Almanya’da son zamanlarda büyük güç kaybeden Sol Parti, yaşanan ekonomik krizin yoksullaştırdığı, önümüzdeki süreçte daha da yoksullaştıracağı ve daha önemlisi ağır bir gelecek endişesine soktuğu kitlelerin sözcülüğünü aşırı sağa kaptırmamak için harekete geçti.

Sol Parti’nin ülkenin doğusundaki metropollerden Leipzig’de düzenlediği “pazartesi mitingi”ne yaklaşık beş bin kişi katıldı. Siyasal gözlemciler Federal Meclis’e tüm seçmelerin yüzde 5’inin oyunu alarak giren bir parti için bunun hiç de parlak bir rakam olmadığını ancak uzun süredir adeta felç olmuş durumdaki bir parti için ise memnuniyet verici olduğunu belirtiyorlar. Nitekim partinin önde gelen isimlerinin değerlendirmeleri de bu doğrultuda. Mitingle ilgili haberlerin ardından bir dönem hem Almanya Sol Partisi’nin, hem de Avrupa Sol Partisi’nin genel başkanlığını da üstlenen Gregor Gysi’nin partisinin “nihayet yeniden böylesi eylemler düzenleyecek duruma geldiği için sevinç duyduğu”na dair açıklaması geldi.

Ancak artan enflasyondan, özellikle enerji maliyetlerinin artmasından birinci derecede etkilenen kesimleri harekete geçirmeyi hedefleyen aşırı sağcılar da boş durmuyorlar. Onlar da protesto mitinglerinin ağırlıkla pazartesi günlerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Nitekim Sol Parti’nin sokağa çıktığı Leipzig’de, aynı gün o bölgede aktif aşırı sağcı partilerden “Özgür Saksonya”nın eylemine de binlerce kişi katıldı. Yine aynı gün, Almanya’daki aşırı sağcı ve neo-nazi eğilimli birçok grubun çatı örgütü niteliğine bürünen AfD (Almanya için Alternatif) partisinin yine Doğu Almanya’daki metropollerden Magdeburg’da düzenlediği “pazartesi mitingi”ne de binlerce kişi katıldı. Diğer taraftan da birtakım aşırı sağcıların da Sol Parti’nin gerçekleştirdiği kitlesel eyleme katılanlar arasında sızdığı ve bunların sayısının hiç de az olmadığına dair iddialar var.

***

Solcuların ya da sağcıların düzenlediği eylemlerde yaşanan krizin nedenlerinden birinin Rusya’ya yönelik ambargolar olduğuna ve yapımı tamamlandıktan sonra hizmete açılmasından vazgeçilen doğalgaz boru hattı “Kuzey Akım 2”nin derhal devreye sokulmasına dair sloganlar öne çıktığı için ana akım medyada “Putin taraftarı aşırı sol ve aşırı sağın eylemleri” olarak gösterilen mitinglerin önümüzdeki günlerde daha da kitleselleşip, ülkenin batısına da taşınacağına dair işaretler var. Nitekim hayat pahallılığını protesto bazında eylem birlikleri oluşturmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde hazırlıkların nasıl sonuç vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bu arada sosyal medyadaki tartışmalar, solculara kendi düzenledikleri mitinglerin sağcılar tarafından istismar edilmesini engellemeleri, onlarla aralarına mesafe koymaları konusunda uyarıları, çağrıları da içeriyor. Solun bu açıdan ne kadar duyarlı olacağını gelecek gösterecek.

Bu konu önemli. Çünkü Almanya’daki “pazartesi mitingleri” geleneğinin uzun bir geçmişi var. Son yıllarda aşırı sağcılar, İslam karşıtları, pandemi döneminde maske zorunluluğu gibi önlemlere karşı çıkanlar, salgının varlığını inkar edenler, aşı karşıtları pazartesi günleri ülkenin çeşitli kentlerinde zaman zaman on binleri bulan kitleselliğe ulaşmış olarak sokaklara dökülüyordu. Doğu Almanya’daki (DDR / Demokratik Almanya Cumhuriyeti) sosyalizm döneminde de sosyalizm karşıtlarıyla, tıkanan sistemin reforme edilmesini savunan güçler de birlikte düzenlediği protestolar için pazartesi günleri sokağa çıkıyorlardı.

