Atatürk cumhuriyet tarihinin kuşkusuz en güçlü ve sarsılmaz ikonudur. Bunun nedeni yalnızca resmi ideolojinin tartışmasız sembolü olması değil, aynı zamanda hem Türk sağının kimi unsurları tarafından hem de Türk solunun bir kısmı tarafından sahiplenilmesi, hatta radikal İslamcılar haricindeki bazı dindar gruplar tarafından dahi destek bulabilmesidir. (Hatta bir vakit N. Erbakan dahi “Atatürk bugün yaşasaydı hemen Refah Partili olurdu” sözünü etmişti.) Yanı sıra “kurucu ata” olmasının yanı sıra bir “ulusal kahraman” olarak da toplumun geniş bir kesiminin “kendiliğinden” refleksiyle geliştirdiği hürmete de naildir. Haliyle memleketin her köşesinde bulunan Atatürk anıtlarına yönelik saygısızlıklar, yarattıkları ahali reaksiyonlarının yanı sıra resmi yaptırımlarla da cezalandırılır. İşin aslı bu durum kimi zaman parodilere de neden olur. Örneğin doksanlı yılların ekonomik buhranından bunalan bir vatandaş, Bingöl’deki Atatürk heykelini kafasına silah dayayarak rehin almıştı. Kendisini ikna etmeye çalışan vatandaşlar ile polisleri “yaklaşmayın Atatürk’ü vururum” diyerek bir buçuk saat civarı oyalamış, en sonunda elindeki tabancayı ateşlemeden aşağı inip teslim olmuştu. Bu hafta da Urfa’da Atatürk heykelinin üzerine çıkan 13 yaşındaki Suriyeli bir çocuk gözaltına alındı. (İlginçtir, aynı gün Antalya’da belediye tarafından açılışı yapılan başka bir Atatürk heykeli için harcanan yüksek meblağ ise iktidar medyasının eleştirileriyle karşılaşmıştı.)

***

Pek çok siyaset geçmişte Atatürk’ü kendine uyarlayarak ona atıf yapmışsa da bu vaziyet AKP döneminde ilginç bir hal aldı. Açıkçası, puta tükürürse çarpılacağını çok iyi bilen İslamcılar bu dönemde asla Atatürk ikonunu doğrudan hedef almadı. Bunun yerine çok geniş bir zamana yayılan bir asimilasyonla, Atatürk’ün resmi ideolojideki yeri korunarak milliyetçi-muhafazakâr bir anlamla bütünleştirilmek istendi. Örneğin Atatürk’e hakareti suç sayan 5816 numaralı kanun kaldırılmadı, fakat Atatürk’ün Cumhuriyet rejimi ve bilhassa laiklik ile ilintili anılması sona erdi. Bunun yerine Erdoğan söylevlerinin neredeyse tamamında itinayla epinomik bir isim olan “Atatürk” yerine “Gazi” kullanılarak Osmanlıcı geçmişe atıflar sıklaştırıldı. Kimi Atatürkçüler ve bilhassa CHP’liler ise “Gazinin şahsı manevisini anlamayanlar” olarak eleştirili. AKP tarafından ilk çıkarılan banknot olan Yüz Yeni Türk Lirası’nda evvela (Menderes misali) takım elbisesiyle görülen “sivil Atatürk” ikonuyla başlayan bu asimilasyon süreci, daha sonraları Atatürk’ün kimi dua eden fotoğraflarının sık kullanılması ile devam etti. Fakat bugün “Gazi Mustafa Kemal” vurgusu hala Erdoğan söylevlerinde yer almaya devam etse de, Atatürk’ün aşkın bir figür olarak anılmasına asla izin verilmiyor. Örneğin birkaç yıl evvel bazı ana sınıfı öğretmenleri “çocukları Atatürk’e tapındırmak” suçlamasıyla soruşturma geçirerek cezalandırıldılar. Yaptıkları tek şey Atatürkçülüğün altı ilkesini sembolize eden kurdeleleri Atatürk büstüne bağlayarak açan çocukların (büst görünsün diye) eğilerek performe ettiği bir kareografiye 10 Kasım anmasında yer vermekti. Aya Sofya’nın açıldığı gün İstanbul sokaklarında tekbir getirerek yürüyen şeriatçılar ise 5816’nın kaldırılmasını talep eden pankartlar taşıyorlardı.

***

Bugün gelinen noktada Cumhur ittifakının ve hatta muhalefetin dahi Atatürk’ü cepheden karşısına alan söylevleriyle bilinen pek çok ismi meclise taşıdıklarını gördük. Peki, tarihin en gerici iktidarı ve parlamentosunun Atatürk ikonuyla münasebeti ne olacak? Ve Mustafa Kemal üzerinde bir ikonklazma girişilirse biz sosyalistlerin tavrı ne olmalı? Şeriat tam tamları arasında artık bunların konuşulması gerektiği kademelere vardığımızı kabul etmek zorundayız!