Geçtiğimiz hafta izlenme oranları hemen hemen her gün en yüksekte yar alan yemek programı Masterchef’te program adına Kızılay ile birlikte Çad’da açılan su kuyusu gündemdeydi. Uzun uzun suya erişemeyen yoksul köylülerin görüntüleri ve teşekkürleri yayınlandı. Elbette iyiliği sorgulayacak değilim. İyiliğin ve ihtiyacın sınırları yoktur. ‘Onca yoksulluk varken’ küçük çocukların mutluluğu, başka hayatların farkındalığı açısından da izleyenleri etkilemesini umduğumuz türden bir iyilik projesi gerçekleştirilmiş.

***


Benim yadırgadığım Ömerli barajında çekilen programda güzel bir fırsat varken ülkemizin gerçeklerine hiç değinilmemesi. Elbette medya ve sermaye dünyasının iktidar politikalarını sorgulamasını bekleyecek kadar saf değilim. Son yıllarda üst üste skandallar, yolsuzluk hatta en önemlisi “israf” haberleri ile gündeme gelen Kızılay ile yürütülen su projesini sorgulamak, sıklıkla israfa karşı mesajlar veren programdaki iş birliğine şaşırmak yaşadığı düzeni hiç anlamamış olmak anlamına gelir. O Kızılay’ın kuruluş amacı olan yardım hizmetini çoktandır Ensar Vakfı bağışı, Ethem Sancak’ın şirketine verilen kan toplama, plazma üretme ihalesi, yardım kolilerini boşaltma, toplanan yardım paralarıyla lüks araçlar alma gibi örneklerle yandaşa ve iktidarın ekonomik açıklarına hizmete çevirdiğini biliyoruz. Konumuz bu da değil.

***

Bunca izlenen bir programda belli konularda samimi mesajlar verilebilir, iklim krizinin etkileriyle ciddi boyutlara ulaşan su krizinin ülkemizi nasıl etkileyebileceği anlatılabilir, bireysel farkındalık ve etki için anlamlı mesajlar verilebilirdi. Özellikle programa katılan çevre mühendisi Çağlar Demirkapı’nın Çad gibi ülkelerdeki durumu ülkemizin iyiliğine yoran açıklamaları, en yoksun ülkelere üstünlük kıyasıyla yapılan yardım içi boş bir böbürlenmeye dönüştü. İktidarın Çad, Somali gibi ülkeler üzerinden kendi gerçeğini gizleyerek sahte bir “güçlü ülke” algısı yaratma politikasına hizmet eden sade suya tirit bir büyük yardım projesi izledik.

***

Ülkemizde bir yanda her gün azalarak kuruyan göller bir yanda yanlış politikalarla çağlayarak akan nehirlerle felaketlere dönüşen su gerçekleri var. Yardıma ihtiyacı olan fahiş su faturalarıyla başa çıkamayan çiftçimiz var. Öyle ki çareyi vahşi sulamada aramak zorunda kalıyorlar. Bu da iklim krizi ile birlikte su kaynaklarının kurumasına, ürün çeşitliliğinin azalmasına, türlerin yok olmasına, ölümlere, kirlenmeye yol açıyor. Hiç değilse küresel ısıtma ve iklim üzerinden uzman görüşüyle bilgi aktarılabilir, önlem uyarıları yapılamaz mıydı? Yaşadığımız büyük yangınların ardından orman varlığımızın su alanlarımız ile bağı ve öneminin vurgulanması, son yaşadığımız sel felaketinin ardından iklim yönetimi ve kentleşme/imar planlarının doğa ile uyumu için birer cümle kurulması izlenme oranları, alınan reklâm bütçeleri karşısında minicik vicdanlı bir hizmet olurdu.

***

Dedim ya kimsenin Kanal İstanbul’un sulak alanlar üzerinde yaratacağı olumsuz etkiyi, kanalın Sazlıdere Barajı’na ve Terkos Gölü’ne vereceği zararları, İstanbul’un su tüketimi ile kaynakları arasında bilimsel kıyası, ekosistem hasarı dahil sayısız başka sorunu anlatmasını, İstanbul’un bu riskleri alacak alt yapısı olmadığını söylemesini beklemedim. Programın çekildiği Ömerli’nin yanı başına Formula 1 pisti yapılmasıyla su toplama havzasının daraltıldığına, Küçükçekmece Gölü’nün kirlilik sebebiyle kullanılamaz halde olduğuna değinmelerini beklemedim. Sulak alanların yerleşime açılmaması, doğanın korunması bir bilinçtir. Bu bilinç için doğaya saygı ve doğayı övme bile kıymetli ve yapılan iyilik kadar önemli.

***

İklim krizi, yanlış su ve tarım politikaları üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde suları yok etme noktasına getirdi. Pandeminin getirdiği olumsuz koşullar da eklendiğinde su ve gıda kaynakları açısından büyük bir tehdit ile karşı karşıyayız. Destek alamayan çiftçi, müdahale edilen tohumlarla yok olan ürün ve lezzet çeşitliliği, ithalat bağımlılığı daha ne ararsanız. Sorun çok. Her geçen gün kuraklık haberleri alıyoruz. Göllerimiz, nehirlerimiz kuruyor. Gıda güvenliğimiz tehlikede. Kontrolsüz atıklar ve uygulanmayan denetimler sonucu su kirliliği müsilajla farkındalık yaratıyor. Bu gecikmiş farkındalık yerine bilinç, koruma ve destek nerede?

***

Dünyanın en önemli iki büyük kuş göç yolu bizim ülkemizde. Bu kuşların ülkemizde konaklamaları, beslenmeleri ve bazı sulak alanları üreme, çoğalma alanı olarak seçmesi ekolojik denge ve geleceğimiz adına çok değerli. Binlerce flamingo yavrusunun kuruyan alanlar nedeniyle ölümünü bu kadar çabuk unutabilir miyiz? Kirlilik nedeniyle yüzbinlerce balık ölüyor, türler yok oluyor. Yaşamımızı sürdürmek için canlıları yok saymadan yaşam hakkını korumak da bir bilinç.
Hatta bencilce bir gereklilik! Çocuk ölümlerinden çok uzak olmadığımızı bilimsel olarak kavramalıyız. Çocuklarımıza, dünya çocuklarına olduğu gibi borçluyuz.

Hal böyleyken leylekler ülkemizden kalkıp Çad’a doğru kanat çırpmaya başladı. Yine gelmeleri umuduyla!

“Su ol da ak ki akla beni”

*Metin Altıok