Almanya Kılıçdaroğlu’nu tanımaya başladı

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, Millet İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı olarak seçime gireceğinin kesinleşmesiyle ilgili haberler Alman medyasında da geniş yer buldu.

Sadece büyük ulusal gazeteler, radyo ve televizyon kanallarında değil; yerel çapta yayımlanan yayın organlarında da Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla ilgili haber ve yorumlar genellikle “Erdoğan’ın tam tersi” (Anti-Erdoğan), “Erdoğan’a meydan okuyan politikacı”, “Sonunda Erdoğan’a karşı bir aday çıktı” gibi başlıklarla ya da “Erdoğan’ı yenilgiye uğratabilecek mi?” soruları öne çıkararak yayımlandı, yayımlanıyor.


ANTİ-ERDOĞAN VURGUSU

Kendisiyle ilgili hemen her yayında Alevi kökenine vurgu yapılan Kılıçdaroğlu’nun siyasi önceliklerinin “yolsuzlukla mücadele, demokrasi ve adalet” olduğu vurgulanıyor, onun “yargıdaki adaletsizlikleri protesto için” Ankara–İstanbul arasındaki 400 kilometrelik yürüyüşü övgüyle hatırlatılıyor.
ARD, ZDF gibi kamusal televizyon kanalları, Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ), Süddeutsche Zeitung (SZ) gibi en büyük günlük gazetelerin Türkiye uzmanı gazetecilerin analizlerinde, başında Kılıçdaroğlu’nun bulunduğu muhalefetin 14 Mayıs’ta yapılması beklenen seçimlerde Erdoğan’ı ve partisi AKP’nin “ülkedeki ekonomik durumdan rahatsızlık” ve “deprem felaketine müdahaledeki beceriksizlik” nedeniyle yenilgiye uğratabileceğine işaret ediyorlar.

Kişisel özellikleri itibarıyla da Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın “tam tersi” olduğu vurgulanıyor.

Örneğin iktidardaki üçlü koalisyon hükümetinin en büyük ortağı SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) yaklaşık 150 yıllık resmi yayın organı Vorwärts (İleri) onun kişisel özellikleri için “Bu nitelikleriyle Almanya’da siyaset yapsa seçim kazanabilecek tüm kartlar onun elinde olurdu” deniliyor. Söz konusu analiz özetle şöyle:

“Türkiye‘de muhalefet ittifakı yoğun bir tartışmanın ardından sosyal demokrat CHP‘nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi. O ülkedeki bölünmüşlüğü gidermek ve güçlendirilmiş bir parlamenter demokrasiyi gerçekleştirmek istiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu pek çok açıdan Erdoğan’ın tam tersi: Ufak tefek, sakin, esprili bir adam, seçkin bir ekonomist ve bürokrat, ayrıca Alevi azınlığın mensubu bir birey. Karşıtları onu Erdoğan gibi dinamik, atak ve karizmalı bir kişi olmadığı için aşağılamaya çalışırken, destekçileri ise ılımlı ve dirayetli tavrı ve de sosyal demokrat profili nedeniyle övüyor.“

TEK ADAMA SON

Yine Almanya’nın en saygın haftalık haber gazetesi Die Zeit’ın onunla ilgili “Erdoğan’ı yenmesi beklenen adam” başlıklı analizi de özetle şöyle:
“Türk muhalefeti bir ortak adayda anlaştı. Kılıçdaroğlu radikal değişimler istiyor. Görevdeki cumhurbaşkanı ondan korkmalı mı? Erdoğan’ın artık resmen bir rakibi var. Türkiye’nin uzun vadeli hükümdarının karşısına çıkan kişinin ismi Kılıçdaroğlu. O politik olarak, ‘Erdoğan’ın olmadığı her şey. 74 yaşındaki Alevi, omurgalı bir demokrat, diplomatik, mütevazı ve her şeyden önce temiz bir insan olarak kabul ediliyor. Güvenlikle ilgili çevreler Kılıçdaroğlu için ‘rüşveti yok, kayırmacılığı yok, hatta vergi beyanlarında bile hiç bir düzensizlik yok‘ diyorlar.

