Yeşiller’in önümüzdeki eylül ayında gerçekleştirilecek genel seçimlerden sonra Almanya’yı yönetecek koalisyon hükümetinde yer alacağı neredeyse kesinleşti.

Geçenlerde yapılan kamuoyu yoklamalarından birinci parti olarak çıkan Yeşiller, kurulacak bir koalisyon hükümetinin büyük ortağı bile olabilir. Gerçi son ankette bu sıralama yeniden merkez sağ partiler birliği (CDU-CSU) lehine değişti. Ancak aralarındaki oy farkı çok düşük olduğundan durum yine tersine dönebilir.

Son anketlere göre siyasi partilerin durumu şöyle: CDU-CSU yüzde 25,5, Yeşiller yüzde 23,5, sosyal demokrat parti (SPD) yüzde 15, liberal parti (FDP) yüzde 12, aşırı sağcı parti (AfD) yüzde 11 ve Sol Parti yüzde 7.5 (Kaynak: INSA, 10 Mayıs 2021 itibarıyla).

Bu oranlardaki küçük farklar Yeşiller’e CDU-CSU ile ya da SPD ve FDP ile koalisyon olanağı sağlayabilir. Başka olasılıklar da var tabii. Bir seçenek de SPD ve Sol Parti ile birlikte kurulabilecek ‘ilerici partiler ittifakı’.

Aslında bu seçenek uzun yıllardır vardı, ancak hem Yeşiller hem de SPD bu alternatifi güçlendirecek bir adım atmamakta direndiği için arka plana itilip unutturuluyordu.

Şimdilerde bu olasılık eskisinden daha güçlü. Dolasıyla yoğun olarak tartışılıyor. Yeşiller Partisi’nin eş genel başkanları kısa süre öncesine kadar bu konudaki soruları genel geçer açıklamalarla geçiştirmeye özen gösteriyorlar ve bunu yaparken böyle bir maceraya hiç istekli olmadıklarını da belli ediyorlardı. Artık son günlerde bu tavırdan vazgeçtiler. Eş Genel Başkan Robert Habeck, ön koşullarını duyurdu… Sol Parti, NATO’ya bağlılığını açıklamalı ve Almanya’nın NATO üyeliğini kabul etmeliydi. İşbirliği görüşmeleri ancak bu açıklamadan sonra yapılabilirdi.

Ardından uzun süredir Yeşiller ve SPD ile birliktelik konusunda ılımlı mesajlar veren Sol Parti’nin yanıtı geldi.

Kısa bir süre önce partinin eş genel başkanı olan Janine Wissler, Almanya Radyosu’nda (Deutschlandfund) önceki gün yayımlanan söyleşide, “Seçim programımızda Sol Parti’nin Almanya’yı NATO’dan çıkarma talebi yok. Programda NATO’yu feshetmek ve yerine bir ortak güvenlik ittifakı kurmak istediğimiz belirtiliyor” dedi.

Bir dönem parti içindeki Troçkist kanadın önde gelen isimleri arasında yer alan Wissler, bu sözleriyle bir uzlaşıya kapı aralıyordu. Böylece Almanya NATO üyesi olarak kalmasına rağmen Sol Parti’nin hükümette yer alabileceğini (tabii NATO’yu feshetme hedefinden vazgeçmeden!) ima ediyordu.

Ancak bu açıklama Yeşiller’i tatmin etmedi.

Olası dışişleri bakanları arasında adı geçen Cem Özdemir’in son açıklamaları bunu gösteriyor. Wissler’in açıklamalarından bir gün sonra, Frankfurter Allgemeine Zeitung’da (FAZ) yayınlanan söyleşinin konuyla ilgili bölümü şöyle:

“FAZ: Artık Sol Parti’yle ittifak konusunun açıkça reddedilmesinin zamanı gelmedi mi?

Özdemir: (…) Önemli olan içerik. Sol Parti’nin diktatörler karşısındaki tavrı nedir? Eğer Sol Parti, Venezuela ‘hükümdarı’

Maduro ile ilişkilerini netleştirmez ve Putin’i kibar bir komşu olarak görmeye devam ederse, birlikte yönetim söz konusu olmaz. Bu açık.

FAZ: Bu, ‘yeşil-kırmızı-kırmızı’ koalisyon olasılığının reddi mi?

Özdemir: Hayır. Ben burada topu Sol Parti’nin sahasına geri atıyorum. İsrail’e, İsrail’in var olma hakkı için sorumluluğumuza dair tutumları nasıl? NATO’ya, AB’ye ilişkin tutumları nasıl? Tarihimiz bu konularda en ufacık bir değişikliğe bile izin vermez.

FAZ: Sol Parti, NATO’yu feshedeceğini açıkladı.

Özdemir: Böylece, Sol Parti’nin ülkeyi olumlu bir biçimde geliştirmek istemediği açıkça ortaya çıkıyor.”

Özdemir, ABD’nin tüm itirazlarına rağmen Rusya’yla birlikte yürütülen ‘Kuzey Akım 2’ doğalgaz hattı nedeniyle SPD’yi ve Tayyip Erdoğan’a ‘ılımlı’ davranıldığı gerekçesiyle de CDU-CSU’yu eleştirdiği söyleşisinde, “Biz Almanya’nın Batı’ya bağlı kalma konusundaki dış politika geleneğinden yanayız” diyor.

Aslında eş genel başkanlığı bıraktıktan sonra gözden düşen Cem Özdemir’in önümüzdeki dönemde dışişleri gibi önemli bir bakanlığa getirilme şansı artık çok güçlü değil. Başta şimdiki eş genel başkanlar olmak üzere bu göreve hazır ve istekli çok sayıda Yeşil politikacı var. Ancak, Almanya’nın en büyük gazetelerinden birine partinin dış politika vizyonuyla ilgili böylesine ayrıntılı açıklamalar yaptığına bakılırsa, onun bu konudaki iddiası devam ediyor.

Trump döneminde ağırlığını yitirir gibi olan NATO, ABD’nin transatlantik ittifakın liderliğini yeniden üstlenmesinin ardından yine güçleniyor. Avrupa Birliği’nin NATO’dan bağımsız, alternatif ortak savunma ittifakları geliştirme projeleri de yine ikinci plana itildi.

Bir zamanlar dünyanın en güçlü barış hareketlerinden biri olan Yeşiller Partisi de, şimdi kimilerince ‘sol ittifak’ olarak adlandırılan bir işbirliği için ‘NATO’ya bağlılık’ koşulu dayatıyor.

Yeşiller-SPD ve Sol Parti’den oluşan bir koalisyon hükümetinin Almanya’da iktidara gelme şansı halen çok düşük. Her şeye rağmen gerçekleşmesi halinde bu hükümet önemli reformlara, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele konusunda önemli kazanımlara imza atabilir.

Ama bunun adı ‘sol ittifak’ olamaz.