Almanya’da nükleer enerji dönemi 3,5 aylık gecikmeyle sona erdi. Aslında 25 yıl önce sosyal demokrat-yeşil koalisyon hükümetinin başlattığı, Hıristiyan demokratlarla liberallerin de önce karşı çıktıkları, ancak Fukuşima faciasından sonra kabul etmek zorunda kaldıkları nükleer enerjiden çıkış süreci geçtiğimiz yıl 31 Aralık’ta tamamlanacaktı. Ancak Ukrayna Savaşı’nın ardından Rusya’dan alınan doğalgazın kesilmesi üzerine yaşanan enerji krizi nedeniyle nükleer enerji santrallarının kapatılması 15 Nisan’a kadar ertelenmişti.

Faaliyetteki son üç santral kararlaştırılan tarihte kapatıldı, ama bu konudaki tartışmalar yeniden alevlendi. 2011’de liberal ortaklarıyla birlikte çıkardıkları yasayla 31 Aralık 2022’ye kadar, aşamalı olarak tüm nükleer enerji santrallarını kapatma kararı alan Hıristiyan demokratlar, 15 Nisan’ı “kara gün“ olarak ilan ettiler, iktidara geldiklerinde nükleer enerji üretimini yeniden başlatacaklarını açıkladılar. Nükleer santralların kapatılmasına karşı çıkan bazı bilim insanlarının Başbakan Scholz’a gönderdikleri ortak mektup da enerji ve enerji krizi konusundaki tartışmaların süreceğini gösteriyor. Bilim insanları mektuplarında kapatılan nükleer santrallarda üretilen enerjiyi elde etmek için maden kömüründen yararlanılması halinde atmosfere milyonlarca tonluk karbondioksit salınacağı uyarısında bulunuyorlar.

Enerji krizi ve artan ısınma-aydınlanma maliyetleri nedeniyle halk arasındaki nükleer enerji karşıtlığı da gerilemiş durumda. 10 yıl önceki kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 60’ının nükleer enerjiden vazgeçilmesini destekliyordu, son anketlerde ise bu durum tersine döndüğü görülüyor. Aslında güneş ve rüzgâr enerjisinin üretimi daha ucuz olmasına rağmen enerji masraflarının önümüzdeki dönemde daha da artacağından endişelenenler de çoğunlukta.

∗∗∗

Nükleer enerji üretiminin sonlandırılmasıyla Yeşiller Partisi’nin kuruluşundaki hedefi gerçekleşmiş oldu. Aslında resmen 1980’de partileşen Yeşil hareketin en önemli ortak ilkelerinden biri nükleer enerji karşıtlığıydı. Aradan geçen sürede diğer ilkelerin çoğu çeşitli gerekçelerle yumuşatıldı, terkedildi. Ancak nükleer enerjiyi sonlandırma hedefinden vazgeçilmedi. Çernobil (1986) ve Fukuşima’daki (2011) felaketlerin de etkisiyle halk arasında da nükleer enerji karşıtlığı arttı. Önce sosyal demokratlar, sonra da diğer partiler de ülkedeki nükleer santralların belli bir süre sonra devre dışı bırakılması konusunda uzlaştılar. Ukrayna Savaşı öncesinde meclisteki partilerden sadece aşırı sağcı AfD nükleer enerjili bir gelecekten yanaydı.

∗∗∗

Yeşiller, nükleer enerjiden tam olarak çıkış konusunu ilk kez 1998’de sosyal demokratlarla birlikte iktidara geldiklerinde hükümet kararı haline getirdiler. Gerhard Schröder liderliğindeki hükümetin kararına göre yeni santralların yapılması yasaklanmıştı ve çalışma süresi 32 yılla sınırlandırılan santralların faaliyetlerine aşamalı olarak son verilecekti. Hıristiyan demokrat ve liberal muhalefet buna karşıydı. 2005 yılındaki erken seçimden sonra kurulan Angela Merkel liderliğindeki Hıristiyan demokrat-sosyal demokrat koalisyon hükümeti bunu değiştirmedi. 2009’daki genel seçimden sonra yeni bir dönem başladı. Merkel bu kez liberallerle birlikte koalisyon kurdu ve nükleer enerjiyi sonlandırma tarihi ileriye ertelendi. Sosyal demokratlar bu kararın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak bu arada Fukuşima’daki felaket yaşandı. Nükleer enerjinin güvenilir olmadığını savunan Yeşiller bir kez daha çıkmıştı. Hıristiyan demokratlar ve liberaller yaklaşan eyalet seçimlerinde ağır hezimetleri önlemek için nükleer enerjiyi aşamalı olarak durduracak yasayı çıkardılar, mevcut santralların yarısını hemen kapattılar. 2022’ye gelindiğinde toplam 17 santraldan 3’ü faaliyetteydi ve onlar da yılsonunda kapatılacaktı. Girişte belirtildiği gibi onlar da hafta sonunda kapatıldı.

∗∗∗

Böylece 60 yıllık nükleer santral dönemi sona erdi, ancak nükleer enerji konusu halen önemli. Kapatılmış olsalar da Almanya’nın nükleer santrallardan tam olarak kurtulması en az 60 yıl daha sürecek. Nükleer enerji üretimi sırasında oraya çıkan atıklar depolanması ve üretim sürecinde radyoaktiviteye maruz kalan tesislerin ortadan kaldırılması için halen kesin bir çözüm yok. Ama binlerce yıl daha radyoaktif olarak kalacaklar. Bir de Almanya’da depolanan Amerikan nükleer silahları konusu var. Yeşiller, nükleer silahların kullanıldığı bir savaş durumunda kullanılmak üzere depolanan bu bombalara artık karşı çıkmıyor.

Almanya her şeye rağmen nükleer enerjiden çıkarak daha güvenli bir çevre açısından önemli bir adım atarken, başta komşusu Fransa olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde 400’ün üzerinde nükleer santral faaliyette. Yenileri de yapılıyor ve bu ülkelerde nükleer santralların faaliyetlerine son verilmesini savunanlar da yaşanan enerji krizi nedeniyle seslerini duyuramıyorlar.