Kılıçdaroğlu bir süre önce, şu anda altı farklı muhalefet partisinden oluşan ittifakın seçimi kazanması durumunda, hiç bir konuda tek başına karar vermek istemediğini açıklamıştı. Türkiye’nin Erdoğan’dan alıştığı gece yarısı kararnameleri böylece tarihe karışacak. Kılıçdaroğlu her şeyi diğer parti liderleriyle koordine etmek istiyor. Güçlü, yalnız bir lider olamaz ve olmak da istemiyor. İşte tam da bu, pek çok Türk’ün, hatta ona oy vermek isteyenlerin bile zaaflık olarak gördüğü bir şey.

Tüm bu eleştirilerden yılmayan Kılıçdaroğlu ise Türkiye için köklü değişiklikler peşinde. Siyasal İslam’a karşı çıkıyor, iyi gelişmiş bir ekonomi ve eğitim planı var ve şimdiki sistemin tümünü değiştirmek istiyor. Cumhurbaşkanı zayıflatılacak ve parlamento, yargı ve güvenlik aygıtı güçlendirilecek, daha bağımsız hale getirilecek. Yani siyasal İslam ve otokratik yönetim yerine laik bir hukuk devleti ve demokrasi.

Diğer dört partinin her biri yalnızca birkaç puan alıyor. Ama Türkiye’de siyaset aritmetik hesap değil. İdeolojik çizgileri İslamcılıktan laikliğe uzanan partilerinin bir araya gelmesi bile kararsız seçmenler için önemli bir mesaj: Burada Erdoğan’a karşı olduğu sürece herkese yer var!

Muhalefet ittifakının şansı iyi görünüyor. Yüksek enflasyon karşısında ve özellikle bir ay önce Türkiye’nin güneydoğusundaki yıkıcı depremlerden bu yana, Erdoğan çok fazla destek kaybetti. Şu anda seçimleri kazanması zor.“

Yine hemen tüm haber ve analizlerde, onun siyasi hayatındaki tüm seçimleri ardı ardına kaybettiğine, ancak muhalefetin 2019’daki belediye başkanlığı seçimlerindeki büyük başarısının, ardından da altı partiden oluşan ittifakın mimarı olduğuna, geçtiğimiz günlerde altılı masada yaşanan krizi de başarıyla çözdüğüne işaret ediliyor.

AKŞENER İDDİASI

Bu arada İYİ Parti lideri Akşener’in çıkışının nedenlerine ilişkin Ankara’daki politik çevrelere dayandırılan çeşitli yorumlara da yer veriliyor. Bunlar arasında Die Zeit’ın yorumu en ilgi çekeni:

“Akşener’in gerçekten de altılı masadan neden ayrıldığı kamuoyu tarafından bilinmiyor. Arka planda Erdoğan’ın etrafındaki bir grubun baskısı olması muhtemeldir. Kılıçdaroğlu, Erdoğan döneminde haksız yere zenginleşenler hakkında sert işlemler yapılacağını defalarca duyurmuştu. Bunu yaparken, öncelikle son on yıllarda Erdoğan’la anlaşmalar yaparak zenginleşen ekonomik ve İslami-siyasi çevreleri hedef alıyor. 418 milyar dolar söz konusu. Siyasete atılmadan önce maliye ve ardından sosyal güvenlik kurumlarında genel müdürlük yapan Kılıçdaroğlu, seçim zaferi halinde bu paranın her kuruşunu geri alacağını söylüyor.“

Tabii bütün bu haber ve yorumlarda cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin 14 Mayıs’ta yapılacağı varsayılıyor.

Bu konuda Die Zeit’taki analizin son satırı önemli:

“Kılıçdaroğlu, artık resmi olarak en büyük muhalefet ittifakının başında ve birçoklarının onun yapabileceğine asla inanmadığı liderliği açıkça gösterdi. Baharda bir seçim olursa Erdoğan’ın ondan her zamankinden daha fazla korkması gerekiyor. Ama henüz resmi bir tarih yok. Ve Erdoğan, kazanabileceğinden emin olmadığı sürece kesinlikle seçime gitmez“.