Güney Afrika’nın İsrail’e karşı soykırım suçlamasıyla açtığı davanın ardından, şimdi de Almanya bu soykırıma ortak olma suçlamasıyla Nikaragua tarafından sanık sandalyesine oturtuldu.

Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nın her iki davada nihai bir karar alması uzun yılları bulacak. İsrail’in soykırımı hedeflediğini kanıtlamak hukuki olarak çok zor, dolayısıyla Almanya’ya yönelik “soykırıma yardım” suçlamasını hukuki bir karara bağlamak ise çok daha zor. 

Sonuçta mahkeme davacıların talepleri doğrultusunda karar verse bile bunların şu anda oradaki katliamlara ve yıkımlara hedef olan Filistinliler için pratik bir anlamı olmayacak. Çünkü zaten o zamana kadar büyük olasılıkla İsrail’in operasyonu tamamlanmış olacak. Ayrıca İsrail’in kendisi aleyhine karar çıkması halinde bunları kabul etmeyeceği de ortada. Mahkeme’nin verdiği kararlarını uygulatabilecek bir yaptırım gücü yok. Tabii davacıların karara uymayan ülkeyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne şikayet etme hakkı var. Ama daha şimdiden ABD, Almanya ve birkaç ülke dışında tüm dünyayı karşısına almış olan İsrail’e karşı Konsey’in de oybirliğiyle bir karar alması mümkün olmadığı için bu sürecin sonunda da pratik anlamı olan bir sonuç çıkmayacak.

∗∗∗

Benzer bir süreç de Ukrayna savaşı dolayısıyla Rusya’ya karşı açılan toplu davada yaşanmıştı, mahkemenin “çatışmalara son verilmesi ve askerlerin geri çekilmesi” yolundaki kararı Rusya tarafından tanınmamıştı. 

Ancak yine de konuyu uluslararası kamuoyunun gündemine getiren bu davaların ve dava sürecindeki ara kararların bir önemi var. Örneğin mahkeme Güney Afrika’nın açtığı davanın başında İsrail’in Gazze’deki saldırıları durdurması yolunda bir karar vermedi, ancak “bir soykırımı önlenmek için tüm tedbirleri alması”na hükmederek, davacı tarafın tezlerine dolaylı bir destek çıkmıştı. Bu Gazze’yi yerle bir eden İsrail’i durduramadı. Ancak hem İsrail’in, hem de destekçilerinin küresel çapta büyük bir izolasyonla karşı karşıya kalmasına neden oldu. 

Almanya’ya karşı açılan “soykırıma yardım” davası, tüm yaşananlara rağmen İsrail’e askeri ve ekonomik yardımlarını devam ettiren Berlin’i de zor durumda bırakıyor. Almanya, Güney Afrika’nın açtığı ilk davada hemen İsrail’in yanında yer almış, “kendisini koruma hakkı” olduğunu savunarak, “soykırım suçlaması”nı kesinlikle reddetmişti. Yeni davanın ikinci günü yapılan savunması da bu doğrultuda oldu.

∗∗∗

Almanya’nın kendi geçmişindeki ağır suçlardan dolayı İsrail’e, Yahudilere ve Yahudiliğe ilişin büyük sorumlulukları olduğu doğru. Hem Başbakan Olaf Scholz, hem de selefi Angela Merkel bu durumu “İsrail’in güvenliği Almanya’da devletin en önemli önceliğidir” sözleriyle dile getirmişlerdi. Dolayısıyla İsrail’in taraf olduğu uluslararası krizlerde Almanya dış politikasına egemen olan “çifte standart”ın, “İsrail’le dayanışma”nın ilk bakışta anlaşılır bir yanı vardı.

Ancak İsrail’deki aşırı sağcı ve ırkçı hükümetin Gazze’de tüm dünyanın gözü önündeki yıkımına karşı çıkamayan, eleştirmeyen (son dönemde “uyarıyor”lar) Alman politikasının artık tarihi sorumluluklarla açıklanabilir bir yanı kalmadı.

Almanya şu anda ABD’den sonra İsrail’e en fazla askeri yardımda bulunan ülke. Stokholm merkezli Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (Sipri) verdiği bilgilere göre İsrail, geçtiğimiz yıl tüm silah ithalatının neredeyse yarısını (yüzde 47) Almanya’dan yapmış. Araştırmacılar Hamas’ın saldırısından sonra Almanya’dan İsrail’e ihraç edilen silah ve askeri malzeme miktarının son 20 yıldaki toplam ihracat rakamlarına eşit olduğuna işaret ediyorlar. Ve bu silahlar şu anda Gazze’de kullanılıyor.

∗∗∗

Nikaragua’nın Lahey’de açtığı davadan bir sonuç çıkmasa bile Almanya’yı uluslararası alanda büyük bir izolasyon, inanırlık ve güvenirlik açısından ciddi bir kriz bekliyor. Çünkü bu davada Almanya’nın karşısında sadece Nikaragua değil, neredeyse tüm Güney Amerika ve Afrika, Arap dünyası ülkeleri var.

Güvenirlik krizi ülke içinde de yaşanıyor. Son haberlere bakılırsa çeşitli bakanlıklardan yüzlerce memur ortak bir açıklama yayınlayarak İsrail’e silah nakliyatının derhal durdurulmasını talep etmişler. Tageszeitung’un (TAZ) Al Jazeera’yı kaynak göstererek (!) yayınladığı bu habere göre Başbakan Scholz ve bakanlarını uyaran memurlar, bu açıklamada İsrail’in Gazze’de açıkça uluslararası hukuğa karşı suç işlediğine işaret ediyorlar.

∗∗∗

Bu arada Berlin’de bir grup avukatın da sözkonusu silah nakliyatının durdurulması talebiyle İdare Mahkemesi’nde dava başvurusunda bulunduğu öğrenildi. Davayı Gazze’de yaşayan müvekkilleri adına açan avukatlar da İsrail’in Almanya’dan gelen silahlarla uluslararası hukuğu ihlal ettiğini ve bu durumun hem Alman yasalarına, hem de uluslararası anlaşmalara karşı olduğunu savunuyorlar. Kısa bir süre önce Hollanda’da bir mahkeme benzer bir davada hükümet aleyhine karar verip, İsrail’e silah ihracatını durdurmuştu.

Sonuçta Almanya’nın İsrail politikası hem uluslararası, hem de ulusal yargının gündeminde. Hukuki olarak nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, bu sürecin insani ve politik bedeli ağır olacak.