Öte yandan dokuz ay önce kurulduğunda kendisini “ilerici koalisyon” olarak tanımlayan hükümet partileri de kitleler arasındaki memnuniyetsizliğin ve gelecek endişelerinin ülkedeki siyasi istikrarı tehlikeye atacak boyutlar alan protestolara dönüşmesini önlemek için boş durmuyor tabii ki. Son olarak geçtiğimiz hafta sonunda, dışarıya yansıyan haberlere göre bir tarafta sosyal demokratlar ve yeşiller, diğer tarafta da liberaller olmak üzere kıran kırana geçen pazarlıklar sonucu varılan uzlaşmayla hükümetin üçüncü bir yardım paketi ortaya çıktı. Başbakan Olaf Scholz ve koalisyon partilerinin genel başkanlarının birlikte açıkladıkları 65 milyar avroluk yardım paketi “yoksullaşmayı engelleyemeyeceği”ne dair eleştirilerle karşılaştı. Ancak bağımsız ekonomi uzmanlarının ve sosyal yardım alanında faaliyet gösteren bazı sivil toplum örgütlerinin olumlu bulduğu yanlar da var.

Örneğin emeklilere bir kereye mahsus olmak üzere 300 avro, üniversite ve meslek öğrencilerine 200 avroluk nakit yardım yapılacak. Çocuk parası, yılbaşından itibaren başlayacak olan “vatandaş maaşı” (Bürgergeld) yükseltilecek. Konut yardımını kapsamı genişletilerek yardım alanların sayısı iki milyona çıkarılacak. Isınma ve aydınlatma masraflarını ödeyemediği için zor durumda kalan kiracıların konutlarından çıkarılması zorlaştırılacak. Geçtiğimiz üç ay boyunca uygulanan ve herkesin toplu taşıma sisteminden aylık dokuz avroluk biletlerle yararlanmasını sağlayan uygulamanın, bilet bedelini bir miktar artırmak suretiyle (aylık 49-69 avro gibi) sürekli hale getirilmesi için çalışılacak. Bunları açıklarken ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmayı ve bunu özellikle dar gelirli kesimleri destekleyerek gerçekleştirmeyi hedeflediklerini belirten Scholz, önümüzdeki dönemin “zor geçeceği”ni de tekrar tekrar hatırlatmayı ihmal etmedi.

***

Koalisyon ortağı liberal parti FDP’nin (Hür Demokrat Parti) isteksizce katıldığı bu önlemlerin önümüzdeki dönem daha da kitleselleşmesi beklenen protestoları ne derece etkileyeceği belli değil. Hükümetin de bu tepkiler karşında birliğini ne düzeyde koruyabileceği tartışmalı.

Zor da olsa yardım paketinde uzlaştılar. Ancak şimdi de enerji sıkıntısıyla ilgili tartışmalar yeni bir krizin işaretlerini veriyor.

Gerçi Yeşiller sonunda nükleer enerji santrallarının yılsonunda kapatılması konusundaki katı tutumlarını yumuşattılar, bu santralların gerektiğinde önümüzdeki yıl da hizmette kalabileceğini kabul etmek üzereler, daha önce de kömür santrallarının üretime devamını kabul etmişlerdi. Ancak bu liberaller için yeterli değil. Nükleer enerji santrallarının en azından 2024 yılına kadar hizmette kalmasını istiyorlar. Muhalefetteki Hıristiyan demokratlar ve ana akım medya da onların bu taleplerini destekliyor.

Yeşillerin düne kadar pragmatist tutumuyla övülen, en sevilen politikacılar sıralamasında zirveye çıkan liderlerinden, Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck buna karşı çıktığı için şimdi hem koalisyon ortağı liberaller, hem de medya tarafından partisi içindeki “ideologların esiri” olmakla suçlanıyor.