Almanlar Cem Üsteğmen’in yeşil üniformasını sevdiler

Cem Üsteğmen’in facebook hesabında bu hafta başında, onu Alman ordusu (Bundeswehr) üniforması içinde selam verirken gösteren fotoğraf eşliğinde yaptığı paylaşım şöyle başlıyor: 

“Paskalya tatilimi Bundeswehr’de geçirmek için değerlendiriyorum. Sırada eğitimler, seminerler ve görüşmeler var.“



Bir zamanlar Almanya‘daki barış hareketi ve pasifistler tarafından kurulan (aralarında NATO’nun politikalarına karşı çıkan emekli generaller de vardı) Yeşiller partisi milletvekili ve ülkenin Gıda ve Tarımı Bakanı Özdemir’in siyasi hayatı birçok “tarihi ilk“ler içeriyor. Türkiye kökenli ilk federal milletvekili, ilk parti genel başkanı, ilk federal bakan…  

“Bundeswehr“de askerlik yapan, subay rütbesi taşıyan ilk Türkiye kökenli Alman vatandaşı o değil, ama bu özelliğiyle yine de bir başka “ilk“i hakediyor: Alman ordusunda “ihtiyat subayı“ statüsüyle “askeri eğitim“ programına katılın ilk federal bakan olarak tarihe geçmiş durumda. Özdemir dört yıl önce de yine üsteğmen rütbesiyle (ve tabii ki üniformasıyla) benzer bir askeri eğitim programına katılmıştı. Ama o zaman muhalefetteki bir partinin milletvekiliydi ve bu jesti medyada şimdiki gibi geniş yer bulmamıştı. Ancak pasifistlerin partisinin önde gelen bir üyesini “yeşil“ üniformayla gösteren fotoğraflar, yeşillerin gazetesi TAZ’ın (Tageszeitung) kapak sayfasında yerini almıştı. 

Yaşı geldiğinde askerliği reddeden (o zamanlar Almanya’da zorunlu askerlik vardı), hatta bunun yerine alternatif olan yapılan “sivil hizmet“i de yapmayan 58 yaşındaki Özdemir, biyografisindeki bu önemli “boşluğu“ doldurmak için geç de olsa temel askerlik eğitimini alarak kamuoyundan övgo alıyor. Facebook hesabında 1500’e yakın “like“ olan paylaşımı birtakım olumsuz yorumlar da var, ama çoğunluktan onu bundan dolayı tebrik ediyor.
Konuyla ilgili haberlere göre Alman ordusu yirmi yıldır politikacıları bir askeri birlikte kısa süreli eğitim alarak, silahlı kuvvetleri yakından, daha doğrusu içeriden tanıma, olanağı veriyor. Bu olanaktan ikinci kez yararlanan Özdemir, bunu Almanya’daki geleneksel paskalya barış yürüyüşlerine denk getirerek, Ukrayna savaşında tavır nedeniyle barış hareketi içindeki yaşanan tartışmalara da kendince katılmış oldu:

Sosyal medyadaki paylaşımında bunun gerekçesini şöyle açıklıyor:

“Askerlerimiz dünya çapında barış ve liberal demokrasi için yaşamlarını riske atıyorlar. Bu yüzden onlara şükran duyuyorum ve üzerime düşen sorumluluğu ciddiye alıyorum. Çünkü bir federal milletvekili olarak onların ülke dışında görevlendirilmesine oy veriyorum. Daha önemlisi onlarla sürekli ilişkide olmak ve burada verilen hizmetleri bizzat görmek. Ordumuzun iyi ve işlevsel olmasını, toplumumuzdaki çok kültürlülüğü yansıtmasını, anayasamızı korumasını, kendisini Avrupalı olarak görmesini, barış ve güvenlik için uğraşmasını ümit ediyorum.“

Bu eğitimi yakından takip eden medyadaki haberlere göre Özdemir, Hannover’deki bir “askeri polis“ (Feldjaeger) kışlasındaki dört günlük eğitim kapsamında deneyimli askerlerle operasyon değerlendirmelerine katılmış, hareket eden araçta yakın koruma eğitimi almış, dağda tabanca ve tüfek atışlarına katılmış. Haberler onun güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerini de içeriyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının otoriter rejimlerin liberal demokrasilerle sorunu olduğuna işaret eden Özdemir, “Liberal demokrasinin korunması kendiliğinden olmuyor. Bunun için silahlı kuvvetlere ihtiyacı var. Ama aynı zamanda silahlı kuvvetlerin ne olduğunu bilen biz sivillere de ihtiyacı var.“

Federal Gıda ve Tarım Bakanı Üsteğmen Cem Özdemir, 2017’deki genel seçimlerde partisi Yeşiller’in başındaydı. O seçimden sonra da geçtiğimiz yılki seçimlerde olduğu gibi Federal Meclis (Bundestag) aritmetiği sosyal demokratlar, yeşiller ve liberallerin bir koalisyon hükümeti kurmasına olanak sağlıyordu. Bu liberallerin itirazları nedeniyle bu gerçekleşmedi, yoksa Özdemir koalisyonun ikinci büyük partisinin eşgenel başkanı olarak Federal Almanya’nın göçmen kökenli ilk Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olabilecekti. Beş yıl sonraki bu ortaklık gerçekleşti, ancak Özdemir’in bu görevi bu makama getirilmesi mümkün değildi, çünkü partinin başında başkaları vardı. Sonunda beklendiği gibi partinin “federal başbakan adayı“ olarak seçime giren Eşgenel Başkanı Annalena Bearbock, bu görevi üstlendi. Federal Başbakan Yardımcılığı da diğer Eşgenel Başkan Robert Habeck’e verildi. Koalisyon görüşmeleri sırasında Yeşiller’e düşen diğer bakanlıklar Özdemir’in uzmanlıklarına uygun değildi. Ama sonunda yine de, tüm itirazlara ve eleştirilere rağmen, beslenme ve tarımla ilgili bakanlığı üstlendi. 

