Avrupa’nın dayanışma birikimine güvenilsin
Avrupa, depremzedelere destek için her fırsatı değerlendiriyor. (Fotoğraf: BirGün)

Türkiye ve Suriye’deki depremlerle ilgili haberler duyulur duyulmaz Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler ya da onları çocukları, torunları yaşanan felaketin büyüklüğüne tekabül eden bir dayanışma atmosferi içindeler. Göçük altında aynı anda onlarca akrabasını, yakınını, arkadaşını kaybedenler var. Çocukluğunun en güzel günlerinin geçtiği köyünün neredeyse yerle bir olduğu, neredeyse haritadan silindiği haberlerini alan insanlarımızın acısı sonsuz... Ama Avrupa’daki insanlarımız geçmişte de benzer felaket haberleriyle sarsıldıkları için bağırlarına taş basarak, geri kalanların acısını biraz da olsun azaltmak, desteklemek, moral vermek için neler yapılması gerektiği konusunda artık deneyimli...

***

Avrupa’nın dört bir köşesinde biraraya gelerek ya da bireysel olarak depremzedelere yönelik desteklerini Türkiye’ye ulaştırıp yaralara merhem olmaya başladılar bile. Bu destek çalışmalarının elbette koordine içinde olması çok daha yararlıdır. Hatta böylece daha kolay, daha hızlı ulaşacaktır destekler. Ancak atalarımızın dediği gibi “ateş düştüğü yeri yakar”... Birinci derecede yakınlarını karşı karşıya olduğu felakette, çünkü önümüz kış ve hayatta kalanları kötü günler bekliyor – yanlız bırakmamak için ilk fırsatta bölgeye doğru yola çıkan insanları desteklemek gerekiyor.

***

O nedenle öncelikle olumlu, başarılı örneklere kulak vermeliyiz. Yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştığına dair haberler, buradaki dayanışma ruhunu, gayretlerini daha da artırıyor; yaygınlaşmasına neden oluyor. Örneğin depremde evlerinin yıkıldığı haberini alır almaz uçağa atlayıp, anne ve babasının yanına koşan bir arkadaşımızın, yanında götürdüğü acil tıbbi yardım malzemelerinin, gittiği yerdeki hastanede derhal kullanılmaya başladığına şahit olması ve bunu gururla bizlere telefonla iletmesi bizi de sevindiriyor. Bir yandan uzun vadeli ve koordine içindeki destek çalışmalarına katkı vermeye devam ederken, diğer yandan da böylesi fırsatların da yararlı olabileceğini görüyoruz.

Özellikle de 1999’daki büyük depremden sonra Avrupa’daki Türkiye kökenli insanlarımızın memleketten gelen felaketler karşısında en yararlı, en hızlı, en etkin yardım ve destek faaliyetleri konusunda oldukça zengin bir deneyimi var. Bu nedenle Avrupa’nın her köşesinden, her biri biribirinden daha dinamik, yaratıcı fikirlerle zenginleşmiş, sayıları artan gönüllülerin katkısıyla her gün biraz daha düzenli, organize hale gelmiş yardım kampanyaları hızla ilerliyor. Bu kampanyaların öncülerinin hepsi biliyor tabii ki. En etkili, en hızlı yardım parayla yapılabilir. Bir yandan depremzedeler için acil yardım malzemeleri, tıbbi gereçler toplayıp, bunları her hangi bir bedel almadan Türkiye’ye göndermeyi sürdürürken, diğer yandan da para topluyor, topladıkları paraları depremzedelerin hizmetine sunacak adreslere ulaştırmaya çalışıyorlar.

Bunların yerine ulaşması ve ulaştığı haberinin de bu kampanyaları destekleyenlere ulaşması çok önemli. Buradaki dayanışma duygusunu besleyen en önemli şey bu. Türkiye’deki yetkililerin bunu unutmamaları gerekiyor.

Türkiye’nin buradaki dayanışmaya ihtiyacı var. Gelecekte de olacak. Görünen o ki 1999’daki büyük Marmara Depremi’nden gerekli dersler çıkarılmamış. Ve çok iyi biliyoruz ki her an daha büyüğüyle karşılaşabiliriz. Şimdikiyle aynı şiddetteki bir depremin İstanbul ve çevresinde neden olabileceği felaketin boyutları, şimdiki felaketi kat be kat aşacaktır. Avrupa’daki insanlarımız kime, nereye ve nasıl yardım edilmesi gerektiğini takdir edebilecek zekaya, bilgiye ve deneyime sahiptir. Onlara güvenin ve desteklerini, dayanışmalarını kendi belirledikleri yerlere, ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilmeleri için destek olun, yollarını açın...