Evlat olsa eldivenle bile sevilmez, dükkânın olsa iki dakika emanet edip çişe gitmezsin. Yolda görsen değil omuz atıp geçmek, karşı kaldırıma sıçrarsın. Karanlıkta değil aydınlıkta bile görsen görsen korkarsın. Türkçe konuşsa bile ne dediğini anlamazsın. Arapça dua okusa, sen Arapça biliyor musun ki bileceksin dua mı okuyor, sülalene mi sövüyor? Yoldan geçse mahallenin çift kale maç yapan çocukları korkudan çil yavrusu gibi evlere dağılır. Değil bir doğuma hayırlı olsuna gelsin, ölünü bu yıkasın istemezsin. İki satır duaya muhtaç kalsan bunun ağzından çıkacak bir kelimeye minnet eylemezsin.

***

Değil mülkünün önüne bekçi yapmak, kapının önüne bekçi köpeği diye bağlamazsın. Hayrat olsan herkese su versen, bunu görünce suyun biter. Ana olsan süt versen, yoldan geçse sütün kesilir. Yağmur olsan, bir bunun üstüne yapmazsın. Güneş olsan bir tek bu gölgede kalır. Yahu elini sıkmazsın üzerine bulaşır diye. Çamur desen, değil. Mikrop desen, değil. İn desen, değil. Cin desen, değil.


İnsan desen hiç değil...

***

Dört ayaklı, ikisi üzerinde yürüyen, genelde minderde oturan, sakallı, kem gözlü, pis kokulu, genelde sallanan, gırtlaktan balgam atar gibi konuşan, on lafından dokuzu anlaşılmayan, iğrenç mi iğrenç, pis mi pis bir organizma....

Düşünün, böyle birini alıyorlar, insan okullarında okutuyorlar. Olur ha bir de buna din okutuyorlar din adamı yapıyorlar.

Yetmiyor...

Çoluğunuzu, çocuğunuzu bu yukarda tarifini ettiğim adama emanet ediyorlar bir de. Bu tek hücreliden hallice organizma, kendisi yetmezmiş gibi bir de kendisine benzeyenler yetiştirmeye başlıyor. Ne güzel değil mi?

***

Olmaz ya....

Bir de bunu alıyorlar ülkenin en önemli camisinin başına koyuyorlar...

Olur mu öyle şey dediğinizi duyar gibiyim...

Olmaz tabii ki canım! Olur mu hiç öyle şey....

Mesela diyorum...

Velev ki diyorum...

Nerede kalmıştık?

Koymuşlar mı bunu o önemli camiin başına?

Mesela koymuşlar...

Mesela bir bakmışsınız bir de mikrofon vermişler eline bu amipten hallicenin. Hem de karşısında -olmaz ya- ülkenin Cumhurbaşkanı varken...

***

Diyeceksiniz ki, yok artık, senin de fantezi dünyan ne genişmiş be adam...

İyice abarttın...

Bir de bu salyalıya “diyelim ki” bir vaaz verdiriyorlar. Diyor ki amip, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü kastederek:

“Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldiki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir... Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma...”

***

Karşısında da o sırada – olmaz ya hani-, Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Diyanet İşleri Başkanı vs. de olsun…

Olur mu hiç öyle şey?

Tabii ki olmaz! Çünkü bu halkın ayarlarıyla böyle oynanmaz...

Sonra, Allah muhafaza, bir bakmışsınız, başınıza iki tas su dökmeye imam bulamamışsınız!

***

Geldiği günden beri insana, sanata, hayvana, doğaya, kısacası güzel olan her şeye düşman olan AKP zihniyeti Marmara’yı da neredeyse bitirdi. Deniz salyadan, sümükten geçilmiyor. Her geçtiğimiz gün açılan camilerle ülkedeki cami sayısı 90 bine yaklaştı. AKP Hükümeti Marmara Denizi’ni kurtarmak için yeni imamlarıyla 90 bin camiden aynı anda salya duası mı yapar, yoksa Covid-19 aşımızı nasıl hazır ettilerse bu durumla ilgili de bilimsel bir çözümleri var mıdır, bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.