Google Play Store
App Store

Almanya’da üst düzey subayların bir internet platformu üzerinden gerçekleştirdikleri telekonferansın ses kayıtlarının Rusya’da yayınlanmasının neden olduğu skandal, Ukrayna savaşıyla ilgili tartışmaları önemli dönüm noktası olarak tarihe geçecek.

Skandal, Ukrayna’ya destek konusunda zaten zor durumda olan Alman hükümetinin, özellikle de Başbakan Scholz’un dış dünyadaki prestijini daha da zedeledi.

“Russia Today”de yayınlanan ve doğruluğu Almanya tarafından da resmen kabul edilen 38 dakikalık kayıt, Hava Kuvvetleri’nin başındaki korgeneral ile üç subayın Ukrayna’nın Almanya’dan talep ettiği uzun menzilli Taurus füzeleriyle ilgili olarak görüş alışverişinde bulunurken alınmış.

Bu konuda Savunma Bakanı’na verilecek brifinge hazırlık görüşmesinin neden güvenli bir kanal üzerinden gerçekleştirilmediği ya da bu görüşmenin kayıtların Rusların eline nasıl geçtiği soruları da önemli. Ancak daha önemli olanı Başbakan Scholz’un Ukrayna’ya savaşta büyük avantaj sağlayacağı ileri sürülen bu füzelerle ilgii talepleri kesin bir dille reddetmesinin hemen ardından ortaya çıkması, yani zamanlaması.

Ve daha da önemlisi konuşmaların Scholz’u yalanlaması.

Başbakan hem ülke içinden, hem de dış dünyadan gelen ısrarlı talepleri reddederken, füzelerin Ukrayna’ya verilmesi halinde, bunların Rus hedeflerine karşı kullanılabilmesi için Alman askerlerinin de fiilen görevlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüş ve Almanya’yı savaşa aktif olarak savaşın tarafı haline getirecek bu duruma karşı olduklarını belirtmişti. Halbuki yayınlanan ses kayıtlarına bakılırsa, Alman subaylar Ukraynalı askerlerin birkaç aylık eğitimin ardından bunları kullanabilecek duruma geleceklerini belirtiyorlar.

∗∗∗

Gerçi Scholz, bu ses kayıtlarının yayınlanmasının ardından eski görüşünü yineleyip, füzelerin verilmesine yine karşı çıktı. Ancak onun bu konudaki tutumu karşısındakileri fazla etkilemedi. Almanya’nın Ukrayna’ya cepheden yüzlerce kilometre derinlikteki hedefleri, silah-cephane depolarını, nakliye hatlarını, hatta başkent Moskova’yı vurma şansı verecek, dolayısıyla savaşın gidişatını büyük ölçüde etkileyebilecek bu füzeleri bir an önce teslim etmesi için yürütülen uluslararası kampanya devam ediyor.

İlginç bir zamanlamayla ortaya çıkan ve Scholz’u yalanlayan bu ses kayıtları başka önemli ayrıntılar da içeriyor.

Örneğin Kırım’ı anakaraya bağlayan Kerç Köprüsü gibi somut hedefler, İngilizlerin Ukrayna’ya verdiği füzelerin kullanılması için askeri personelin de gönderilmiş olduğu, savaşta “Amerikan aksanıyla İngilizce konuşan sivillerin” yer aldığını konuşuyorlar.

Ukrayna’da NATO ülkelerinden askeri personelin bulunduğu konusu zaten uzun süredir gündemdeydi. Son olarak Başbakan Scholz da füzelerle ilgili ilk red açıklamasını yaparken, Birleşik Krallık ve Fransa’nın Ukrayna’ya verdiği füzeler için oraya asker de gönderdiğine dair imalarda bulunmuş ve bu nedenle bazı müttefik başkentlerinden “ihanet” suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı.

Scholz, bu açıklamayı yaparken aynı zamanda Fransa Cumhurbaşkanı Macron Ukrayna’ya cephede savaşmak üzere askeri birlik gönderebileceklerine dair açıklamasına da karşı çıkmıştı. Son olarak bu itirazından dolayı da Macron’dan gelen bir “korkaklık” suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.

Tabii Paris’ten ve Berlin’den yapılan açıklamalarla Macron’un Scholz’u kastetmediği belirtildi. Ama bu sözler medyada Almanya’ya yönelik bir “korkaklık uyarısı” olarak yerini almış durumda.

∗∗∗

Bu arada Prag’ı ziyaret eden Macron asker gönderme konusundaki çıkışından da geri adım atmadı.

Generallerin konuşma kayıtlarına bakılırsa Almanya Ukrayna’ya ilk etapta 50, daha sonra da bir o kadar daha füzeyi teslim edebilecek durumda. Bunların menzili ve tahribat etkisi dikkate alındığında birinin bile hedefini bulması halinde savaşın gidişatını değiştireceği ve nükleer silahların kullanıldığı bir süreci tetikleyeceği öngörülebilir.

Alman sosyal demokrasisi tüm dünyayı içine alan ilk büyük savaşı engelleme konusunda üzerine düşen görevi yapmamıştı.

Aradan 110 yıl geçti. Artık o dönemdeki hatalara, ihanetlere ilişkin ciddi bir hesaplaşma kültürünün hem sosyal demokrasi saflarında, hem de toplumun – giderek küçülse de – önemli bir bölümünde yaşadığını biliyoruz. Alman sosyal demokrasisi yine büyük bir sorumlulukla karşı karşıya.