Türkiye televizyon tarihinde doksanlardan ikibinlere olan bölümün başlığı “maraba televole” olabilir. Spor programı olarak başlayıp sporun magazinine, oradan sporla magazini harmanlamaya ve en sonunda da olan biteni aktarmaktan kurgu inşa etmeye giden popüler kültür ürünüydü.

TeleVole’nin değişimi izlenme oranlarıyla ilgiliydi. Yapımcıların tek derdi artan izlenme oranlarıyla gelen para olduğundan en ilginç, en çarpıcı, en beklenmedik “haber” üretme yarışının sonu yoktu. Spor haberinden eğlendirmeye evrilen yayınlar popüler kültür inşasına önemli katkı sağladı. Asıl etkisi ise “olabilirliğe yönelik duyarsızlaşmayı” beslemesiydi belki de.

En uçuk kaçık, en tuhaf, en kuralsız olay, durum, haber üretiliyor, yayınlanıyor, seyrediliyor ve geçip gidiyordu. Demem o ki, TeleVole’ de olup bitenler hayatta bir değişime neden olmuyorlardı. Bir yandan gerçek hayatmış gibi ama aynı zamanda gerçek hayat değilmiş de “oyunmuş” gibi tüketiliyordu. İzlettirilen her neyse, onun içinde olanlar da hayatlarına hiç bir şey olmamış gibi devam ediyorlardı. Tabi bu hiç bir şey olmama hali “baş oyuncular” için geçerliydi. Örneğin İbrahim Tatlıses’in “kadın dövücülüğü” nün “geyik muhabbeti” yapılıyordu. Tatlıses bu haberlerden sonra hukuki bir soruşturmaya uğramıyordu. Şiddete maruz kalan kadına ne olduğuyla kimse ilgilenmiyordu. Bardan yanında iki kadına sarılmış çıkan Teoman, uzatılan mikrofona sizin yüzünüzden sevişemez oldum, diye gevrek gevrek gülüyordu. Biraz sonra sevişip geçeceği anlaşılan kadınların uğradıkları aşağılanmayı ve hayatlarına olan etkisine kimse aldırmıyordu.

TeleVole, “esas oğlanların” her istediklerini yaptıkları ve eylemlerinin sorumluluğunu almaya gerek görmedikleri ya da bedel ödemedikleri bir dünya sunuyordu.

***

Sedat Peker, iki aydır Türkiye de olup bitenlerle ilgili inanılmaz(!) şeyler anlatıyor. Videolarla başladı, Twitter’dan sürdürüyor. İnanılmaz deme nedenim, gerçeklikleri hakkındaki kuşku nedeniyle değil. Anlattıklarının yol açtığı sonuçlarla ilgili. Peker’in ifşa ettiği her olay suç! Yolsuzluk, rüşvet, çökme, uyuşturucu ticareti, darp, gasp hatta suikast, cinayet, ne ararsan var. Neredeyse somut kanıtlarıyla işlenen suçları ifşa ediyor, itiraf ediyor. Hemen ardından analizcilerin videoları geliyor; şunu şundan dedi, bu dediği şunun başını yakacak, o anlattığının ardında da şu var, şunun eli güçlendi, berikinin durumu kritikleşti vs vs. O videolar da yüzbinlerce izleniyor.

Ama hiç bir şey olmuyor…

***

Suç işlediklerini iddia ettiği kişiler hiçbir şey olmamış gibi görevlerine, hayatlarına devam ediyorlar. İzleyici toplum neler olabileceğine, hangi adımların atılacağına, sırada kimin olduğuna dair tahminlerde bulunuyor. Anlatılanlardan sonra, kim kiminle yan yana geldi, kim kime selam verdi, kim hangi fotoğrafı sildi vs. yorumlarının bini bir para. Hani neredeyse bahis şirketleri bahis açacaklar.

Bir de iyimserler var. Hepsi kayıt altına alınıyor, ilerde hepiniz yargılanacaksınız, görürsünüz siz vs vs. Oysa bırakın Türkiye tarihini, yakın geçmişte olup biten çok daha “sıradan” suç(lu)ların bile nasıl yargılan(ma)dıkları ortada.

Peker’in anlattıkları giderek HBO’nun “Sopranos” dizisine benzemeye başladı. Dizide, New York ve New Jersey’i aralarında paylaşmış çeşitli suç örgütleri, birbirleriyle çatışma halinde gelirlerini artırmaya çalışırlar. Dostluklar ve düşmanlıklar geçicidir, herkes herkesi bilir, toplantılarda öpüşür koklaşırlar ama fırsatını bulan diğerini haklayarak alanını genişletmeye çalışır. FBI her şeyi bilir ama somut kanıt toplayamaz. Hep bir itirafçı arar ve kayıt altına almaya çalışır, bir türlü beceremez.

Peker, tam da FBI’ın arayıp da bulamadığı itirafçı gibi olayları kişi, yer, zaman bilgisiyle anlatıyor. Yapılması gereken tek şey kanıtları bir araya getirerek, tutuklamalara başlamak. Belki de olay ABD topraklarında geçmediğinden ve bizde de FBI olmadığından bu durumdayız, kim bilir?

***

Şakası olmayan bir durum var ama. Peker giderek anlattığı inanılmaz suçların olabilirliğini kabul ettirebilir topluma, kendisi bunu amaçlamasa da. Bütün o suçlara meşruluk kazandırıcı bir işleve dönüşme riski var Peker ifşalarının. Tıpkı TeleVole’de olduğu gibi Peker’in anlattıklarında da “esas oğlanlar” hayatını sürdürürken, olan malına çökülenlere, öldürülenlere, yağmalananlara olabilir. Patlat bi video Reis diyenler, kuruyemişlerini, çaylarını alıp yeni bölümleri heyecanla tüketmeye hazırlar…