Futbolumuz ve belki de hayatımız düşünülünce, ansiklopedilerin ahlak maddesine vesikalık fotoğrafı konabilecek Beşiktaş’ın efsane başkanının adı, olanı biteni değiştirmeye yetecek mi, sahadaki kepazelikler bitecek mi...

Süleyman Seba sezonu hayırlı olsun.

Futbolumuz ve belki de hayatımız düşünülünce, ansiklopedilerin ahlak maddesine vesikalık fotoğrafı konabilecek Beşiktaş’ın efsane başkanının adı, olanı biteni değiştirmeye yetecek mi, sahadaki kepazelikler bitecek mi...

Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören, basın toplantısında bu tercihlerini şöyle açıkladı: “Çünkü Süleyman Seba taraftarken diğer renklere saygısıyla, futbolcuyken meslektaşlarına karşı efendiliğiyle, yöneticiyken centilmenliğiyle, başkanken efendiliği, centilmenliği ve saygısıyla, ömrünün sonuna kadar da duruşuyla, hayatının her aşamasında futbolun saygınlığı konusunda hepimize örnek oldu. Vefatıyla da hepimize, tüm farklı renklerimize rağmen, futbolun en güzel değerleri etrafında bir araya gelebileceğimizi gösterdiği, “biz” olabileceğimizi kanıtladığı için, bu sezona Süleyman Seba Sezonu adını verdik.

Bu paragrafa kim itiraz edebilir ki... Fakat unutmayalım artık cenaze evinde kavga etmekten bile imtina etmiyoruz. Sahada yer yer yaşanan kepazelikler de cabası. Hal böyleyken ne kadar ağırlığı da olsa bir isim her şeyi değiştirebilir mi...
Aynı metinde başka bir ifade daha dikkat çekiyordu: “Yeni Türkiye.” Bugünlerde çok moda olan bu ifadenin Türk futbolunun en yüksek makamı tarafından dillendirilmesi, akla geçen sezonun polemiğini getirdi.

Malum Rabia işareti yapanlara bir şey olmamış, “Yüce Atatürk” tişörtü giymenin izne bağlı olduğunu öğrenmiştik. Mandela’yı anan Afrikalı futbolcuları da disiplin kuruluna sevk edip tüm dünyada alay konusu olmuştuk. Neyse ki her iki olayda da ceza çıkmamıştı.

“Yeni Türkiye”nin ilk sezonunda oynanan “kardeş derbisi”nde Kasımpaşa “semtin gururu, milletin Reisicumhuruna” pankartla selam çakarken, ev sahibi İstanbul Başakşehir bu hamleyi görüp artırdı. Çok değil, bir ay kadar önce oynanan Fatih Terim Stadı’nın açılış maçında şov yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın giydiği 12 numaralı forma sonsuza kadar emekliye ayrıldı.

Hani spora siyaset karıştırmıyorduk...
• • •
Milyarı peşinden sürükleyen oyun malum kâğıt üstünde oynanmıyor. Organik tarıma daha müsait zeminler, nedense ligimizin olmazsa olmazı. Elalemin halıyı andıran çimlerine gıpta eder olduk. Marka değeri sevdalılarının bu duruma ne zaman el atacakları hakikaten merak konusu. Zira unutmayalım bu zeminlerde ilkokul müsameresinden daha ötesini sahneye koymak yer yer imkânız.

İlk kez bir lig maçına merhaba diyen Mersin Arena’da nasıl futbol oynanmasına izin verildiğine insan gerçekten hayret ediyor ya neyse. Sorsanız bu oyunu çok seviyoruz... Fakat aktörlerinden nefret ediyor olmalıyız yoksa futbolcu sağlığını bu kadar tehdit eden bir sahaya oyuncuların ayak basmasını bile yasaklardık.
Sadece Mersin mi... Ülkenin birçok yerinde tablonun ağırlığı hafiflemekle birlikte durum aynı.
Yoksa denetim mekanizması mı dediniz...
Tribünler... Boş tribünler... Bu sezon alıştığımızdan farklı bir şekilde demir aldı. Passolig bariz bir şekilde seyirci sayısını azaltmış durumda. Süper olmayan alt liglerde durum daha da kötü gözüktü. Yeni uygulamaya başlanan tribün kapatma cezası nedeniyle taraftarların alındığı yerlerin dopdolu olması beklenirken, göze çarpan boşluklar dikkat çekiciydi.
Bakalım tarihin en az seyirci çeken sezon açılışı haberlerini okuyabilecek miyiz...
Her ne kadar artık müşteri olarak görülseler de taraftarsız futbolun damakta bıraktığı tat, patates tarlalarından hallice olan sahalarımızda oynanan “şey”le aynı.

Yeni Türkiye’de sezon eskisi gibi açıldı. Hattâ daha da kötü başladı. Seba’nın adından bir mucize bekliyoruz; değerleri, duruşu, centilmenliği, rakibe saygısı bu topraklarda çoktan tarih olmuşken... Bir de o zaten her yönüyle eski Türkiye değil mi!