HAYIR halkın güçlü kollarında büyüdü, büyüyor. Memleketin geleceğini de öyle dış güçler, AKP içi çelişkiler-çatışmalar değil halkın inisiyatifi belirliyor ve belirleyecek

Zor olanı başarıyoruz

Referanduma 20 gün kaldı. TV’lerde ‘evet’ sesinden başka bir ses duyulmuyor. Devletin tüm olanakları seferber edilmiş durumda. HAYIR, ilk andan itibaren baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Bütün bunlara rağmen işlerin iyi gitmediği de bir gerçek. AKP tıkandı ve bunu aşmaya yönelik hamleleri de sonuç vermiyor. Bu salt referandumdaki söyleme ve taktiğe ilişkin bir tıkanma olarak görülmemeli. Siyasal İslamcı rejim içeride ve dışarıda artık sınırlarına geldi ve tükenmişlik sendromu yaşıyor. AKP’nin sözü yorgun ve daha önemlisi artık onu dinleyenler de bu tekrardan yorgun düşmüş durumda. Bu 16 Nisan’la sınırlı olmayan bir durum. Bunun karşısında ise toplumda geniş bir değişim ve yenilenme arayışı var. 16 Nisan ve sonrasında HAYIR dalgasında büyüyen bu değişim arayışı belirleyici olacaktır.

•••

AKP’nin referandum stratejisinin 1 Kasım öncesi ve sonrasındaki milliyetçi-islamcı sağ bloklaşmaya dayandığı biliniyor. Bahçeli’nin desteğiyle potansiyel olarak yüzde altmışlarda görülen sağ oyların –büyük ölçüde- bloklanması planlandı. Ancak, bu strateji beklenmedik kırılmalara uğradı. MHP tabanında tahmin edilenden çok daha büyük bir HAYIR olduğu görüldü. AKP’nin özellikle merkez sağdan gelen kitlesinde (yüzde 10’ları bulan) bir kopma eğilimi olduğu da belirgin biçimde ortaya çıktı. Saadet Partisi’nin net bir HAYIR çizgisinde durması, zoraki Evet diyen BBP’nin bölündüğü bir sağ tablo var. Sağdaki bu parçalanmanın yarattığı tıkanma aşılamıyor. Bu tablo anayasa değişikliğine ilişkin bir taktik farklılaşma olmaktan öte farklı politik arayışlara tekabül ediyor.

•••

AKP bu tıkanmayı aşabilmek için hamle üzerine hamle yapmaya devam ediyor. MHP tabanını etki altına almak, AKP içindeki kararsızlığı ortadan kaldırmak için kitlesel bir reaksiyonu da açığa çıkartacak adımlar atmaya çalışan AKP’nin ilk hamlesi hatırlanacağı gibi Menbiç’e yönelik askeri operasyonla gündeme gelmişti. Fırat Kalkanı Operasyonu’nu Menbiç’e yönelterek Suriye’de Kürtlere karşı başarı kazanma arzusu, hem ABD hem de Rusya’nın Menbiç’i korumaya almasıyla son buldu. Buna ek olarak Afrin’e yönelebilecek bir askeri girişimin önü de geçtiğimiz hafta Rus askeri birliklerinin Afrin’e konuşlanmasıyla kesilmiş oldu. Hem ABD hem de Rusya, AKP’nin Rakka operasyonuna katılma karşılığında PYD/YPG’nin geri çekilmesi isteğini geri çevirmekle kalmayıp, aksine askeri işbirliğini derinleştirdi. Bu kapının kapanmasının ardından Almanya ve Hollanda ile kriz kapısı açıldı. Hollanda’da üretilmiş krizle oluşturulmak istenen milliyetçi hava birkaç gün düşük dozda oluşmuş olsa da hızla ortadan kalktı hatta tersine döndü. Fetihçi yeni-Osmanlıcı çizgiyle dünya lideri Erdoğan söylemine dayanarak kitleleri ikna eden AKP’nin elinde buna ilişkin hiçbir şey kalmadı. Aksine, kriz üreten ve ürettiği krizin altında ezilen, kapılar bir bir yüzüne kapanan bir çöküş dönemi izlenimleri güçleniyor. AKP’nin Avrupa ile çatışması Referandum sınırını aşan rejim inşasının yeni dinamiklerinden birisi olarak görülebilir. Artık, küreselleşme rüzgarlarının demokrasi propagandası eşliğinde estirildiği, AB’nin küresel bir uygarlık merkezi olarak öne çıkartıldığı bir dönemde değiliz. AKP’nin ilk dönemini belirleyen dünyadaki bu yöndeki gelişmeydi. Bugün, kriz sonrasında AB’deki parçalanmaların, ekonomik sınırlar oluşturma arayışlarının sağ faşist akımların basıncıyla birlikte geliştiği bir geçiş dönemindeyiz. AB’ye katılma-katılmama ekseni artık belirleyici değil. AKP’nin anti-Batı hattı bu ortamda gelişiyor. AKP açısından belirleyici olan ABD ile yeni bir denge oluşturmak. Trump sonrasındaki ABD’den ne FETÖ ne de PYD’ye yönelik beklentileri karşılanmamış hatta ABD ve Rusya dengesinde Suriye’de Kürtlerin özerkliği garanti alınmış durumda. AKP, buna yönelik düşük dozda eleştiri ile durumu idare etmeye –ABD’nin Ortadoğu stratejisinde yeni bir yer edinmeye- çalışıyo

