Mekân politiktir. Bir mekân olarak beden de politiktir, şiddetli çatışmaların yaşandığı bir savaş alanı. Çatışmalar, mekânı üreten yerel kuvvetlerle mekânı ele geçirmeye çalışan emperyal kuvvetler arasında geçer. Yerel kuvvetler yenik düştüklerinde beden ele geçirilir ve sömürgeleştirilir. Sömürge bedenler, emperyal kuvvetlerin atadığı sömürge valileri tarafından yönetilir. Özne aynaya her baktığında kendi sömürge valisiyle karşılaşır, zira valiler bedenlere bir iç ses olarak yerleştirilmiştir. Nasıl davranacağına, ne tür duygulara sahip olacağına, neleri düşünüp neleri düşünemeyeceğine, hangi yolları izleyeceği ya da izlemeyeceğine sömürge valisi karar verir, bedenin her hareketi sürekli denetlenir. Bedenler ele geçirilmiş olsa da yerel kuvvetleri asla pes etmez. Özneler kimi zaman yerel kuvvetlerin isyanını tenlerinde hissedebilir. İsyan bedenini boydan boya kat edip bilince ulaştığında öznenin şöyle dediği işitilir: “Şeytan diyor ki...” Bilinçli özne “şeytan diyor ki” diye başlayan cümleler kurduğunda, anlarsınız ki yerel kuvvetlerin isyanı sönümlenecektir. Bedenin yerel kuvvetlerini şeytanlaştıran emperyal kuvvetlerdir. Bir özne sömürgecinin diliyle konuşuyorsa kendinden nefret ediyor demektir. İsyan bastırılır ve yerel kuvvetler derinlere çekilir.

Yoksa sömürge valisi öznenin bizzat kendisi midir? Batı dillerinde özne anlamına gelen “subject”, Türkçede öznenin içermediği anlamları da doğrudan içermektedir: boyun eğdirmek, tabii olmak, tebaa. Bilinç ise Nietzsche’nin dediği gibi, “ancak bir bütün kendini daha üstün bir bütüne tabi kılmak istediğinde ortaya çıkar; bilinç, bizim uzantısı olabileceğimiz varlığa bağlı olarak doğar, bizi bu varlığa dahil eden araçtır.” Bir özne özneliğini, bedenini ele geçiren emperyal güçlere boyun eğmeye borçluysa bilinci de emperyal güçlerin bilincidir. Özne, bir sömürge valisiyse o halde bir özne nasıl kendi olabilir? Bir insan kendini nasıl gerçekleştirebilir? Kendini gerçekleştirmek, ancak bedenin yerel kuvvetlerinin olumlanmasıyla mümkün olabilir. Bedeninin yerel kuvvetlerini şeytanlaştıran bilinçli bir özne, bedeninin hem valisi hem de kolluk kuvvetidir ve ancak sömürgecilerin arzularını gerçekleştirebilir. Bedeninin kudretini duyumsadığında kendinden nefret her özne, Cesar Millan’dır; her seferinde köpeğine efendinin kim olduğunu hatırlatan bir hayvan terbiyecisi. Efendi, özneleşme sürecinde bedeni ele geçiren emperyal kuvvetlerdir.

İsyan bedendeki yerel kuvvetler tarafından başlatılır, fakat çok geçmeden bedendeki sömürge valisi tarafından bastırılır. Başında bir sömürge valisi olan bir beden, ancak baştan çıktığında özgürleşebilir. Baştan çıkmak; ki doğru yoldan sapmak, kötü yola sürüklenmek, ahlakı bozulmak gibi anlamlar taşır, emperyal güçlerin ve sömürge valisinin asla tasvip edecekleri türden davranış değildir. Baştan çıkmak, doğru yoldan sapmak, kötü yola düşmek gibi deyimler, sınırları yasalar ve ahlaki yaptırımlarca çizilmiş bir haritayla ilgilidir. Bir bedeni, ihlal edilmesi yasaklanmış olan düşünsel, duygusal, davranışsal bir haritanın içine yerleştirmek, bedeni kudretsiz bırakmaktır. Harita, yerel kuvvetlerin isyanını bastırmak içindir. Beden ancak haritayı terk ettiğinde kendi kudretini, nelere muktedir olabileceğini keşfedebilir. Ve bir insan kendini, bedenin yerel kuvvetlerini bastırdığında değil, aksine o kuvvetlere katıldığında gerçekleştirebilir. Derisinin altında henüz yüzeye çıkmamış fark kümeleri kaynaşıp durmaktadır. Bu fark kümeleri emperyal kuvvetler için bir tehdittir, zira gerçekleştiklerinde yüzeydeki mevcut şeyler düzeni değişecektir. Gerçekleşmelerine fırsat vermeden bastırılmaları gerekir. Öznesi sömürge valisi olan insan, bir köledir.

Özne olmak, gerilimli bir yüzeyde hayatta kalmak demek. Bir tarafta boyun eğdiği üstün bir bütün, ki özne olmaklığını ve bilincini ona borçludur, diğer tarafta bedenin asi yerel kuvvetleri. Harita, sadece bedeni kudretsiz bırakan kederli karşılaşmalara izin vermektedir. Oysa haritanın dışında, bedeninin yerel kuvvetleriyle uyuşacak ve kudretini çoğaltacak karşılaşmalar yaşayabilir. Ve bir insan ancak yerel kuvvetlerinin isyanını çoğalttığı ölçüde kendini gerçekleştirebilir ve yeni öznellik biçimleri icat edebilir.