Hayat dediğimiz nedir ki? Çözülmeyi bekleyen düğümler yığını. Her varlık sonsuz sayıdaki çizginin birbirine dolaştığı bir düğüm; her karşılaşma, bir düğümle karşılaşma. İlişkiler, düğümler arasında gerçekleşir. Düğümler, birbirlerine uç verip de birbirleriyle dolaşınca hayat daha da çetrefilleşir ve hayatı, altından kalkamayacağınız devasa bir kördüğüm olarak da görebilirsiniz. Böyle bir durumda çareyi ya dünyadan geri çekilip içeriye kapanmakta bulursunuz ya da Büyük İskender gibi kılıcınızı kınından çıkarıp kördüğümü kesmeye girişirsiniz. Despotların yaptığı, düğümlerin düğümünü, doğal ve toplumsal ilişkileri parçalamaktır. Despot için her yer Gordion’dur, düğümler karmaşası. Ve ne zaman düğümler birbirine uç verip kendi aralarında karmaşık ilişkiler icat etmeye kalkışsalar kılıç kınından çıkar ve düğümleri birbirine bağlayan hayati iplikler kesilir. Hayat; ipliklerle birbirine bağlı düğümler çokluğu; her düğüm, hayat bulmak için başka düğümlere bağlanmak zorunda. Müzikte, düğümleri birbirine bağlayan ipliklere kontrpuan denir ve müzik kulağı olanlar için yeryüzü bir düğümler senfonisi; dinlemeye doyamazsınız.


Her düğüm, birbirlerinin üzerine kıvrılmış çizgilerden oluşur. Her düğüm, kıvrımlarıyla diğerlerinden farklılaşır. Ve her düğümün kıvrımlarından dolayı kendine özgü bir ritmi vardır. Yeryüzü, iç içe geçmiş kıvrımlarla dalgalanan bir ritimler denizi. Deniz kabuklarını kulağınıza dayadığınızda işittiğiniz çokluğun uğultusudur; sirenlerin sesi. Odysseus, sirenlerin sesini duymasınlar diye gemicilerinin kulaklarını balmumu ile tıkamıştı. Yeryüzü tarafından ayartılmaktan korkan tebaa ise kulaklarını despotun sesiyle tıkamış. Despot, yeryüzünün çokluğundan nefret ettiği kadar hiçbir şeyden nefret etmedi; yeryüzü senfonisi bir kakofonidir. O uygun adım yürüten marşları sever. Tek sesin hâkim olduğu, herkesin tek sese boyun eğmek ve tek sesi çoğaltmak, uygun adım yürümek zorunda olduğu despotik toplumlarda, ilişkilerinden soyutlanmış düğümlere nokta adı verilir. Nokta, geometride boyutsuz olarak ifade edilen, eni, boyu ve derinliği olmayan bir terim. Ve yine geometriden biliyoruz ki bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçerken iki noktadan yalnızca bir doğru geçer. Despotik toplumlarda her nokta sadece despota bağlanmıştır ve içlerinden sadece tek bir doğru geçer: Despotun hakikati. Boyutsuz nokta için Kojin Karatani “ne algıda ne de imgelemde ona ulaşılmaz” diyor ve ekliyor: “görünmez bir yapı gibi, yalnızca bir bağıntı ya da bir işlev olarak mevcuttur” (Metafor Olarak Mimari, Metis). Ne algıda ne de imgelemde mevcut olan noktalar, despotun doğrusal anlatısında noktalama işaretleri olarak vardırlar sadece.

Despotun durakladığı, soru sorar gibi yaptığı, hiddetlendiği yerlerde, noktalama işaretleri derhal devreye girer ve despotun hakikatinde bir bağıntı ya da bir işlev olarak var olabilirler ancak. Düğümlerin noktaya indirgenmesi süreci, yeryüzünün çoklu hakikatinden uzaklaştıkça gerçekleşti. Doğada nokta yoktur; ‘ve’lerle birbirine bağlanan düğümler vardır sadece ve birbirlerine bağlandıkça yeryüzünün senfonisi genişler: “Doğa biçim değil, bağlantılanma sürecidir; bir çokseslilik icat eder” (Deleuze). Despot kozmosunu kendi imgelemine göre biçimlendirirken kördüğüm olarak gördüğü ilişkileri parçalamış ve düğümleri soyutlayıp noktalara indirgemiştir. O yüzden noktalar sadece despotun imgeleminde var. Nokta olmayı içselleştirenler, ister sanat, ister felsefe, ister politika yapsınlar, ürettikleri despotun anlatısında noktalama işaretleri olmaktan öteye geçemez.

Noktalar suskundur. Despot konuşur sadece. Latincede “noktaya karşı nokta” anlamına gelen kontrpuan, çok farklı ses ve ritim kümelerini birbirine bağlama sanatı. Ne diyordu geometri? İki noktadan yalnızca bir doğru geçer. O da despotun hakikatidir. Fakat yine aynı geometri bir noktadan sonsuz sayıda doğrunun geçtiğini de söylüyor. Bir noktadan, sonsuz sayıda doğru geçtiğinde buna artık doğru demeti diyoruz. O halde geometrinin dilini kullanırsak her varlık bir hakikat demetidir. Hakikatler birbirinin üzerine kıvrıldıkça düğümleşir ve düğümler birbirlerine bağlandıkça yeniden yeryüzünün çoksesliliği icat edilir. Hayat nedir ki? Bir hakikatler senfonisi. Özlemediniz mi?