•••

AKP’nin beklenen etkiyi yapmayan hamlelerinin ardından kalan 20 günde de yeni hamleler gündeme getirebilir. Referandum süreci boyunda sık sık ‘iç savaş ve kaos’ tehditlerini duyuyoruz. Son günlerde buna ‘darbe girişimi ihtimalini’ ortaya atarak donuk kitlesinde olağanüstü bir ruh hali yaratma çabası, Sakarya’da olduğu gibi tatbikatlarla bu yönde antremanlar yaptırılıyor. 16 Nisan’a kadar neler planlanıyor ve ne kadarı hayata geçirilebilir ve tüm bunlar sonucu değiştirebilir mi yaşayıp göreceğiz. Ancak, AKP iktidarının tüm bu eğilimlerinin 16 Nisan’da sonuç ne olursa olsun süreceğini şimdiden söyleyebiliriz. Erdoğan ve AKP iktidarda kalmaya zorunlu bir çöküş içerisindeler. Olağan biçimlerde iktidarı teslim etmeye niyetli olmadıklarını 7 Haziran’da da sonrasında da pek çok kez gördük. HAYIR hareketi tam da bu anlamda 16 Nisan’la sınırlı olmayan bir mücadele süreci olarak görülmelidir.

•••

HAYIR hareketi pek çok kez söylendiği üzere bir toplumsal dalga olarak yayılmaya devam ediyor. AKP cenahından gelen ‘rüzgar kesiliyor-enerji düşüyor’ söylemleri bir yana, HAYIR halkın bağrında yeni yaratıcı biçimlere bürünerek yayılmaya devam ediyor. Bu harekete gelip-geçici bir dalga olmanın ötesinde, dikkatle bakmak gerekiyor. Türkiye, 15 yıldır tek başına tüm yetkiyi elinde tutan bir iktidar eliyle yönetiliyor. Olağanüstü bir baskı ile birlikte Ortadoğu’da emperyalist müdahalelerin açığa çıkardığı yeni bir barbarlık çağının ateşi altında kaldık. Bu uzun karanlık dönemde kimi zaman umutsuzluğun hakim olduğu, toplumsal tepkilerin olabildiğince geri çekildiği zamanlardan da geçildi. Ancak, HAYIR dalgasında bir kez daha görüldü ki toplumda büyük bir direnme potansiyeli ve değişim talebi var. Nereden bakılırsa bakılsın halkın en az yüzde 50’si bu karanlık gidişata, siyasal İslamcı rejime onay vermiyor. Bu ülkenin geleceği için çok önemli bir potansiyeldir. Bunun daha örgütlü biçimlerde geliştirilerek 16 Nisan’dan sonra da HAYIR demeye daha büyük bir güçle devam etmesinin yollarını bulmalıyız. İçinden geçtiğimiz dönemin karanlığının tek bir hamle ile ortadan kaldırılması beklenmemeli. Krizin ardından dünyada sağ faşist akımların yükseldiği, bunların da basıncı altında otoriter yönetim biçimlerinin yayıldığı, emperyalist müdahalecilik ve paylaşım savaşlarının özellikle bölgemizde derinleştiği bir dönemdeyiz. Ülkemiz açısından da tüm çürümüşlüğüne rağmen halen yüzde kırk-kırkbeş bandında kitle desteğini arkasında tutmaya devam eden, devletin baskı aygıtlarıyla birlikte radikal İslamcı ve faşist ekipleşmeler kurarak ayakta kalmaya çalışan bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Toplumsal muhalefetin bu gerçeklik içinde bir mevzi mücadelesini adım adım ve uzun süreli bir stratejiyle hayata geçirmesiyle gerçekten kazanmak mümkün olabilecek. 16 Nisan bu anlamda bir son değil ancak kritik bir eşiktir. Bugünden halkın HAYIR dalgasının devletin Evet’ini yenebileceği görüldü. Devletin tüm olanaklarına, OHAL’e, devasa medya propagandasına rağmen HAYIR’ın bu denli güçlenmiş olması rüzgarın tersine döndüğünü ve artık geriye dönüşün olmadığını gösteriyor.

HAYIR halkın güçlü kollarında büyüdü, büyüyor. Memleketin geleceğini de öyle dış güçler, AKP içi çelişkiler-çatışmalar değil halkın inisiyatifi belirliyor ve belirleyecek.

•••
HAYIR dalga dalga büyürken bundan sonrasına ilişkin de bir kaç notu söylemek için, Gezi’nin dalgasının ardından oluşan HAZİRAN fikrine ve Meclislerine bir kez daha dönüp bakmakta fayda var. HAYIR dalgasının ilerici politik merkezi ve koordinasyon ağı olarak öne çıkan Meclisler yalnızca HAYIR’ı büyütmüyor, yeni bir örgütlenme ve mücadele deneyimi olarak da öne çıkıyor. Binlerce Hazirancı günlerdir ev ev, kapı kapı, kahve kahve, pazar pazar dolaşıyor… Sırtını birbirine yaslayarak, birbirinden ilham alarak HAYIR’ı çoğaltıyor… Dağıttığı bildirinin parasını cebinden verirken, saldırılara-baskılara aldırmadan ülkenin bir ucundan bir ucuna HAYIR’ı taşıyor… İşçiler bedenleriyle yazdıkları ‘HAYIR’la meydan okuyor… Herkes bulunduğu yerde, kendi imkanıyla HAYIR için emek veriyor… Kadınlar neşe ve dirençle birlikte ev ev dolaşıyor…İşte bu asla yenilmeyeceğimizin resmidir. HAZİRAN şimdi mavi HAYIR dalgasıyla, parklarda, mahallerde buluşmalarla bahar yürüyüşünü sürdürüyor. Biliyoruz ve inanıyoruz ki zor olanı başarıyoruz ve başaracağız. Yolumuz bahara çıkacak…