Avrupa’da son bir yıl içinde enerji fiyatları büyük oranda arttı. Hükümetler de bu fiyat artışlarının, sosyal patlamalara yol açmasını önlemek için çareler aramaya başladı.Capital dergisinde yer alan bir araştırmaya göre içinde bulunduğumuz yıl Avrupa’da hane başına düşen elektrik ve doğalgaz faturası 1850 euroyu bulacak. BofA (Bank of America) tarafından gerçekleştirilen araştırmada 2020 yılında bu rakamın 1200 euro olduğu görülüyor. Yani hane başına beklenen artış yüzde 50’nin çok üzerinde. Uzmanlar, özellikle aydınlanma ve ısınma ihtiyacını doğalgazdan karşılayan ülkelerdeki enerji fiyatlarının soğuk kış aylarından sonra biraz azalsa da uzun vadede süreceğine işaret ediyorlar.


Analizler, pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik krizin ve enerji fiyatlarındaki artışla iyice tetiklenen enflasyonun, dört yıl önce Fransa’daki ‘sarı yelekliler’ eylemleri gibi kitlesel tepkilere yol açabileceğine işaret ediyorlar. Bazı Avrupa ülkelerinde enerji fiyatlarının özellikle dar gelirli tüketiciler üzerindeki yükünü azaltma hesaplarının ardında da bu endişeler yatıyor. Birçok ülke elektrik ve doğalgazdan alınan katma değer vergisini indirerek ya da tamamen kaldırarak enerji fiyatlarındaki astronomik artışları bir parça azaltıyor.

***

Brüksel Avrupa ve Küresel Ekonomik Laboratuvarı’na göre 24 AB ülkesinden 11’i bunu yapıyor. Örneğin Almanya’daki yeni hükümet, hanelere verilen elektrik fiyatına öteden beri bindirilen ‘Yenilenebilir Enerji Teşvik Payı’nı büyük oranda düşürdü. Kilovat başına 2,8 cent (toplam 6,5 cent) indirime tekabül eden bu desteğin bu yıl tamamen kaldırılması da tartışılıyor. Bazı ülkeler bir yandan vergilerde düzenlemeye giderken diğer yandan da dar gelirlilere doğrudan enerji yardımı yapıyor. Yine Bruegel’e göre 14 AB ülkesinde dar gelirlilere doğrudan nakit yardım yapıldı ya da önümüzdeki aylarda yapılacak.

Örneğin Belçika’da hükümet haziran ayına kadar katma değer vergisini yüzde 21’den yüzde 6’ya indirdi, enerji vergilerini azalttı, 500 bin dar gelirli hane için indirimli tarife uygulamasına geçti ve hane başına 100 euro ‘ısınma yardımı’ ödemeye karar verdi. Fransa’da da 38 milyon kişiye bu amaçla 100’er euro ödeniyor. İsveç’te kış aylarında (aralık-şubat) 1 milyon 800 bin haneye ayda 570 euro destek veriliyor. Danimarka’daki yardım miktarı da hane başına 570 euro. Toplam nüfusu 5,5 milyonu bile bulmayan Norveç’in bunun için ayırdığı bütçe ise 800 milyon euroyu buluyor.

Bu arada Fransa ve İtalya gibi ülkeler enerji sektöründeki şirketlere yönelik çeşitli önlemlere gidiyor. Fransız hükümeti kamuya ait enerji şirketi EDF’nin bu yıl elektrik fiyatlarında en fazla yüzde 4 artış yapabileceğine karar verdi. İtalya hem hanelere, hem de işletmelere yönelik çeşitli desteklerin yanı sıra, enerji üreten şirketlerden alınan vergileri yılsonuna kadar artırmaya karar verdi. Şirketlerden alınan bu vergilerle, vatandaşa yönelik vergi indirimlerinin neden olduğu açığın kapatılması hedefleniyor.

Avrupa’daki enerji fiyatlarındaki artış, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi küresel enerji krizinin bir sonucu. Bir de Avrupa’ya özgü nedenleri var bu durumun. Bunların başında pandemideki tam kapanma döneminin geride kalmasıyla yeniden canlanan ekonomik faaliyetlerin enerji talebini arttırması, başta Çin olmak üzere Asya ekonomilerinin mevcut enerji pastasından aldığı payın büyümesi, Avrupa’daki doğalgaz rezervlerinin düşmesi, doğalgaz hatlarındaki bakım çalışmalarının dağıtıma engel olması ve Rusya’nın sağladığı doğalgaz miktarının giderek azalması geliyor.

***

Özellikle Almanya’nın enerji ihtiyacının çok büyük bir bölümünü karşıladığı Rusya’nın, doğalgazı politik bir silah gibi kullandığı, son dönemlerdeki düşüşün ardında da Putin’in Ukrayna krizinde Avrupa’yı sıkıştırma niyetinin olduğu ileri sürülüyor. Rusya kaynaklı değerlendirmelerde ise bu iddialar reddediliyor, gerilemenin üretimden ve mevcut doğalgaz hattındaki sorunlardan kaynaklandığı kaydedilip, yapımı bitmiş olan ‘Kuzey Akım 2’ hattının işletmeye açılmasıyla rahatlama yaşanacağı savunuluyor.

Yapımı başladığından başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerin tepkisine yol açan Kuzey Akım 2 hattıyla ilgili tartışmalar son olarak da Ukrayna krizi nedeniyle yeniden alevlendi. Alman hükümeti, ülkenin kısa ve orta vadeli enerji ihtiyacı açısından çok önemli olan Kuzey Akım 2 hattı konusunda iyice sıkıştı, hattın işletmeye açılması belirsiz bir tarihe ertelenmiş durumda. Hükümet ortağı Yeşiller, zaten fosilden elde edilen bu enerjiye çevreci gerekçelerle karşıydı. İktidardayken bu projeyi destekleyen Hıristiyan demokratlar da şimdi ABD’li müttefiklerin taleplerini destekleyerek, hattın açılmasına karşı çıkıyorlar. Bir diğer hükümet ortağı liberallerin durumu da öyle. Hattın tamamen iptal edilmesi bile sözkonusu. Bu durum enerji fiyatlarındaki artış eğilimini destekliyor. ABD’nin alternatif olarak önerdiği gemilerle getirilecek sıvı gazın sıkıntıyı çözmesi mümkün değil. ABD-Polonya işbirliğiyle yürürlüğe girmesi öngörülen bu proje sonucu elde edilecek gazın fiyatının Rus gazından daha yüksek olacağı hesaplanıyor.

***

Zaman zaman enerji fiyat artışlarıyla mücadele için ortak önlem çağrıları yapılıyor. Ancak farklı enerji kaynaklarına dayanan, enerji krizine çözüm konusunda bir türlü birleşemeyen AB’nin bunu gerçekleştirmesi mümkün görünmüyor. Çevre koruma hedefiyle AB çapında zar zor alınan emisyon standartlarını yaşanan enerji krizinin nedeni olarak gören, gösteren Polonya ve Macaristan gibi ülkeler ortak politikaların geliştirilmesine engel oluyor.

Enerjideki son fiyat artışlarının vatandaşa ağır biçimde yansımaması için alınan önlemler kısa vadeli bir rahatlatma getirecek. Ancak hem milyarlarca euroya mal olacak bu önlemlerin faturası, hem de yapısal enerji krizi, orta ve uzun vadede geniş kitlelere ağır bir yük olarak geri gelebilir.