2017 Haziran ayında yapılacak Süper Lig karşılaşmalarının naklen yayın ihalesi öncesi konuşulan rakamlar 600 milyon dolar civarında. Peki biz bu rakamları hakedecek bir hizmet alıyor muyuz?

Beşiktaş’ın salı akşamı Napoli ile oynadığı mücadelede kazandığı penaltıdan sadece birkaç dakika öncesinde Oğuzhan Özyakup’un ceza yayı üzerinden çektiği şut sonrasında Beşiktaşlı futbolcular ve taraftarlar penaltı beklemişlerdi. Pozisyonun yavaş çekimle tekrarında topun Dries Mertens’in karnına çarptığı belli oluyordu ve TRT’nin maçı anlatan spikeri Güven Göktaş televizyon ekranlarında herkesin gördüğü şeyi onun da gördüğünü bildiğimizin farkındaydı ve lafı hiç dolandırmadan topun rakibin karnına çarptığını ve penaltının söz konusu olmadığını aktardı. Bu, Türkiye’deki maç yayınları sırasında görmeye alışmadığımız bir davranış, çünkü yıllardır Lig TV spikerleri bize, benzer durumları “pozisyon ekranda” şeklinde aktarıyor. Kararın ne olması gerektiğinin apaçık ortada olduğu pozisyonlarda bile herhangi bir yorum yapmaktan kaçınıyorlar. Elbette bu kendiliğinden gelişen bir durum değil, onlara tepeden, yüksek ihtimalle de Şansal Büyüka’dan gelen bir direktif. Büyüka cumartesi akşamı televizyon ekranlarından, Lig TV’nin yayın politikalarını eleştiren Şenol Güneş’e cevap veriyordu. Bu cevabın yer aldığı videoyu Lig TV, ana sayfasında manşetten verdi.

Açıklamada Lig TV genel müdürü her renge eşit mesafede olduklarını büyük bir iftiharla ifade ediyordu. Ancak sanırım bu “herkese eşit mesafede olmak” Lig TV’de “etliye sütlüye karışmamak” olarak algılanıyor, zira maç spikerleri pozisyonlar hakkında yorum yapmaktan kati suretle çekiniyorlar. Bu, tarafsızlıktan çok yoğun bir samimiyetsizlik hissi veriyor insana.

2010 yılındaki Süper Lig ihalesi yıllık 321 milyon dolara Digitürk’ün olmuştu. Haziran ayında yapılacak olan ihalede yıllık 600 milyon dolar rakamları konuşuluyor. Ligimizin değerinin fena halde şişirilmiş olması ile Lig TV’nin taraftarlara seyir zevkini aktarma konusunda o kadar sınıfta kalması elbette bir tesadüf değil. Yayıncı kuruluşun resmi sitesindeki 3-4 dakikalık maç özetlerinin 1-2 dakikası hiçbir şeyi değiştirmeyecek ve spekülasyon yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayan tartışmalı pozisyonlar ve tekrarları ile geçiyor. Örneğin Galatasaraylı Bruma’nın Adanaspor maçında taç çizgisinde attığı muhteşem çalım özet görüntüde yer almıyordu ve bu hareket siteye sonradan ayrı bir video olarak eklendi. Eğer bir ligin yayın hakları için yıllık 321 milyon dolar ödüyorsanız ve birkaç ay sonra da 600 milyon dolar ödemeye hazırlanıyorsanız seyircilerinize bambaşka şeyler sunmalısınız. Tabii bir de kulüplerin yavaş yavaş olumlu taraflarını anladığı gündüz maçları meselesi var ki buna da ileriki haftalarda değineceğiz.

Tabelafobik futbolcular
Yasin Öztekin’in, geçen hafta sonundaki Adanaspor-Galatasaray maçında oyundan çıkarken gösterdiği tepki ve ardından aldığı kadro dışı kalma cezası sonrası, oyundan alınma sırasında futbolculardan gelen tepkiler üzerine de birkaç şey söylemek istedim. Herhangi bir sakatlığı veya oyun içinde yorgunluğu olmayan futbolcuların değişiklik tabelasında isimlerini gördükleri anda hayal kırıklığına uğramalarını anlıyorum. Ancak bulundukları yerden sahadan çıkıncaya kadar gerçekleşen o yürüyüş sırasında düşünmeye bir hayli zamanları oluyor. Oyun zekası gelişmiş futbolcular bu zaman içerisinde verdikleri ve verecekleri tepkileri tartıya koyabiliyor ve durumu olgunlukla karşılayabiliyorlar. Bir teknik adam, oyuncu değişikliğini taktik plan, kötü performans, zaman geçirme, futbolcusunu bir sonraki maça saklama, oyuncusunu alkışlatma ve sakatlık gibi durumlardan birisi sebebiyle yapıyor çoğu zaman. Galatasaray’da sezon başından beri meydana gelen değişikliklerin nerede ise tümü taktik plan ya da kötü performans sebebi ile gerçekleşiyor. Yasin’in bunu değişiklik tabelasında adını gördüğü anda olmasa bile kenara geldiğinde çoktan kavraması gerekiyordu. O ise bunun yerine sanki sahada oyundan alınması gereken son isimmiş gibi davranmayı ve oturduğu yerden hocasına söylenmeyi seçti. Bruma topu ağlara gönderdiğinde dahi bu tavrını sürdürdü. Bunu bir dönem Van Persie de yapıyordu ve zaman zaman hâlâ Emmanuel Emmenike de yapıyor. Türkiye’de bu tür tepkiler veren futbolcuların aynı zamanda tepkiyi verdikleri anda performanslarının oldukça kötü olması bir tesadüf değil elbet. Performansları sebebiyle kızgınlar, ama sorunun kendilerinde olduğunu kabullenmek istemiyorlar. Tam patlama yapacakları anda bu fırsatın ellerinden alındığını ya da takım arkadaşlarının da en az onun kadar kötü olduğunu düşünüyorlar muhtemelen. Bu yolun 2 çıkışı var ve birisi kariyer çizgisinde yokuş aşağı doğru gidiyor.