Özdemir’in bu bakanlıktaki işi zor. Sağlıklı beslenme ve organik tarım konusundaki mesajları gıda üreticilerinin ve çifçilerin yoğun karşı kampanyasıyla karşı karşıya. Yasakçılıkla, dayatmacılıkla, ekonomiye müdahalecilikle suçlanıyor. Ucuz et tüketiminin kısıtlanması yolundaki çağrı yaptığında, dar gelirli kesimlere karşı duyarsızlıkla da suçlanmıştı. Son olarak çocuklara yönelik şekerleme ve atıştırma türü gıda ürünlerinin reklamlarının yasal önlemlerle sınırlandırılması ve zorlaştırılması gerektiği yolundaki açıklamasıyla gündeme geldi. Bir süredir gıda üreticisi şirketlerin gazetelerde tam sayfa yayınlanan ilanlarla yürüttüğü karalama kampanyasının hedefi.

Acaba bir sonraki dönemdeki hedefi savunma bakanlığı mı?

***

Yeşiller, özellikle son bir yıl içinde silahlı kuvvetler konusunda da etkili olabileceklerini gösterdiler. 

Federal Almanya Cumhuriyeti’nin “savaşan taraflara silah verilmesi“ni yasaklayan ilkelerini defalarca ihlal ettiler. Onlar bunu yaparken dünyanın en etkin tanklarını üreten Alman firmalarının sözcüleri de “bizim tanklarda çevreyi kirletmeyen yakıt kullanabiliriz“ gibi açıklamalar yapabiliyor. 

Almanya’da siyasi ortam artık Yeşiller’den bir savunma bakanı için de olgunlaşmış durumda.
Ama koalisyon anlaşmasında savunma bakanlığı sosyal demokratlara verilmişti. Almanya’nın savaşa Ukrayna’nın yanında beklendiği gibi yer almamasının ve silah yardımları konusundaki “isteksizliği“nin sorumlusu olarak gösterilen, bu doğrultudaki yoğun karalama kampanyaları sonunda istifa etmek zorunda kalan Christine Lambrecht’in yerine doğal olarak bir başka sosyal demokratın atandı. Alman silahlı kuvvetlerini yeni döneme hazırlama görevini üstlenen Boris Pistorius, bu konudaki kararlılığın simgesi oldu. İlk işi açıktan olmasa da Lambrecht’ine benzer suçlamaları hedefi olan “Genelkurmay Başkanı“nı (genelkurmay müfettişi) emekliye sevketti. Silahlanma sürecini yürütmek için milyarlarca euroluk yeni bütçeler talep etti… Sosyal demokratların da savunma politikalarında iddialı olabileceklerini kanıtladı. Yani bu makan görünen bir süre için sosyal demokratlarda…
Başbakan Scholz, Yeşillerin yönetimindeki “Dışişleri Bakanlığı“ndan gelen bir “milli güvenlik konseyi“ kurulması önerisine karşı çıkıyor. Koalisyon ortağı liberallerin de bunu istediği biliniyor. Ana akım medya da bu doğrultudaki beklentileri destekliyor. Hatırlanacağı gibi Scholz, başlangıçta Ukrayna’ya silah yardımına da karşı çıkıyordu. Ama sonunda hem iç ve dış kamuoyunun, hem de ortaklarının bu yöndeki beklentilerine uygun davrandı.
Önümüzdeki günlerde Almanya’nın da güvenlik politikalarının belirleyecek bir milli güvenlik konseyi de olabilir mi şimdilik belli değil. Kurulduğu takdirde, artık silahlı kuvvetleri içeriden de tanıyan Üsteğmen Cem neden Almanya’nın ilk milli güvenlik konseyinde yer almasın? Kimileri askeri selam verirken gülümsemesini bahane ederek, askerliği tam olarak benimsemediğini ileri sürüyor, şov yapmakla suçluyor ama genel kanı onun sorumlu bir politikacı olarak kendisini bir kez daha kanıtladığı yolunda. 

Özdemir, belki bir “ilk“e daha doğru ilerlerken, ülke çapındaki barış yürüyüşleri de devam ediyor. 

Yaklaşık 120 kentte gerçekleştirilen yürüyüşler bugün sona erecek. Berlin’de şubat sonunda gerçekleştirilen barış mitingi halkın çoğunluğunun Almanya’nın bu savaşa daha fazla bulaştırılmasına karşı olduğunun göstergesiydi. Ancak üç gündür devam eden yürüyüşlere katılım oldukça düşük. “Üçüncü dünya savaşını önlemek için bir an önce ateşkes!“ talebinin sokaklardaki  karşılığının zayıf olması, barış hareketine yönelik “Putin yanlısı“ suçlamasının etkili olduğunu gösteriyor herhalde.