Almanların da gündemi Türkiye’nin geleceği

Bu soru sadece Türkiye’yi değil, başta Avrupa olmak üzere birçok ülkesinde hükümetleri, medyayı ve halk kitlelerini meşgul ediyor.

Almanya Türkiye’yle olan ekonomik ve siyasi ilişkilerinin yanı sıra, burada yaşayan ve büyük bir bölümü oylarıyla seçim sonuçlarını etkileyebilecek yüz binlerce Türkiye kökenli göçmen ve onların artık bu ülkenin bir parçası olmalarına rağmen ülkemizle sıcak bağlarını halen koruyan çocukları, torunları nedeniyle bu ülkelerin başında geliyor.

Buradaki Türkiye temsilciliklerinde 13 gün süren seçim işlemleri 9 Mayıs Salı akşamı sona erdi, seçim kurulları üyelerinin çeşitli siyasi partileri temsil eden gözlemcilerin şahitliğinde mühürlediği çuvallardaki oylar Ankara’ya gönderildi. Onlar da pazar günü akşamı seçim bittikten sonra, diğer oylarla birlikte sayılacak.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en önemli seçimine olan ilgi devam ediyor. Türkiye’deki seçimler daha uzun süre Almanya’daki Türkiye kökenli toplumun gündeminde kalacak elbette. Alman kamuoyu için de geçerli bir durum. Ve tüm yayınlarda Erdoğan’ın iktidarı boyunca ilk kez ciddi bir yenilgi olasılığıyla karşı karşıya olduğu, demokratik muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu’nun seçimi birinci turda kazanma şansının da yüksek olduğu öne çıkıyor.

Konuyla ilgili analizler girişteki soruya yanıt arıyor. Örneğin Almanya’nın ikinci büyük kamusal televizyon kanalı ZDF’in verdiği yanıt şöyle: “Bu elbette her şeyden önce seçimi kimin kazandığına bağlı. Muhalefet başarılı olursa, adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kademeli olarak başkanlık sistemini kaldırma, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü güçlendirme, siyasi tutukluları serbest bırakma ve Avrupa insan hakları standartlarını uygulama sözü verdi. Avrupa’nın seçimi kazanmak için Kılıçdaroğlu’nu tercih etmesinin nedenlerinden biri de budur ve bu tercihini gizleyememektedir. Muhalefetin seçim zaferi kazanması durumunda, yeni bir Türkiye hükümetini desteklemek için gümrük birliği ve vize kolaylığı çok hızlı bir şekilde hayata geçirilebilir. Erdoğan iktidarda kalmayı başarırsa muhtemelen şimdilik her şey olduğu gibi kalacak. Ancak Erdoğan’ın yeni seçim zaferinin ardından Batı’daki yabancı ortaklarına karşı daha işbirlikçi bir yol izlemesi bekleniyor. Çünkü onların desteğine özellikle ekonomik açıdan ihtiyacı var.“

AKP ÇÖZÜLÜP DAĞILIR

Frankfurter Allgemeine Zeitung’un (FAZ) dünkü analizinde de Ankara’daki diplomatik çevrelerden gündeme ilişkin gözlemlere de yer veriliyor: Gazetenin neredeyse tam sayfa ayırdığı analizde, “Salı günü Ankara’daki yabancı diplomatlar bir kokteylde bir araya geldiler. Son hesaplaşma gününden önceki son buluşmada pazartesi sabaha nasıl bir Türkiye’yle karşı karşıya kalınacağı tartışılıyordu. Tahminler birbirinden çok farklı, her şey mümkün görülüyor. Ancak herkes şu noktada birleşiyor: Erdoğan seçimi kazanırsa bu durum muhalefeti uzun bir süre için demoralize edecek. Muhalefettekiler kendilerine zafere çok yakın gördükleri için bu durum onların seçimlere olan güvenini de sarsacak“ deniliyor ve seçimi kazanması halinde Erdoğan’ın “istikrarsız bir ülkeyle karşı karşıya kalacağı için“ baskıları artırmasının beklendiğine işaret ediliyor. Devamı da şöyle: “Erdoğan kaybederse, seçimi kaybeden Brezilya Başkanı Bolsonaro gibi ülke dışına kaçmaz. Ülkede kalır ve yeni hükümetin başarısız olmasını bekler. Bu mümkün.“ Aynı analizde, muhalefetten politikacıların Erdoğan ve AKP’nin seçimi kaybetmesi halinde partinin kısa sürede çözülüp, dağılabileceğine dair öngörülerine de işaret ediliyor.

