Trabzon’da Umut’la başlıyordu Hamza Hamzaoğlu. Fenerbahçe maçında etkili olmayan forvetin alışık olduğu Hüseyin Avni Aker çimlerinde yapacakları merak konusuydu. Şampiyonluk yolunda sarı-kırmızılıların puan kaybına tahammülü yoktu.

Ligin ilk yarısında rakibini farklı yenen bordo-mavililer, Avrupa yarışında geri kalmamak adına kazanmak istiyordu. Duran toplar ligimizdeki birçok maçta olduğu gibi hayati önem arz edecek gibi duruyordu.

Zaten maçın ilk ciddi pozisyonu da bir duran toptan geldi. Telles’in topa yaptığı müdahale televizyon programlarına gün doğurmuştu.

Ev sahibi Özer ile 20’de öndeydi. Trabzonspor yürüye yürüye gol atarken, Galatasaray savunmasının halleri evlere şenlikti. Zaten bu sezon kalesini bir türlü kapatamayan Aslan, yediğinden çok atarak kazanıyordu. Fakat ilk yarım saatin görüntüsü Cimbom için hiç de iç açıcı değildi.

Sakatlanan Hamit’in yerine giren Emre Çolak ile Hamza Hoca 4-2-3-1’den 4-4-2’ye dönüyordu. Umut kanattan Burak’ın yanına geçse de varlık gösteremiyordu. O sırada Emre’nin ceza sahası dışından şutu üst direkte patlıyor, hemen akabinde Burak’ın kafası yan direkten auta çıkıyordu. İlk yarı boyunca uyuyan Galatasaray tam toparlanıyordu ki devrenin son düdüğü geldi.

İkinci devre Yasin’in yerine Olcan oyundaydı. Son haftaların başarılı ismi eski takımına karşı pek varlık gösterememişti.  İkinci yarıya deplasman ekibi iyi başlarken, Hakan Arıkan kalesinde güven veriyordu.

Burak’ın yerine Pandev girmişti ki tabela eşitlendi; Sneijder’in asistinde Emre köşeyi bulmuştu. Bu değişiklik belli ki çok konuşulacaktı… Pandev topları daha iyi dağıtsa da temposu yetersiz kalıyordu.

İki teknik direktör de hamlelerini yapıyor, oyunun son çeyreği Rus ruletine dönüyordu. Atan galipti. Birisi şampiyonluk, diğeri Avrupa kovalıyordu…
Hakan Balta ile Telles’in ortaklaşa hatalarında Yatabare sektirmiş, Medjani Trabzon’a üç puanı getirmişti. Brezilyalı sol bek yine kademeye girememişti.

Bu sonuçla Galatasaray şampiyonluk yarışında büyük yara aldı.

Son anlarda yaşananlarsa futbol iklimimize çok uydu doğrusu. Şaşırmıyoruz ya neyse…