Almanya’da merkez sağın en büyük partisi CDU’nun (Hıristiyan Demokrat Birlik) genel başkanı, iki Hıristiyan demokrat partinin oluşturduğu ana muhalefet bloğunun bundan sonraki genel seçimlerdeki federal başbakan adayı Friedrich Merz, sığınmacılarla ilgili asılsız iddialarla ülke gündemine damgasını vurmayı başardı.

Alman ve dünya siyasetini yakından takip edenlerce “Almanya’nın Trump’ı” olarak görülen sağcı politikacının sözleri şöyleydi sığınmacılar hakkında:

“Oturuyorlar diş hekiminin koltuğuna ve dişlerini yeniletiyorlar. Ve Almanlar ise bu sırada muayene için randevu bile alamıyorlar.”

Almanya’da böyle bir şey olmadığını o da biliyor elbette. Bilmiyorsa da bu açıklamasından sonra Diş Hekimleri Birliği başta olmak üzere konuyla ilgili tüm yetkililerin tepkilerinden sonra da öğrenmiştir. Ancak o bu sözlerinden dolayı özür dilemek yerine, “Bu konuda eleştirel birşeyler söylemeye hakkı olduğunu” ileri sürerek, kendisini savunmayı tercih ediyor. Ve birkaç kişi hariç partisi de bu çıkışı haklı göstermeye çalışıyorlar.

∗∗∗

Asıl konuya geçmeden önce bu konuyu açıklığa kavuşturalım:

Almanya’da sığınmacıların ülkeye gelir gelmez diş yaptırma şansı yok. Sığınma başvuruları sürerken sadece acil durumlarda diş tedavisi görebiliyorlar, eğer hekimler yüzde yüz zorunlu olduğuna karar verirse takma diş, implant vs. gibi masraflı tedavilerden yararlanabiliyorlar. Bu durum diğer sağlık hizmetleri için de geçerli.

Merz’in bu çıkışı Almanya’da bu pazar günü iki önemli eyalette, Hessen ve Bavyera’da gerçekleştirilecek seçimler öncesinde iyice zehirlenen siyasi atmosferin bir göstergesi. Sığınmacılar ve göçmenler aleyhine çıkışların oy getirdiğini bilen sağcılar ülke içindeki iç barışı tehlikeye atma pahasına bu doğrultuda hareket ediyorlar.

Ve onlar böyle yaptıkça, oyları artıyor... Gerçekten öyle mi pazar akşamı belli olacak, ancak son kamuoyu yoklamalarından böyle bir sonuç çıkıyor.

Merz kısa bir süre önce de aşırı sağcı parti AfD’yle yerel düzeyde de olsa işbirliği konusuna “yeşil” ışık yakmıştı. Tepkiler üzerine bu konuda yarım ağızla geri adım atmış gibi göründü. Ancak CDU’nun birçok yerel örgütünün AfD’yle işbirliğine yatkın olduğu zaten biliniyor.

İşin ilginç yanı hem göç konusunu istismar ederek, hem de aşırı sağa karşı tavır konusunu tartışmalı hale getirerek seçim kampanyası yürüten CDU’nun Hessen’deki koalisyon ortağı Yeşiller’den bu duruma karşı net bir tepki gelmiyor.

Hessen’de 10 yıldır devam eden CDU-Yeşiller koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı ve ekonomiyle ilgili tüm alanların sorumluluğunu taşıyan “Süper Bakan” olarak görev yapan Tarek Al-Wazir’e göçmen örgütlerin temsileriyle yaptığı bir toplantıda bu konuyu sorma şansı bulduk.

∗∗∗

Babası Yemenli, annesi Alman olan ve küçük yaşlarından itibaren çifte vatandaşlığı olan Yeşil politikacı, Merz’in sığınmacılarla ilgili aslı olmayan sözleri tabii ki eleştirdi:

“Büyük bir demokratik partinin genel başkanı böyle bir şey söylememeli. Çok üzgünüm. Bu hem asılsız bir şey, hem de çok saçma. Merz muhtemelen bu sözleri AfD’yi destekleyen seçmenleri geri kazanmak için söylüyor. Ancak AfD’yle, onların tezlerini tekrarlayarak mücadele edemezsiniz. Bu onları güçlendirir, demokrasiyi de zayıflatır. Bizim demokrasiden yana bir parti olan CDU’ya ihtiyacımız var.”

Yani bu durum Yeşillerin CDU’yla ortaklığını etkilemeyecek.

Bu pazar seçime gidecek diğer eyalet Bavyera’da da benzer bir durum var. Eyalet hükümetini oluşturan CDU’nun “küçük kardeşi” CSU (Hıristiyan Sosyal Birlik) ve Serbest Seçmenler (FW) partisi arasındaki sağcı koalisyon da göç ve göçmenleri, sığınmacıları tartışarak, Almanya’nın sınırlarında yeniden sıkı polis kontrolü uygulaması gibi Avrupa Birliği idealine ters önlemleri gündeme getirerek seçim kampanyalarını yürütüyorlar. FW’li Başbakan Yardımcısı’nın gençliğindeki aşırı sağcı eylemlerine ilişkin ortaya çıkan yeni bilgiler bile anketlerdeki oy oranlarını artırıyor.

Tüm kamuoyu yoklamaları Almanya’nın hem ekonomik, hem de siyasi olarak önemli ağırlığı olan iki eyaletinde bu pazar gerçekleştirilecek seçimlerde, sandıktan mevcut sağ ağırlıklı koalisyonların başarıyla çıkacağını ve bunların şimdikinden daha güçlü bir aşırı sağcı muhalefle karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Bu durum elbette sosyal demokrat ağırlıklı federal hükümetin icraatlarını ve istikrarını etkileyecek.

Yarın: Yeşil Vezir, Başvezir olabilir mi?