FAZ’in bir diğer tespiti de seçim güvenliğine ilişkin: “Perşembe günü yayınlanan kamuoyu araştırma kurumu KONDA’nın anketi Kılıçdaroğlu’nun açık farkla önde olduğunu gösteriyor. Ancak yüzde 50’nin altında. Muharrem İnce’nin çekilmesi bu yüzden muhalefet için iyi bir haber. Çünkü muhalefet ikinci tura kalınırsa devlet organları üzerindeki kontrolünü kullanarak sürecini kendi lehine dönüştürmeye çalışmasından endişe ediyor. Ancak onun olanakları da sınırlı. Türkiye’deki sistemin tüm otoriter yanlarına rağmen Türkler için seçimler kutsal. Erdoğan’ın meşruiyetinin kaynağı da onun seçim sandıklarındaki başarısına dayanıyor. Seçimlerde büyük çaplı manipülasyon olabileceğini düşünler çok az.“

ADALETSİZLİK ORTADA

Seçim güvenliği konusunda Türkiye’deki sisteme ilişkin olumlu değerlendirmelere, açıklamalara yer veren medya, seçim kampanyaları sırasındaki antidemokratik atmosferi ise oldukça ağır eleştirel bir dille yansıtıyorlar. Erdoğan’ın ve AKP’nin devletin olanaklarından yararlanarak gerçekleştirdiği seçim kampanyasındaki adaletsizlik Türkiye’yle ilgili tüm yayınlarda geniş yer buluyor. Tabii devletin en üst düzeydeki yetkililerinin seçim kampanyalarında, karşılarındaki demokratik muhalefete yönelik iftira ve karalamalarla zehirlenen seçim atmosferini yeterince yansıtmaları mümkün değil. Örneğin özellikle seçim kampanyası süresinde “tarafsız“ davranması gereken (eski Türkiye’de Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları seçim öncesi süreçlerde istifa ederek, bu bakanlıklara seçimden sonra yeni hükümet kuruluncaya kadar “tarafsız“ bakanlar atanırdı) İçişleri Bakanı’nın tarihini ilan etmek için son ana kadar bekledikleri seçim gününü “darbe girişimi“ olarak ilan etmesi gibi bir skandal bile hakkettiği kadar dikkat çekmedi. Yine de sonuç ne olursa olsun, Alman medyasında ortaya çıkan “Türkiye resmi“nin önümüzdeki dönemki turizm sezonu için hiç de hayırlı olmayacağı söylenebilir.

BREMEN'DE DE SEÇİM VAR

Türkiye’de milyonlar seçim sandığına giderken, Almanya’da da ülke çapında büyük bir ağırlığı olmasa da yine ilginç bir seçim gerçekleştirilecek.

Kamuoyu yoklamaları ülkenin kuzeyindeki Bremen eyaletindeki seçimde büyük bir değişiklik olmayacağına, sosyal demokratlar, yeşiller ve demokratik solculardan (Sol Parti – Linke) oluşan koalisyonun seçmenden bir dönem daha hükümet etme görevi alacağını gösteriyor.

Tarihi boyunca Alman sosyal demokrasinin “kalesi“ olan Bremen’de ne hıristiyan demokratların, ülke çapında güç kazanıyor olmalarına rağmen ciddi bir başarı göstermeleri beklenmiyor. Yoksulluk ve işsizlik oranları ülkenin diğer bölgelerine göre daha yüksek de olsa aşırı sağcılar ve naziler de burada ciddi bir varlık gösteremiyorlar. Buna karşın tüm ülkede güç kaybeden Sol Parti’nin konumunu koruyacağı görülüyor.