Sedat Peker videoları “toplumsal olay” haline geldi. Her video yayınlandığında bir kaç saat içinde milyonlarca izlenme sayısına ulaşıyor. Aynı anda Twitter’da TT oluyor. Hatta 8. videodan başlayarak sedatpeker8 ve sedatpeker9 etiketleri bir gün öncesinden TT oldu. Video yayınlandıktan çok kısa süre sonra YouTube’da analiz videoları yayınlanmaya başlıyor. Onlar da çok izleniyor. Hafta ortasına kadar yayınlanan video üzerine tartışma sürüyor, hafta sonuna doğru pazar sabahı yayınlanacak yeni video içeriğiyle ilgili tahmin ve analizler başlıyor.

★★★

Peker’in itiraf-ifşaları, üslubu, kullandığı semboller, kitaplar üzerine yapılan analizlerin de sınırı yok. Tabi kişiliği hakkında da çözümlemelerin ardı arkası kesilmiyor. Neyse ki, henüz bir ruh sağlığı uzmanı Sedat Peker analizi yapmadı. Umarım ciddi ve ağır bir etik ihlal olacak böylesi bir girişim de olmaz. Hiçbir ruh sağlığı uzmanı doğrudan muayene etmediği ve onayını almadığı bir insanın ruh hali üzerine profesyonel terminoloji ile söz söyleyemez. Mesleğin ve bilginin istismarıdır.


Ancak Peker videolarının toplumda yarattığı etki üzerine düşünmeliyiz. Daha önce bu etkinin beklendiği kadar olumlu olmayabileceğini yazmıştım. Yaşadığı yalnızlık, çaresizlik, yoksulluk halinin kendisinin güçsüzlüğünden, beceriksizliğinden olmadığını “fark etmenin” sokaktaki insanı rahatlatıcı etkisi açık. Derin ilişkilerin, suçlu insanların kumpasları, üçkağıtları, yolsuzlukları yüzünden bu halde olduğunu hissetme ihtiyacı videolara olan ilgiyi de açıklayabilir. Aynı duygular, işlenen suçlara karşı benim elimden bir şey gelmez, “birileri” bunun hesabını sorsun, sormazlarsa da “benim yapabileceğim bir şey yok” demeyi de kolaylaştırabilir.

★★★

Yolsuzluklarla ilgili yapılan araştırmalar, eğer ortaya çıkan yolsuzluk cezalandırılmazsa sanılanın aksine yolsuzluğun daha da yaygınlaşmasına ve kanıksanmasına neden olabildiğini gösteriyor. Bu kanıksanma halini cezasızlık ve yapanın yanına kar kaldığı düşünceleri de güçlendiriyor.

İşte en büyük sorun da burada ortaya çıkıyor. Kanıksama! Bu duyguyu yaygınlaştıran en önemli etkenlerden biri itirafçı/ ifşacının da aslında geçmişte aynı yapıdan beslendiği ve adalet adına değil, çıkarı zedelendiği için açıklamalarını yaptığı bilgisi oluyor. Sedat Peker de haramı birlikte yiyorduk siz harama hile karıştırdınız diyor.

Suç işledikleri iddia edilenlere karşı herhangi bir hukuki soruşturma açılmadıkça, kimse görevinden alınmadıkça ve adı geçenler hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam ettikçe her geçen gün haysiyetsizlik sıradanlaşıyor. Tam bir yüzüne tükürülenin yarabbi şükür dediği durum oluşuyor.

Haysiyet ya da onur, kişinin kendine yönelik hissettiği ve toplumdan da görmeyi beklediği saygı. Herkesin birbirine açtığı binlerce hakaret davası, haysiyete yönelik saldırı gerekçesiyle açılıyor. Bir yanda mahkemelerde binlerce haysiyetime dokundu davası açılırken, erkekler güya haysiyet cinayetleri işlerlerken, Peker bile haysiyetine saldırıldığı için video yayınlarken, aynı anda haysiyetsizlik “normalleşiyor”

★★★

Sosyal medyada yavaş yavaş topluma doğru “sanki sen çok temiz misin?” yorumları akmaya başladı. Hani Peker’e ve ifşa ettiklerine kızmaya hakkın yok, sen de kendi çapında irili ufaklı yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırma yapıyorsun, diyenler var.

Bu hal devam ederse yolsuzlukların, mafyatik işlerin, suç örgütlenmelerinin meşrulaşması riski ortaya çıkabilir. Hani “ulan ne şerefsiz adammışsın!” sözünün iltifat olması hali. Sedat Peker’in giderek önce stand-up’çı muamelesi görmesine ardından da “tekere taş koyan hain” diye damgalanmasına neden olabilir. Sürdürülebilir haysiyetsizlikten öyle toplum falan çökmez, devlet de yıkılmaz. Sadece güçlünün daha güçlü olduğu zayıfın daha da zayıflatıldığı, zenginin daha zengin, yoksulun daha da yoksul olduğu bir yağma-ganimet rejimine geçilmiş olur. Eh kapitalist devlet zaten yağmacılık rejiminin kibar adı olduğundan çok da fark etmez.

Muhalefet partileri öne çıkmaz da halkın isyan etmesini beklerse ya da birbirlerini kırıp çökerler, halk da bunlara oy vermez derse, haysiyetsizliğe ortak olmuş olurlar.