Merkez üssü Maraş olan depremlerle yerle bir olan on kentte milyonlarca insan tarifsiz acı içinde, soğukla, yağışla, barınaksızlıkla, açlıkla, susuzlukla ve “yalnızlıkla” mücadele ediyor. Şu anda bile binlerce kişi enkaz altında, geç başlayan kurtarma çalışmalarının acizliğine tanıklık eden afetzedeler ise isyan ediyor: “Devlet nerede?”

Deprem haberini alan Erdoğan kendi partisinden olmayan hiçbir yerel yöneticiyle iletişim kurmamakla başlıyor işe. Kimi rakamlar veriyor, kayıp sayısının henüz bilinmediğini söylüyor. “Devletimizin” tüm kurumlarıyla harekete geçtiğini, kurtarma faaliyetlerinin “kesintisiz” sürdüğünü açıklıyor. Aynı anda afet bölgelerinden gelen görüntülerde bir tane bile arama kurtarma çalışmasına rastlanmadığı gibi, sosyal medyadan ulaşan feryatlar içler acısı halimizi ortaya koyuyor. AKP’li elitlerin yıllardır övündüğü yollar yarılmış, yaptıkları kamu binaları, havaalanı, hatta hastane dahi yıkılmış. Uzmanların yıllardır uyardığı bir bölgede bağıra bağıra gelen felaketten evvel hiçbir iyileştirme çalışması yapılmamış. “İnşaat ya Resul Allah” diyerekten yol verdikleri plansız ve çarpık yapılaşmanın yarattığı felaket bir tarafa, ne afet tedbirlerinin ne de bir hazırlıklarının olduğu görülüyor, yıllardır halktan topladıkları deprem vergileriyle tedarik etmeleri gereken ekipman ve araç yoksunluğu ortada. Birkaç ay önce göz boyamak için yapılan ulusal ölçekli tatbikatta gidilmesi öğütlenen toplanma alanları bile yok. Bir de dördüncü seviye alarm vererek yıllardır “bizi kıskandığını” söyledikleri Batı’dan ve diğer ülkelerden yardım istiyorlar. Yapabildikleri en organize iş vatandaşlara AFAD’ın IBAN numarasını atmak, “milli yas” ilan etmek ve camilerden sala okutmak. İnsanlar hala göçük altında can çekişerek kurtarılmayı beklerken devlet çoktan onları gömmüş, cenaze namazını kılmaya başlamış bile.

***

Haliyle, afetzedelere yardım göndermek isteyen yurttaşlar dahi artık devlete güvenmiyor, başka kanallardan yardım ulaştırmanın imkânlarını aramaya başlıyor. Ve biz bir kere daha görüyoruz ki (hangi kesimden olursa olsun) Türkiye’deki insanlar gerçekten de dayanışma ve yardımlaşma konusunda muazzam kabiliyetli, herkes bir yarayı sarmak ister gibi sivil inisiyatiflerle kurulan kriz masalarına koşuyor, gönüllüler kurtarma çalışmalarına katılmak için birbiriyle yarışıyor. İnsanlar kendilerini yöneten iktidara ders verir gibi, adına devlet denilen şeyin örgütlü toplum karşısında yerden göğe kadar tinsel olduğu bir kere daha ispat ediyorlar.

***

Elbette ki her zaman olduğu gibi garabetler de var. Uzunca bir süre gerçek olduğuna inanamasak da enkaz altındakileri arayarak dalga geçen, bir de marifetmiş gibi ses kayıtlarını internette yayınlayan ucubeler gibi. Her depremden sonra “az açsalardı baldır bacaklarını” diyerek infial yaratan ahmakların yerini bu sefer bunlar aldı. Neyse ki yakalanmışlar.

Bir de bunca acının ortasında kendine market raflarını dert edinen Ümit Özdağ gibi faşistler var; “askere vur emri verin” diye tutturdular. Dükkânlar yağmalanıyormuş. Battaniyeye, benzine zam yapan uyanıkları dert etmeyenler bu insanlara takmış. İktidarın yirmi yıllık yağma ve talan siyasetinin cefasını çeken afetzedeler iki marketten ihtiyaçlarını alınca “yağmacı” ilan ediliyor böyleleri tarafından.

***

Son olarak, “depremi siyasete alet etmeyin” siyasetiyle gerçeklerin konuşulmasını engellemek isteyenler var. Hükümet erkânı afet sahasında “biz Cumhur İttifakı olarak buradayız” diye gezerken ya da Mehmet Metiner gibiler Reis’lerine ibadet ederken siyaset yapmış olmuyor, fakat imar aflarından bahsetmek, rantçılıktan ya da kurtarma çalışmalarındaki aksaklıklardan bahsetmek siyaset oluyor bu düzlemde. Erdoğan’ın OHAL ilanı yaptığı son konuşmasında açıkça tehdit ettiği büyük bir güruh “not ediliyor” şu an, “günü geldiğinde” açılacak bir “deftere” hem de…

Gelgelelim iktidarın basiretsizliği bu afette öyle büyük bir acıya neden oldu ki çıkardığı sansür yasasıyla binlerce kişiyi daha içeri atsa bile rezilliğini gizleyemeyecektir. İnsanlar kan ağlarken dahi hala kendi prestijinden gayrısını dert etmeyen “naylon devlet”, bilfiil gerçek insanların tecrübeleriyle, kol kola girip kendi yaralarını kendisi saran halkın gösterdiği sebatla yalanlanıyor çünkü.

Hepimizin başı sağ olsun.