Maden işçiliğinden döneminin en iyi futbolcularından birine dönüşen Raymond Kopa’nın 3 Mart 2017’de son bulan unutulmaz hikâyesi

Napolyon

Ajanslarda bir haber; Real Madrid’in Fransız efsanesi Raymond Kopa vefat etmiş. Onun öyküsü belki de Avrupa tarihinin bir dönemini anlatıyor. Müsaadenizle...

1931’de doğmuştu futbol tarihinin biricik Napolyon’u. O gün adı Raymond Kopaszewski idi. Nüfus kayıtlarında bir yanlışlık yoktu; Birinci Dünya Savaşı’nı müteakip ekmek umuduyla kuzeydeki madenlerde çalışmak için Fransa sınırını geçen altı binden fazla Polonyalıdan birinin oğluydu.

Çok yetenekliydi ufaklık. Sahalarda döktürürken, bir taraftan da madende çalışıyordu. İşte bir gün işaret parmağını kaybeden delikanlı tercihini yapıyordu. Meşin yuvarlağın peşinden gitmiş; yeşil sahalar bir efsaneye tanıklık etmişti.

1949’da ülkenin en iyi genç futbolcularını seçmek için düzenlenen bir denemede boy gösteren ufaklık göze giriyordu. Her ne kadar kuzeyin büyük takımlarının ilgisini çekemese de Angers önüne sözleşmeyi koymuştu.

O günlerde aslen Lehçe konuşuyor, 18 yaşında aldığı Fransız vatandaşlığı, iki ülkenin futbol yazgısını değiştiriyordu. Fransa parlıyor, Polonya Lato’yu bekliyordu.

Kısa sürede marifetlerini sergileyen bücür Reims’in yolunu tutmuştu. Maaşı 10 katına çıkmış; bir manada yırtmıştı. Şampanyacılar’ı iki kere ligde mutlu sona taşıyan futbolcu, 1956’da takımını tarihin ilk Şampiyon Kulüpler Kupası’nda finale taşımıştı. Real Madrid iki defa geriye düştüğü karşılaşmayı 4-3 kazanarak taçlanmıştı.

İspanyollar aslen onunla bir önceki yıl tanışmıştı. Madrid’de oynanan bir milli maçta döktüren maestro için Marca “Küçük Napolyon” manşetini atmıştı.

Hem Copa’yı, hem Kopa’yı isteyen Real Madrid muradına eriyor, maestro finalden sonra ikâmeti rekor bir ücretle İspanya’ya aldırıyordu. O parayla Reims ülkenin üç harika yeteneğini renklerine bağlıyordu. 1958 Dünya Kupası’nda Fransa üçüncü olurken, bir zamanların maden işçisi döktürüyor, onun paslarıyla coşan Just Fontaine turnuvayı 13 golle kapatıyordu. Dünya Kupası tarihinde bir turnuvada en fazla gol atan oyuncu unvanına sahip santrfor da Şampanyacılar’a Napolyon’un bonservisiyle transfer edilmişti ya neyse.

1958 onun için unutulmaz bir yıldı. Ligde şampiyonluk; Avrupa’da zafer, dünya üçüncülü derken Ballon D’Or onun olmuştu. France Football’un verdiği prestijli ödülü kazanan ilk Fransız da oydu.

Beyaz Şimşekler’in üst üste dördüncü Şampiyon Kulüpler Kupası zaferinden sonra Reims’e dönen yıldız geleneği bozmamıştı. Şampiyonluklar gelse de artık bir şeyler değişmişti. İkinci kümenin yolunu tutan takımını tekrar birinci lige taşısa da şampanya diyarının üzümleri kararmıştı.

36’sında futbolu bıraktıktan sonra sadece yedekte otursun diye konduğu kupa maçında sonradan oyuna girip iki gol atacak kadar iyiydi Napolyon. Mevkisine gelince, orta saha, kanat, forvet... Her yerde oynayan maestroya aslında bir pozisyon yaratmak gerekiyordu. Fakat hep o pozisyon yaratıyordu!

O doğup büyüdüğü Fransa’da yıldızlaştı. Anavatanı olarak orayı görmesini kimileri yadırgadıysa da o aslında köklerini hiçbir zaman unutmamış ancak yaşadığı ülkeyi seçmişti tıpkı milyonlarca göçmen çocuğu gibi. Yıllar sonra Horozlar İtalyan asıllı Michel Platini ile Avrupa Şampiyonası’nı, Cezayir kökenli Zinedine Zidane ile Dünya Kupası’nı kazanacaktı.

Babamdan yadigâr taşıdıklarımdandı Kopa. Kopa aşağı Kopa yukarılarla büyüdüm. Her ne kadar pederin kalbi Metin Oktay ile Lefter için çarpsa da George Best’in yeri çok ayrıydı. Araya giren sayısız figüran bir tarafa, çocukluğumun kahramanlarından biriydi şampanyacı Kopa, Polonyalı Kopa, cüce Kopa...

Onu ilahlaştıran Tanrı vergisi yeteneklerini sahalara yansıtmasa, sadece sıradan bir Polonya asıllı Fransız vatandaşı olacaktı. Kim bilir babası ve abisi gibi dul bırakan hastalığı silikozisten erken yaşta ölecek; son nefesini 85’inde vermeyecekti...

Son söz onun olsun: “Polonyalı kökenim olmasa ve fakir bir aileden gelmesem, ait olduğum sınıftan sıyrılma baskısını bu kadar hissetmez, Reims, Real Madrid ve Fransa’nın Kopa’sı da olmazdım. Bunlar olmadan da iyi bir futbolcu olabilirdim ancak madende çalışmasam da hep Kopaszewski olarak anılırdım.”