Türk Tabipleri Birliği (TTB) yöneticilerinin gözaltına alınıp bırakılmaları, barış yanlılarına yönelik bir göz korkutmadan fazlası. RT Erdoğan’ın “sivil toplum kuruluşlarını yeniden düzenleyeceğiz” açıklamasının gözaltılardan sonra gelmesi de niyetinin güçlü işareti.

RTE-akpmhp blokunun hesabının ne olduğunu anlamanın en kolay yolu ‘düşmanlarına’ yönelik suçlamalarına bakmak. RTE’nin önemli bir özelliği var. Kimi, neyle suçluyorsa çoğunlukla suçladığı şey ya kendi niyeti oluyor ya da kendi eylemi. Siyasal İslam’ın en pop imgesi Rabia’yı bayraklaştırırken, muhaliflerini mezhepçilik yapmakla suçlaması gibi.

TTB operasyonuyla başlayan sürece benzer kurumların da suçlanması ve itibarsızlaştırılmaya çalışılması eklendi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türkiye Barolar Birliği de (TBB) paylarını alıverdiler. Her üç kurumda ‘yerli ve milli olmamakla’ suçlandı, ‘vatanın ve milletin bekası için girişilen şanlı Afrin Zeytin Dalı Harekâtına’ açıkça destek olmamakla suçlandı. Suçlama sadece destek olmamakla bırakılmadı aynı zamanda bu üç kurumun sanki ‘karşı taraftan, düşmandan, teröristlerden’ yana oldukları söylendi. Barıştan yana olmakla karşı taraftan yana olmanın bir ve aynı şey olmadığını bilmediklerinden değil.

RTE-akpmhp bloku kendisinin sadece bir hükümet değil ‘devletin ve milletin’ bizzat ta kendisi olduğunu zihinlere kazımaya çalışıyor. Böylece politikalarının sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmesi gereken bir hükümet olduğunu gözlerden kaçırmayı umuyor. Bu stratejiyi uygulayabilmesi için de devletin tüm kurumlarının RTE-akpmhp’lileşmesi şart.
TTB, TMMOB ve TBB bilinen anlamıyla sivil toplum kuruluşları değiller. Yasa ile kurulmuş ve yasadan kaynaklı yetkileri olan kurumlar. Her üçünün de örgütlenme ve yönetimleri yasa denetiminde yapılan seçimlerle oluşuyor. En önemli yetkileri de mesleki yeterlik sertifikalarını kendilerinin vermesi. Bir hekim muayenehane açabilmek için Tabip Odası’na üye olmak zorunda, avukatlık stajları TBB denetiminde, mimar ve mühendislerin odaya kayıtlı olma zorunlulukları var.
Bugün bir grup doktorun ‘yerli ve milli doktorlar derneği’ kurmalarının önünde hiçbir yasal engel yok. Ama kurmuyorlar. Çünkü kurulan derneğin doktorların çalışma koşullarını düzenleme yetkisi olmayacak. Yasa açık olarak bu yetkiyi Tabip Odalarına ve TTB’ye vermiş durumda.

Her üç kurumun tarihlerine baktığımızda 12 Eylül faşizminin darbe koşullarında bile yasal seçimlerde her zaman demokratik, laik, özgürlükçü yönetimlerin oluştuğunu görebiliyoruz. Çok sayıda nedeni olabilir ama üyelerinin tümünün yüksek eğitimli olmaları önemli bir etken.

RTE, bu üç kurumu ne yaparsa yapsın, var olan yasalar olduğu sürece kendi hizasına getiremeyeceğini biliyor. Bu yüzden önce gözdağı, ardından karalama, itibarsızlaştırma saldırısına geçmiş durumda. Her üç kurumu toplum gözünde ‘düşmanlaştırıp, hainleştirebilirse’ ardından yasal düzenlemelere giderek üç kurumun yetkilerini ya alacak ya da aynı yetkileri yeni kurduracağı dernek, birliklere de dağıtacak. Türk ve Türkiye isimlerinin kaldıracağını söylemesi de bu yüzden.

Böylece bir doktor, İstanbul Tabip Odası yerine ‘Dudullu Yerli ve Milli Doktorlar Derneği’ne üye olarak da çalışma izni alabilecek. TMMOB’un kentleşme, SİT alanları, inşaat alanlarında kamu adına dava açma yetkisinin olmasının bir anlamı kalmayacak. İş kazalarını ve iş güvenliğini ‘Keçiören yerli ve milli inşaat mühendisleri birliği’ de denetleyebilecek. Tabii ki yerli ve milli değerlerimiz bilimden bir adım da olsa önde tutulacak. Belediye, yaşadığınız apartmanın asansörlerini Ankara Makine Mühendisleri Odası yerine ‘Güdül yerli ve milli makine mühendisleri derneği’nin denetlemesini yeterli bulabilecek. Avukatlık ruhsatını İzmir Barosu yerine ‘Narlıdere yerli ve milli avukatlar birliği’nden almak yetebilecek. Eh böyle olunca Sağlık Bakanlığı’nın, örneğin ‘Şehir Hastanelerinin’ çalışma koşullarını belirleme yetkisini ‘Rabiacı Doktorlar ve Sülükçüler Birliği’ne vermesinde yasal bir engel kalmamış olacak. Bir yere nükleer santral mi kurmaya heveslendi hükümet, hop o yerin yerli ve milli çevre mühendisleri derneğinden oluru alabilecek.

Abartılı bulduysanız eğitim alanındaki yerli ve milli vakıflara, Milli Eğitim Bakanlığı’nın devrettiği yetkilere, Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurtlarına çöreklenen vakıfları bir düşünün. RTE, özellikle bu üç kurumu hedef alırken yine başkalarını suçladığı şeyi yapıyor. Paralel devlet kuruyor. Tamamladığını düşündüğü zaman da devir teslim törenini yapacaktır. Belki de Ayasofya önünde bir cuma namazından sonra…