Köşesine hasret kalmış bencileyin bir kalemin Türkiye’nin en popüler olayına kayıtsız kalması herhalde düşünülemezdi. Başlık mı? Manayı kafiyeye boğduran siyasetçi nutuklarından -ki öncülük Bahçeli’dedir- aldığım cesaretle ben de öylesine bir başlık uydurdum işte. Hazır “basit uyaklı” kelam etme cesareti gelmişken, işi ifrata vardırayım ve bir tripod ve bir kamera ürünü videolara gösterilen yüksek ilgideki kolektif ruh halini deşifre babında, yazı başlığına şu ilaveyi yapayım: Teker teker, Sedat Peker/ Güç sarhoşu koltukları/ Devirsene, birer birer…

Şaka bir yana, Sedat Peker videoları, içeriğinden de öte, yol açtığı ve açacağı çok yönlü etkileri ve niyetlenmemiş deşifreleri nedeniyle üzerinde durulmayı fazlasıyla hak ediyor.

Peker’in devirdiği ilk şey -belki tek şey olarak kalacak- kendi öz-imgesi oldu. Irkçı-dinci akımlarla illiyet bağını ancak sembollerle ifade eder bilinirdi, şimdi o akımlarla sınırlı olmayacak şekilde siyasal ideolojilere kitabi bilgilerle de aşina biri var. 12 Eylül ile Türk-İslam sentezi devletin resmi ideolojisi katına yükselince, kalıcı şekilde devlet aygıtının örtülü elemanlarına dönüşen MHP’li “reislerin” geç kuşak temsilcisi bilinirdi, meğer sosyalizasyonunda Karadenizli solcu bir babanın kayda değer etkileri de var ki bu liste uzatılabilir.

Sedat Peker videoları, muhafazakâr değer ve dayanışma biçimleri üzerinde önemli etkilere yol açıyor. Halkın kendi duygu ve düşünce dünyasına ait olup da yönetici elitlere hizmet eden bu ahlaki değer ve dayanışma biçimlerini çözen etkisi ile videolar önemsenmelidir. Ahlaki değerler başlığı altına, “davaya adanmışlık, mertlik, babayiğitlik, şerefli, haysiyetli, inançlı, sözünün eri” gibi değerler yazılabilir. Dayanışma biçimi için de “dava kardeşliği ve adamını satmama” yeterli olabilir. Ezilenler indinde egemenler lehine işleyen bu değerleri, özellikle de AKP seçmeni bakımından, kendi kişiliğinde temsil eden birinci isim Erdoğan ise ikinci isim de Süleyman Soylu’dur. Bir tripod ve bir kameranın Süleyman Soylu şahsında parçalayıp attığı işte bu değer ve dayanışma biçimleridir ki bunlar Karadeniz hattı, İç Ege, İç ve Doğu Anadolu hattındaki güçlü AKP sadakatinin de temel kültürel motifleridir. Sadece parti sadakatini değil, parti-devlet özdeşliğini de meşrulaştıran bu kültürel kodlar, Sedat Peker videoları ile AKP aleyhine işlemeye başlamıştır.

Sedat Peker’in alenileştirdiği birçok olayla aslında niyet edilmemiş bir büyük deşifre ortalığa saçılmaktadır: 20 yıllık kesintisiz iktidarı neticesinde AKP eli ile kurulan ne yeni bir rejim ne de yeni bir devlet söz konusudur. Özellikle sol muhalif çevrelerde AKP’nin yeni bir rejim, dolayısıyla da yeni bir devlet kurduğu yolunda yaygın bir mutabakat mevcuttur. Kemalist esaslar üzerine 1923’te kurulan siyasi rejim ve devletin AKP’ce tanınmaz hale getirildiği ve birçok unsuru ile tasfiye edildiği doğrudur, ancak, ortada yenisi bulunmamaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen hükümet biçimi ile sadece erklerin birliği ve merkezileşmesi yaşanmamış bir de Erdoğan gibi bir politik figür elinde, tekleşmiş ve merkezileşmiş erk, şahsileşmiş durumdadır. Bu hükümet etme tarzı altında “yasal-ussal” bir otorite (modern devlet örgütlenmesi) ne yaşayabilir ne de inşa edilebilir. 2010 Referandumuna kadar Kemalist devlet kapasitesi ile yol alan, 2018’deki mevcut hükümet sistemine kadar da bu devletin kapasite fazlasıyla idare eden AKP iktidarı, bindiği dalı kesmiş durumdadır. Sedat Peker videolarının faş ettiği nesnel gerçek şudur ki modern devlet örgütlenmesinde ancak örtülü şekilde ve araççı (maşa) tarzda ilişki kurulan mafiso yapılar (ve dini cemaatler) yeni hükümet sistemi içinde yeni bir pozisyon edinmişlerdir. Bu yapılar artık, şahsileşmiş erkin hemen altında ve o erke biat etmişlerden müteşekkil aktörlerden biridir ve bu aktörler arasındaki ilişki, eşitler ilişkisidir.

Bu nesnel ifşaatın muhalefet açısından -Peker’e atıfla 40 yaş altı nüfus açısından- anlamı açıktır: Seçimlerle ele geçirilerek halis amaçlar için kullanılacak bir devlet aygıtı yoktur, kurulacak bir toplum ve onun politik örgütlenmesi vardır.