Rıdvan Dilmen, Devlet Bahçeli polemiğinde ben Bahçeli’den yanayım.

Adamcağız haklı, katlanmak zorunda kaldığım yozlaşmanın da bir sınırı olmalı, diye düşünmüş olmalı. İçinden küfür etmiş bile olabilir. Yok artık bu kadar da olmaz, anlamına gelen sinkaflı deyimler zihnine üşüşmüş olabilir.

RTE, Filistin’i kurtaran en kahraman rolüne soyununca Rıdvan’ın aklına Deniz Gezmiş gelmesin de ne gelsin? Tamam, entelektüel donanımı yeterli olmayabilir. Bunu saklamıyor da zaten. Lise dahil eğitim hayatı boyunca gözünün toptan başka bir şey görmediğini söylemişliği var. Sanal alemde dolaşan Türkiye’nin hangi yarım kürede ya da kaç coğrafi bölgesi olduğu gibi soruları bilemeyince kapıldığı mahcubiyeti de içtenliğinin kanıtı.

Parkasız Deniz Gezmiş derken RTE’ye yalakalık etme niyetinde olduğunu da sanmıyorum. Elinden geldiğince ve aklı yettiğince dünya ve Türkiye meselelerine kafa yoruyor. Bu yanıyla Rıdvan Dilmen, o mitleştirilen, kutsiyet atfedilen sağduyulu vatandaş tipolojisinin somutlanmış hali. Olan bitene bakarak siyasal kararlarını alan ortalama yurttaş.

RTE, Filistin’in özgürlük mücadelesine en büyük desteği vereceğini söyleyen, bu uğurda yedi düvele meydan okuyan, İsrail’i terörist devlet ilan etmekten korkmayan bir cengâver değil mi? Bir sözüyle İslam İşbirliği Teşkilatı’nı İstanbul’da ayağına getirmedi mi? Bir yanına Mahmud Abbas’ı alıp Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti ilan etmedi mi?

Şimdi Rıdvan’dan ‘57 üye ülkeden 48’i geldi, çoğundan liderler gelmedi, Suudi Arabistan katılmadı bile’ gibi ayrıntılara önem vermesini beklemek abartılı değil mi? Hele Doğu Kudüs’ün başkent ilan edilmesinin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesini kolaylaştıracağı, çünkü Birleşmiş Milletler’in ‘Kudüs uluslararası şehirdir’ kararını yok saymak olduğunu analiz etmesini bekleyebilir miyiz? Bu haliyle Erdoğan’ın Doğu Kudüs çıkışının İsrail’in arayıp da bulamadığı yardım olduğunu çıkarsamasını beklemek Rıdvan’a haksızlık değil mi?

Sadece ikisi olsa neyse, bir sürü okumuş yazmış, kallavi, solcu, Marksist falan filan insan yıllarca Rıdvan Dilmenlere imamlık yapmadılar mı?

Rıdvan ne yapsın, bakıyor ülkesinde Filistin için Erdoğan’dan başka kim canını göze almış; Deniz Gezmiş’te simgelenen 68’in devrimcileri. Onlar FKÖ saflarında bağımsızlık için savaşmışlar. O zaman benzetmesin de ne yapsın?

Ne yani, 68’in devrimcilerinin katıldıkları Filistin Kurtuluş Örgütü, laik, sol, bağımsızlıkçı bir çatıydı; bünyesinde Hıristiyanlar, Dürziler hatta Yahudi devrimciler vardı gibi ayrıntıları hatırlamasını bekleyebilir miyiz? Dahası, Hamas ve Hizbullah aracılığıyla siyasal İslamcıların Filistin’in kurtuluş mücadelesini nasıl dinci bir eksene tutsak ettiklerini, önce mücadelenin sol, devrimci güçlerini yok ettiklerini bilmiyor diye kızalım mı?

Rıdvan, Rıdvan’dır işte; hayatı boyunca en iyi bildiği işi yapmaya çalışmış, futbol oynamış, bıraktıktan sonra da aklı yettiğince bu ülkeye kafa yormaya çalışan bir vatandaş! Türkiye’de oy kullanan milyonların ezici çoğunluğu siyasal kararlarını tam da Rıdvan gibi veriyorlar.

İyi de vakti zamanında örneğin 2010 referandumu için “Bence 500 yıl sonra bugünkü Türkiye’yi inceleyen biri, o dönemde Türkiye’de devrim olmuş galiba, der” diyen Ümit Kıvanç’ı ne yapacağız? “Bize de yetmez ama evet diyerek AKP’yi desteklediniz, iktidara getirdiniz. Solculuğun esasına aykırı davrandınız diyen adamlar var. Bu adamlar cahil! Kafası, aklı ve bilgisi yeten varsa buyursunlar tartışalım. Ama hepsi kaçacak delik arar bunu söyleyince” diyen Ömer Laçiner’e ne diyelim.

Sadece ikisi olsa neyse, bir sürü okumuş yazmış, kallavi, solcu, Marksist falan filan insan yıllarca Rıdvan Dilmenlere imamlık yapmadılar mı?

Sonuçta imam-cemaat ilişkisi tam da bu durumu tanımlar. Rıdvan ne yapsın?