Kadın futbol karşılaşmalarının başladığı 25 temmuz tarihini baz alırsak Londra’daki organizasyonun 1 haftasını geride bıraktık. Gerek futbol ekonomisinin her geçen gün daha büyümesi, gerek uluslararası futbol turnuvalarındaki yaş kategorilerinin giderek çeşitlenmesi ve bu faktörlere eklenen daimi olimpiyat senesiyle çakışan Avrupa Şampiyonası ile transfer sezonu çılgınlığı, Oyunların birçok bünyeye adeta ilaç olabileceğini gösterdi. Uzun süre sonra televizyonların önemli bir bölümünde herhangi bir spor karşılaşması olduğunda “22 adam bir topun peşinde koşturmuyor”. Olimpiyatl Oyunları sırf içinde bulundurduğu yarışmacı karakterle değil, alternatif oluşturması sebebiyle spor tarihinin halen en “asil” organizasyonu ve öyle de kalmalı.

LONDRA'NIN DURUŞU
İngilizler, 4 sene önce Pekin’in 'Kuş Yuvası’ndaki o müthiş açılış sonrası önemli bir misyon üstlenmişlerdi, çünkü daha o günlerde “İngilizler 4 sene sonra bunun altından kalkamazlar” tahmini yapılmıştı. Gerçekten de Çin’in açılışı, sonradan ortaya çıkan bazı kurnazlıklar gölge düşürse de, efsane bir açılıştı. İngilizler onların yolundan gitmeyi denemediler, Uzakdoğulular karakterlerini ve kalabalık ülkelerinin atmosferini açılışa taşımış ve koreografi temelli bir açılış törenine imza atmışlardı. İngilizler öyle yapmadı, bir hikaye anlattılar, hatta Endüstri Devrimi’nin anlatıldığı bölüm strateji oyunlarının gerçek hayata uyarlanmış hali gibiydi. Ardından da insanlığa armağan ettikleri en değerli şeylerden birisi olan müzikal efsanelere atıf yaptılar, özellikle bu kısımda, 21. yüzyılda müzikteki popülariteyle beraber gelen yozlaşmanın uzağında durmaları takdir edilmesi gereken bir durum. Tabii eksikler yok değildi. Sherlock Holmes, Elton John, Iron Maiden, Monty Python ve İngiliz kültürüyle özdeşleşmiş nice efsane ya atlandı ya da programa dahil edilmedi. Ama öte yandan üst düzey bir Beatles saygı duruşu izledik ki törenin kapanışını Paul McCartney, Hey Jude ile yaptı.

Londra halkının şu ana kadar olimpiyat karşısındaki tutumu geniş bir yelpazede değişiklik gösteriyor. Örneğin açılış sonrasındaki ilk iş günü olan pazartesi sabahı birçok İngiliz uyarıları dinleyip şahsi araçlarını evde bıraktılar ve toplu taşımaya yöneldiler. Ama özellikle sabah ve iş çıkışı saatlerinde oluşan büyük kalabalık halktan zaman zaman tepki aldı. İngilizlerin önemli bir bölümü de halen olimpiyat için ceplerinden çıkan vergilerin hesabını soruyor. Olimpiyat Komitesi oyunlar boyunca sadece olimpiyat köyünü değil, Londra’nın tüm beldelerini bir eğlence alanına çevirmeye çalışıyor ve güvenlik açısından da şu ana kadar bir problem yaşanmadı.

MADALYA YARIŞI
1996 Atlanta Olimpiyatı’nda Birleşik Amerika ve Rusya’yı madalya tablosunda Almanya takip etmişti. Onu izleyen 3 olimpiyatta da ilk 3 sırayı Çin, Birleşik Amerika ve Rusya oluşturdu. Sovyetler Birlği’nden doğmuş ülkeleri de hesaba katarsak bu 3 ülkenin dışında madalya tablosunun tepesine çıkan son ülke 1936’da Almanya oldu ki o olimpiyat Adolf Hitler’in bir gövde gösterisine dönüşmüştü ve oyunlara Sovyetler Birliği katılmamıştı. 2012’de Ruslar henüz beklenen seviyeye ulaşamadılar. Birleşik Amerika ve Çin yine madalya yarışını önde götürüyor. Geride kalan 1 haftanın en akılda kalıcı olayı, 16 yaşındaki Çinli Ye Shiwen’in 400 metre karışıkta kırdığı rekor ve derecesinin erkek yüzücülerle yarışır duruma gelmesi. Bu derece doping söylentilerini hortlattı. Söylentilerin ortaya çıkmasında Shiwen’in performansının dramatik biçimde yükselmesinin payı büyük. Nitekim Çinli yüzücü geçtiğimiz yılki dünya şampiyonasındaki performansını 7 saniye aşağıya çekti.

HENÜZ MADALYA YOK
Gary Lineker, oyunların ikinci gününde BBC ekranlarından “İngilizler bugün 2 madalya kazandı, sizi daha mutlu edecekse henüz Almanlar hiç kazanmadı” demişti. İngilizler o günden sonra 2 madalya daha aldılar ama henüz altın madalyaları yok ve Almanlar 2’si altın 6 madalya topladılar bile. Henüz takım sporlarında madalyaların dağıtılması için biraz bekleyeceğiz ama ev sahipleri futbol ve hokeye sarılmış durumdalar. Kadın futbolu ile hokeyde erkek-kadın takımları bazında oynadıkları tüm maçları kazandılar. Hentbol, voleybol ve basketbolda ise işler pek iyi görünmüyor.

Türkiye’nin henüz madalyası yok. Yıllar sonra takım sporlarında mücadele ediyoruz. Kadın basketçilerimiz oldukça iyi bir performans gösteriyorlar. Voleybolda ise çok zorlu bir grubumuz var. İlk 2 maçımızı 2 önemli voleybol ekolüne karşı kaybettik. Ancak kendisinden çok şey beklediğimiz oyuncular henüz performanslarını üst düzeye çekemediler. 29 yaşındaki Esra Gümüş takımın en iyisi gibi görünüyor ve onun yanına özellikle Neslihan, Naz ve Bahar’ı çekmemiz gerekiyor.