Bir sohbette en çok kendinden bahsederken coşarsın… En güzel yazının kendi hikâyeni anlattığın yazı olduğunu sanırsın. Hep şiirsin, hep şarkısın, hep de maşallah kalın bir romansın… Ki ne yazarsan sayfada yaz öne çıkarılmış bir yuvarlağın içi kadarsın. “Karşındakinin anladığı kadar” değil, konuştuğunda karşındakinin esnediği ana kadarsın… Komşularla güne gittiğinde hep anlatırsın ya, acıların padişahısın ya… Aslında ocaktaki düdüklü tencerenin öttüğü ana kadarsın. Bir senin mi acın var, hep senin mi hikâyen var, hep sen mi film gibi olansın? Bir belgesel filminde azman hayvanların kaldırdığı toz kadarsın…

Aynı anda 5 milyar insan dua ya da beddua eder. Yağmur ister, kar ister, güneş ister, para ister, acı vermek ister, aşk almak ister… Milyonda birinin bile aynı anda iyi dua ya da fena dualarının gerçekleştiğini düşünsene? Kıyamet lan bu işte… Senci! Ne sanırsın? Tanrının hep seninle ve senin isteklerinle mi ilgilendiğini sanırsın? Ne kadar da sensin ya da “ben” gibi olansın… Bencilliğinle de kıyameti koparansın.

♦♦♦

Oysa hırsızı gördüğünde çıkardığın avaz, katili gördüğünde bile bile girdiğin çıkmaz kadarsın… Sevdiğine edebildiğin naz kadar değil zalime edebildiğin itiraz kadarsın. Ne serildin be yeter? Kalk artık… Oyları da, paraları da, yalanları da, güçleri de, ayakkabılarının suratımızda yer ettiği izleri de yere girsin! Ki yukarıdaki yetkililer beni duyuyorsa ve az önce söylediğim münasebetsiz şeylere kızmadılarsa eğer, hâlâ varsa mümkünü yani; not alsın lütfen ve belalarını da veriversin! Hiçbir zaman tutmayacak dualar ve beddualar… Boş versene… Ayağının bastığı kerevet, tabanındaki kuvvet kadarsın. Öfken kadarsın, sinirden ısırdığın etin kadarsın, kinin kadarsın… İçinde biriktirdiğin (cinsiyetçi olmayan) küfürler kadarsın.

♦♦♦

Hep haklısın sen. Başın hep dik. Diğerleri seni anlayamadı hiç. Zaten bu ülkenin Pi sayısı çarpı 19,108’i aptal, ama hep sensin bilgiç. Haklı olduğun kadar gururlusun da… Ama kibir ile gurur arasında da ince bir çizgi var. Çay kaşığını garsona geri verirkenki mağrurluğun kadarsın.

En güzel profili olan sensin, en yakışıklısı da… Kimse bilemedi zaten senin kıymetini, sen sağladın herkesin hakkaniyetini… Carpe Diem’sin, felsefenin ta kendisisin, sevensin, dua edensin, aslan besleyen yemini düşünmeyensin, demirden korkmayan trene ilk binensin... Vay be neymişsin… Geçmişinden hep güzel hikâyeler anlatırsın da dışarıdaki mevsimin kokusundan türeyen anılar kadarsın. Bir evin boş odasından… Tanıştığın birinin ağız yapısından… Geçmişte biriktirdiklerin, biriktirdiklerinden söyleyebildiklerin, mazinden övünerek anlatabildiklerin kadarsın. Uğrunda bir kere de olsa edebildiğin dövüş, sevgiline verebildiğin öpüş, birilerine kurdurabildiğin düş kadarsın.