen Cilic, adeta hocasının reenkarnasyonu gibiydi. Dünyanın bir ara en hızlı servislerini atan Ivanisevic, bu sayede 2001’de Wimbledon’da zafere ulaşmıştı. Tarih tekerrürden ibaret derken, nurtopu gibi yeni bir Grand Slam şampiyonumuz oldu.

Ay sonunda 27. yaşından gün almaya başlayacak Hırvat raket bu başarısını devam ettirebilecek mi şimdi birçok tenissever bunu merak ediyor. Tabii bizim aklımıza ayrıca İpek düşüyor...