Ülkemiz tıp tarihine geçecek acı bir olay yaşadık. Geçtiğimiz cumartesi günü Gaziantep’te SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım servisinde sabaha karşı yangın çıktı. Yirmi kişilik yoğun bakımda 19 hasta vardı. Yedi hasta olay anında, 1 hasta transfer sırasında, 4 hasta da sevk edildikleri hastanelerde yaşamlarını yitirdiler. Hastaneden yapılan açıklamada 51 çalışanın yangından etkilendiği belirtildi.

Çok sayıda ailenin yüreğine ateş düştü. Nöbetçi sağlık çalışanlarının yaşadığı travma tarif edilemez. Pek çok hastayı sırtlarında taşıyarak yangından kurtardılar.

Daha önce de Türkiye’de hastane yangınlarında yanarak ya da dumanla zehirlenerek can kayıpları oldu. Bunlardan ne dersler çıkarıldı?

OKSİJEN CİHAZI

Bu olayda yangına sebep olduğu söylenen ve özellikle Covid-19 döneminde yoğun bakımlarda yaygın kullanılan bir “yüksek akış nazal oksijen terapi” cihazıyla ilgili önceden de sorunlar çıktığı anlaşılıyor. Yangından 5 gün önce Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü, 81 ilin valiliklerine gönderdiği yazıda, bu cihazlarla ilgili kendilerine yangın ihbarları geldiğini belirtiyor. Yazıda “Personel değişim sıklığından kaynaklı kullanım eğitimi yönünden eksik kalmış olan kullanıcılara verilen eğitimlerin, cihazın kullanım kılavuzunda belirtilen hususları içerecek şekilde tekrarlanması” talimatı veriliyor.

Yazı nemlendirme hazneleri ile ilgili uyarılarla devam ediyor ve şu çarpıcı noktaya geliniyor: “Haznenin tam oturmaması durumunda, ısıtıcı tablanın alt bölümünün sıvı izolasyonunun tam sağlanmamasından kaynaklanabilecek sıvı teması ile kıvılcım oluşabilir ve oksijen akışı sebebiyle parlama ve yangına sebebiyet verebilir.” Bu satırlara bakınca söz konusu cihazla ilgili çok önemli güvenlik sorunları olduğu anlaşılıyor. Şu ana kadar ulaşan bilgilere göre bu güvenlik sorunu Gaziantep’te bir faciaya dönüşmüş 12 yurttaşımızın can vermesiyle sonuçlanmıştır.

HAYATİ SORULAR

Sağlık Bakanlığı söz konusu yazı nedeniyle ortaya çıkan ihmal iddialarına yanıt verirken bu yazının bir bilgilendirme olduğunu, kamu hastanelerinin çoğunda bu cihaz yerine yüksek akım oksijen tedavisinin de yapılabildiği yerli mekanik ventilatörün kullanıldığını belirtiyor. Yazıda belirtilen tehlikeleri barındıran, hakkında yangın çıkardığına dair ihbarlar gelen bir cihazla ilgili böyle bir “genel yazı” ile yetinilmiş olması anlaşılır gibi değildir.

Yazıda bahsi geçen yangınlar nerelerde, ne zaman olmuştur? Bu yangınlar olunca söz konusu cihazı kullanan hastanelerin derhal bilgilendirilmesi, tehlike arz eden cihazların gecikmeden güvenli cihazlarla değiştirilmesi gerekmez miydi? Hepimiz biliyoruz ki böyle bir mesele bir genel yazıyla çözülemez, ilgililere ulaşması, belirtilen önlemlerin alınması, eğitimlerin yapılması haftalar, aylar sürer. Nitekim yazı yazıldıktan 5 gün sonra Gaziantep’teki facia yaşanmıştır.

Başka sorular da var. Zorlu koşullardaki yoğun bakım çalışanlarına, özellikle pandemi döneminde başka servislerden görevlendirilenlere bu cihazla ilgili gerekli eğitim verilmiş midir? Yazıdan bu konuda eksikler olduğu anlaşılıyor. Söz konusu cihazların sağlık tesislerine demirbaş veya hizmet alımı yoluyla temin edildiği belirtiliyor. Hizmet alımı durumunda çalışanların eğitimleri, bakım, güvenlik gibi hayati işler kimin sorumluluğunda olmaktadır? Bu yangına sebep olduğu belirtilen cihaz Türkiye’de kaç merkezde hangi sayıda kullanılmaktadır? Kaç hastamız, kaç sağlık çalışanı daha tehlike altındadır?

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA GÖZALTI

Olayın olduğu gün akşamüzeri nöbetçi hekim, 3 hemşire ve bir idari personelin gözaltına alınıp ifadeleri alındığı bilgisi geldi. Dehşeti yaşayan bu sağlık çalışanlarının aynı gün gözaltında ifadelerinin alınmasının anlamı nedir?

Sıklıkla karşımıza çıktığı gibi, sağlıkta yaşanan olumsuzlukların tüm sorumlusunun sağlık çalışanları olduğu noktasında mıyız? Yoksa yaşadıklarımızı samimiyetle ele alıp çözüm üretecek, tekrarını önleyecek bir ülke olabilecek miyiz?