Yıllardır sağlık hizmetine erişimde zorluklar var. Pandemi döneminde sıkıntılar iyice arttı. Randevu alınamıyor, işler birikti, ameliyatlar için bekleme süreleri uzadı, özelden hizmet almak ise önemli maliyetleri karşılayabilecek maddi güç gerektiriyor. Hizmet alamayan, sorun yaşayan yurttaşlara gösterilen yol ise “şikâyet hatlarını” aramak. Başta Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM) geliyor. Bu yaklaşım sağlık çalışanlarını sürekli savunma verme baskısı altında tuttuğu gibi yurttaşların sağlığına da iyi gelmiyor.

SABİM sebep olduğu sorunlarla çok gündeme geldi. En acısı 30 yaşında genç bir hekimin, Dr. Melike Erdem’in yaşadıkları oldu. 30 Kasım 2012’de elinde bir savunma yazısı ile acil tıp asistanı olarak görev yaptığı İstanbul Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin altıncı katından atlayarak canına kıydı. Melike o sabah nöbetten çıkmış, yüzlerce hasta ile ilgilenmişti. İki gün üst üste nöbet tutmuştu. Başhekim imzasıyla istenen savunmanın ekinde SABİM’e yapılan bir başvuru vardı, şikâyet edilenin Melike olduğu bile belli değildi. Hasta yakını, babasına acil serviste idrar sondası takılmamasından yakınıyordu. Melike’nin intiharından sonra kendisine ulaşan gazetecilere “SABİM’i ararken tek derdim hizmet alabilmek” diyecekti. Öyle ya, hastanelerin duvarlarında SABİM hattının “tanıtımları” asılıydı. Yıllarca uyarılar kulak arkası edildi. Neden mi? Çünkü böyle “hak arama yöntemleriyle” halka şirin görünmenin, sağlıkta yaşanan sorunların sorumluluğunu hep sağlık çalışanlarına yüklemenin iktidarlar için çekiciliği var.

Bunu yazarken yurttaşlarımızın nitelikli sağlık hizmeti alması yönündeki tüm engellerin kaldırılması ve sağlık çalışanlarının bir ihmali, hatası, eksiği varsa düzeltilmesi yönünde sahici adımlar atılması gerektiğini vurgulamak isterim. Bunun yönteminin kolay şikâyet hatları üzerinden popülizm yapmak olmadığı görünüyor.

“GEREKSİZ SORUŞTURMA AÇMAYIN” GENELGESİ

Bu mevzuda önemli bir gelişme Covid-19 nedeniyle sağlıkçıların bunaldığı, istifaların, emeklilik taleplerinin arttığı bir dönemde karşımıza çıktı. Sağlık Bakanlığı geçen hafta Bakan imzası ile 81 ilin valiliklerine “ihbar/şikayetlerin işleme alınma süreci” konulu bir genelge gönderdi. Yazıda yıllardır yapılan yanlışların itirafı niteliğinde bölümler var. CİMER, SABİM gibi hatlara yapılan şikâyetler hakkında şunlar yer alıyor: “birim amirlerinin ön araştırması neticesinde detaylı bir inceleme başlatılmasına gerek olmadan işlemden kaldırılması gereken ihbar/şikâyet/başvurular için sağlık çalışanlarından açıklama ve/veya ifade talep edildiği görülmüştür. Bu durum, hem yoğun iş temposu arasında sağlık çalışanlarının moral/motivasyonlarının düşmesine, hem de vatandaşlarımıza sağlık hizmetinin sunumunda aksaklık yaşanmasına sebep olmaktadır.” Bu tespitten sonra önerilen şu: “…biriminize intikal eden başvuru, ihbar ve şikâyetlerden somut bir konuyu ihtiva etmeyen, soyut nitelikteki iddia/ithamlara yer verilen ve detaylı bir inceleme yapılmasına gerek bulunmayanların öncelikle birim amirlerince değerlendirilerek ilgili sağlık personelinin ifade/açıklamasına başvurulmaksızın işlemden kaldırılması…”

Günaydın mı desek, buna şükür mü desek, uygulamayı görelim mi desek…

Genelgeyi okuyunca “Melike neden öldü, dokuz yıldır ne beklediniz” soruları aklınıza gelmiyor mu?

SAĞLIK HAKKINI ŞİKÂYET HAKKINA İNDİRGEMEK

Halkın sağlığı için sağlıkçıları şikâyet etmeyi kolaylaştırmaktan çok daha ciddi ve planlı işlere girişmek gerekir. Sağlıklı olmak ve kalabilmenin koşullarını sağlamaktan, hekimlerin, sağlıkçıların eğitimine, özlük haklarına, doğru sağlık sisteminden parasal engellerin kaldırılmasına kadar yapılması gerekenlerden söz ediyorum.

Genelgede yazanlar doğrudur, hekimler, sağlıkçılar bezmiş durumdadır. Sağlığı yönetenler samimi olmalı, sağlıkçılarla yurttaşları karşı karşıya getiren değil daha iyisi için birlikte çaba harcanan bir ortam sağlamalıdır.