Leonardo da Vinci, esin bulmakta zorlanan ressamlara eski bir duvarın çatlaklarına bakarak düş kurmalarını salık verirmiş. Sadece ressamların mı, bizlerin de esinlenmek için çatlaklara ihtiyacımız yok mu? Eskiden haritalara bakarak düş kurardık. O zamanlar haritaların düşlerimizi kışkırtan çatlakları vardı ve çatlakların içinde hayal mahsulü yaratıklar yaşardı. Duvarcı ustaları haritadaki çatlakları sıvadılar; ardından hayallerimiz kurudu, mahsul vermez oldular. Haritadaki boşluklar birer birer dolduruldukça küresel yapboz tamamlandı ve hepimiz küresel düşlerin parçaları olduk. İnsanın düşleri yok, iktidarların düşlerinde yaşıyor ve iktidar düşleri görüyor. Ne yazık ki küresel yapbozun parçalarıyız. Kapitalizm, düşlerini gerçekleştirmek için bizi, sizi, onları kullanıyor.

Düşlerinde bize ayırdığı yer kadar dünyada yer kaplıyor, bizim için düşlediği hayatları sürüyor, çizdiği yolları izliyor ve düşlerini yeniden üretip çoğaltıyoruz. Ve tabii ki düşleyip inşa ettiği haritasının içinde yaşıyoruz. Bazen haritanın dışına çıktığımız ve labirentin kıvrımlarında kaybolduğumuz da oluyor. Telaşa kapılıyoruz hemen. Ellerimiz Ariadne’nin ipini arıyor; ipe tutununca rahatlıyoruz. Labirentteki o güzel yaratığı, yarısı insan yarısı boğa Minotauros’u katledip labirentten kolaylıkla çıkabilmesi için Ariadne’nin kahraman Theseus’a verdiği ip, labirenti çizgisel hâle getirip haritalaştırdığında bu kez labirenti çözen ve Minotauros’u katleden Theseus siz oluyorsunuz.

***

Ariadne’nin ipi Google Maps’tir, katlettiğiniz ise yeryüzünün kıvrımları. Artık telaşa gerek yok, buradasınız. Zaten mesele, hep burada, hep gündemin, haritanın içinde olmak. Gündeme ve haritaya o kadar gömüldük ki bir dışarısının olabileceği aklımızın ucundan bile geçmiyor. Gündem o kadar aktif ki düşünmeye fırsat bulamadan reaktif davranıyoruz. Düşünebilmek için de dışarıya ihtiyacımız var. Su içindeki balık gibiyiz; hani içkili masalara eşlik eden balıklar var ya o balıklar sizlersiniz. Gündemin ateşiyle nar gibi kızarmış, iktidar masalarında tüketilmeye hazır leziz balıklar.

Çıkarın kafanızı haritadan! Hapsedildiğiniz duvarlara, duvarlardaki çatlaklara bakın! Duvardaki çatlaklar dışarıya açılan, hayallerinizin yeşereceği verimli boşluklar. Harita öldürür. Çatlaklarda haritanın öldüremediği hayal mahsülü yaratıklar yaşıyor hâlâ. Harita sadece hayallerinizi öldürmez, haritası gerçekleşsin diye iktidar sizi de öldürür. Çatlaklar; yaşamın yeşereceği betondaki boşluklar. Bir kez olsun haritadan çıkmayı, çatlaklara düşüp kaybolmayı hiç denediniz mi? Sanırım kendinizi tekrar bulamamaktan korkuyorsunuz. Haklısınız, haritada hep aynı kimlikle, kendiniz olarak uyanıyorsunuz. Bir sabah uyandığınızda kendinizi başkalaşmış olarak bulmak ürkütüyor sizi. Kâbus, Gregor Samsa gibi bir sabah uyandığınızda yatakta kendinizi hamamböceği olarak bulmak değil, kendiniz olarak bulmaktır. Kâbus, Henry Fuseli’nin tablosundaki kadının göğsüne oturmuş karabasan değil, kadının hep aynı kimlikle, aynı pozisyonda yatmasıdır; misyoner pozisyonu. Düşler bizim düşlerimiz değil, iktidarların düşlerinde yaşıyor, düşlerine hizmet ediyoruz. Çatlaklara bakın, yoksa hep aynı kimlikle, aynı pozisyonda uyanacaksınız ve kâbus devam edecek. Kurmacayı değiştirin ve bir sabah hamamböceği olarak uyanmayı deneyin; hayatınız değişecek.

***

Tıpkı Minotauros gibi hamamböceği de iğrençtir, haritadan kovulmuşlardır. Haritaya girmesinler diye az mücadele etmiyoruz. Brezilyalı yazar Clarice Lispector’un romanı ‘G.H.’ye Göre Çile’de kahraman G.H., boş bir odada kahverengi bir hamamböceği ile karşılaşır. İğrenç olanla bu karşılaşma hayatını, hayata bakışını değiştirir. Hamamböceği ile karşılaşma varlığın sınırlarını eritmiş ve tüm biçimlerin içinden geçen yaşama kudretini keşfetmiştir. Hamamböceği ile kendisini aynı kudret birleştirir, biçimler aldatıcıdır: “Hamamböceğiyim ben” (R. Tamas, Ucubeler, Otonom). Harita bir biçimdir; biçimlere, biçimlerin sınıflandırılmasına dayanır. Ve sizi de insan denilen bir biçimin içine hapsetmiştir. Haritadan çıkmak; insan denilen kabuğu çatlatmak ve tüm biçimlerin içinden geçen yaşama kudretine dokunabilmektir. Çatlatın kendinizi! Yeryüzünün esintileriyle hayatınız ve hayalleriniz yeşersin.