Almanya’da tüm kamuoyu yoklamaları yakın bir gelecekte ülke yönetiminin tamamıyla sağcıların eline geçebileceğini gösteriyor. 

Burada söz konusu olan sağcılar, öncelikle daha önceki yıllardaki konumlarını daha da sağa çeken merkez sağ Hıristiyan Birlik partileri CDU ve CSU... Bunlar yine “merkez sağ” kategorisinde değerlendiriliyorlar ama artık merkezin kendisini daha da sağa çekmiş olarak. Anketlere bakılırsa bunu yaparken arkalarındaki seçmen ve kamuoyu desteği de artıyor. 

Diğer büyük sağcı parti de kuruluşundan bu yana henüz 10 yıl geçmiş olmasına rağmen tüm seçim anketlerinde ikinci parti olarak görülen ve her geçen gün daha da güçlenen AfD (Almanya için Alternatif). 

Son kamuoyu oylamalarında “Bu hafta sonunda bir seçim olsaydı oyunuzu hangi partiye verirdiniz?” sorusu karşısında CDU-CSU ve AfD seçeneklerini işaretleyenlerin oranı yüzde 50’ye yaklaşıyor. 

Partilerin konumunu soruşturan anketlerin yanı sıra son olarak bir de halkın genel olarak siyasi eğilimlerini soruşturan büyük bir anket gerçekleştirildi. Almanya’daki 16 yaşından büyük tüm seçmenleri temsil iddiası taşıyan (yani seçme ve seçilme hakları olmayan milyonlarca seçmenin eğilimleri dâhil değil) anketin sonuçlarını gösteren tablo yukarıda. Araştırmacıların “aşırı sol”, “sol” ve “sola eğilimli” olarak sınıflandırdığı siyasi eğilimlere kendilerini yakın görenlerin oranı yüzde 32’de kalıyor. Tabii buradaki “aşırı sol” kategorisini oluştururken yükselen, radikalleşen, silahlanan, daha ağır şiddete hazırlanan “aşırı sağ”ın karşısına soldan benzer bir kategori çıkarma niyeti var. Elbette ülkede gerçekten “solcu” olarak kabul edebileceğimiz ve siyasi şiddeti savunan, uygulayan bir kesim var ama onların radikalliği asla gerçekten Nazist, faşist ideolojiyle hareket eden “aşırı sağ”ın radikalliği boyutlarında değil. Araştırmacıların burada “aşırı sol” olarak kategorize (ve aynı zamanda kriminalize) ettiği kesim sosyalist, komünist eğilimli kişi ve örgütler. Biz yine de önemli bir kamuoyu araştırma kurumunun (Allensbach Enstitüsü) gerçekleştirdiği bu araştırmaya ve onların kavramlarına daha fazla itiraz etmeden bir göz attığımızda karşımıza çıkan tablonun diğer önemli mesajları şöyle: 

Halkın yüzde 31’i de “sağa eğilimli”, “sağcı” ve “aşırı sağdan” yana. Yüzde 37 de “ortada”... Yani ilk bakışta siyasi partilerin esas alındığı anketlerdekinden daha farklı bir durum varmış gibi. Sağ ve sol eşit ağırlıkta ve her iki taraftan daha güçlü bir “ortada” kategorisi var. 

ORTA YANILSAMASI 

Kimi, daha doğrusu birçok yayın organlarında bu durum “Gördünüz mü, Almanya sağa kaymıyor. Halkın büyük bölümü ortada!” teziyle değerlendirildi. Ama bu büyük bir hata. Bu yüzde 37’lik kesimi de sağın toplamına eklemek gerekiyor. Gelişmeleri ve diğer kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını doğru okuduğumuzda karşımıza çıkan sonuç bu... 

Ve bunu daha önce de yazdık. Sağın böylesine istikrarlı bir biçimde güçlenmesinin en önemli nedeni, ana akım medyanın “sığınmacı krizi” olarak adlandırdığı gelişmeler. İlk adımı onlar atıyor, göçmenlerin, sığınmacıların tek tek bireyler ya da gruplar olarak sorumlu olduğu olumsuzlukları birer “kampanya” havasında yayın konusu yapıyorlar. Ardından da sağcıların ve oy kaybetmemek için onların peşinden giden sosyal demokrat, yeşil eğilimli politikacıların “popülist” çözüm önerileriyle gündemi belirliyorlar. 

Burada da yazmıştık, bir yolunu bulup, Almanya’ya gelen sığınmacılardan siyasi iltica talepleri reddedilenleri, sınır dışı edilene kadar (bu genellikle uzun yıllar sürüyor) hapiste tutma gibi bir çözüm önerisini bile ortaya atabiliyorlar. Son olarak da organize suçlara karışan göçmen kökenli Almanların vatandaşlıklarının iptal edilip sınır dışı edilmeleri önerisini gündeme getirdiler. Bu hukuki olarak pratik hiçbir fayda getirmeyecek, toplasan birkaç yüz kişiyi kapsamına alabilecek bir uygulama olabilir. Almanya’nın mevcut ceza yasaları sanki yetersizmişçesine ortaya atılan bu öneriyi kamuoyuna tartıştırırken, asıl hedeflerine, toplumu göçmen/sığınmacı karşıtlığı ortak paydasında sağcılaştırmaya biraz daha yaklaşıyorlar. 

GÜNDEM GÖÇMEN 

Önümüzdeki ekim ayının ilk haftasında iki büyük eyalette, Hessen ve Bavyera’da seçim var. Yaz tatilinin de sona ermesinin ardından seçim kampanyaları yoğunlaştı. Yani önümüzdeki haftalarda merkezinde göçmenlerin, sığınmacıların olduğu sağ kampanyalar devam edecek. 

Ama her şey de kötü gitmiyor. 

Örneğin sosyal demokratlarla yeşiller ve liberallerin oluşturduğu, kendi deyimleriyle (ilk zamanlar, şimdi artık bu kavramı kullanmıyorlar) “ilericiler koalisyonu”, modern bir göç ülkesine yakışan bir “Vatandaşlık Yasası” için somut adımlarını attı. Federal hükümetin kabul ettiği tasarının yasalaşmasının önünde artık bir engel kalmadı. Başta “çifte vatandaşlık” olmak üzere önemli iyileşmeler içeren yasa göçmenlerin eşit haklar mücadelesi açısından da çok önemli bir başarı...