Şiirlerle geçmişe yolculuk

Moğollar topluluğunun durdurulamayan, susturulamayan; arkasına aldığı 43,75 şiddetindeki Tantana isimli rüzgârla her yıl bir plak yapması engellenemeyen üyesi: Taner Öngür…

“Nerden Gelip, Nereye Gidiyoruz / Zaman Kırıntıları” adını taşıyan iki uzun besteden oluşan yeni plağı Kadıköy Plak Günleri’nin ardından mağaza vitrinlerine çıktı. Albümün fikri temelleri 2007 yılında atılmış; Öngür, Ahmet Hamdi Tanpınar şiirlerinden bir seri hazırlamış, bestelemek üzere. Bestelemiş de varisleri çok para isteyince yayınlayamamış. Zaman zarfında tekrar tekrar ele almış; düzenleme değişikliklerinde bulunmuş. Bunlarla oyalandığı günlerde Nâzım Hikmet şiirlerine dadanmış, 15-16 tanesini bestelemiş. Cennet Bahçesi’nde Progresif Rock Festivali’nde çalarak pişirmiş. Telif meselesini Tantana Reha ile Ali ‘Median Müzik’ Coşar çözünce tünelin ucunda ışık görünmüş.

***

Öngür, Tanpınar’ın fantastik dünyasına hasta. Nâzım’ı ise sormaya ne hacet! İki şairi bir plakta bir araya getirme nedeni, birbirlerine benzemeleri değil. Benzemiyorlar da, aynı kuşaktan ama farklı karakterler; iki şair arasındaki bağ doğum ve ölüm tarihlerinin birer yıl arayla oluşu. Nâzım komünist, Tanpınar ise rahatına düşkün, yaşantısıyla özel ve kişisel.

Metinler ile müzik arasındaki denge başarılı. Bu besteler yetmişli yılların uzun senfonik-progresif rock kalıplarına, dönemin konsept eserlerinin formuna göre yapılmış. O dönemde şiirleri defalarca okuyarak kafasında gelişen imgeler ve dünyalar doğrultusunda notalara yönelmiş Öngür. O dönemlerin seslerini hayal etmiş. Tempoları ve bestenin armonisini ise şiirin akış hızlarına göre belirlemiş. Bu kendisi için maceralı bir deneysel yolculuk olmuş. Bu yöntem kısa bir süre sonra şiir besteleme konusunda bir yöntem haline gelmiş; kendi içinde özgün bir aritmetik yaratmış. Söz ve müzik arasında uyumlu bir denge yakalanmış; müzik bu güçlü satırların aralarında ezilmemiş.

43,75 ekibinin demirbaşları gitarda Haluk Önol, basta Arif Ortakmaç, davulda Bartu Özbatur. Vokal eşlikçisi ise Serap Yağız. Aralarına en geç dâhil olan klavyeci Uğur Dikmen. Öngür yıllar sonra Mesam kongresinde Amerika’dan dönen Uğur ile karşılaşınca uzayan keyifli sohbet neticesinde adadaki eve, bitirmekte olduğu kayıtlara davet etmiş. Parçalar bitmek üzereyken son ütücü olmamış Dikmen, ustalığı sayesinde hariçten gazel okumamış; tam tersi dokunuşlarıyla iyileştirici katkılar yapmış. Mevcut soloları kaldırıp yerine yeni solo yapma teklifini geri çevirerek, usta işi dokunuşlarda bulunmuş. Dikmen’in yıllar sonra bir plakta karşımıza çıkması albüm hesabına bir başka sevindirici nokta.

***

Kapaktaki fotoğrafı tasarımını yapan Ertaç Uygun internette bulmuş, açık artırmaya çıkarılan eski dialardan birinde. Ellili yıllarda Amerikalı bir turistin çektiğini tahmin ettikleri; Beşiktaş vapur iskelesinden çıkan vatandaşları gösteren fotoyu Öngür’e “kapak olur mu” diye sormuş. Yıllar içeriğe denk geldiği için memnuniyetle karşılanınca ortadan ikiye bölerek kapağın arkasına ve önüne yerleştirmiş. Plağın her iki yüzü de “A” yüzü olarak basılmış. Plak hem Nâzım’ın bu şiirinin yayınlanışı, hem Tanpınar’ın vefatının 60. yılına rastlamış.

Zamanın ruhuna ve alışkanlıkların, tüketim biçimlerine ters ama Öngür akıntıya kürek çekmeyi seviyor. Bu devirde uzun parça dinleyecek insan kaldı mı, bilmiyorum! Siz yine de sabredin, dinleyin, zira bu plak dönmekle kalmıyor; yol gösteriyor. Sadece bir plak olarak görmemeli; aynı zamanda kültürel bir araştırma, tarihsel bir hafıza tazelemesi bu.