Nefes almak yaşamımızı sürdürmek için bir zorunluluk. Ancak nefes alamıyoruz artık. Kapıda bekleyen karanlık, ölüm.
Günler geçiyor. Her geçen gün biraz daha çalınıyor hayatımızdan.
Rengimiz solgun. Canlılığını kaybediyor yüzümüz.
Göz göre göre soluğumuzu kesiyorlar.
Devasa bir kentin ölümünün ağırlığı yerleşmiş yüzlerimize.
Bir kent ölüyor. Bir cinayete tanıklık ediyoruz hep beraber. Katili hepimiz biliyoruz.
İstanbul’un soluğu Kuzey Ormanları yok ediliyor.
Birilerinin varlık yokluk meselesi, bizim varlık yokluk meselemiz. Çünkü birileri kazanırsa biz öleceğiz. Oyun çok açık. Bir tarafta para var, diğer yanda ölüm. Kenti öldür parayı götür.
Yeni köprü, yeni kent, yeni kanal, yeni havalimanı, yükselen binalar, alışveriş merkezleri, rezidanslar. Artan nüfus, artan araç, artan viyadük, artan yol. İş çıkış vakitleri toplu ulaşım araçları insan almıyor artık. Nefes alamıyoruz.

Vadiler yeşil değil, inşaat alanı. Ormana sinsice sokulan bir hançer gibi konut projeleri.
Sadece ekosistemi değil, su havzalarıı, ormanları değil, belleği de yok edilmeye çalışılıyor kentin.
Ve bu gidişe dur diyenler hedef haline getiriliyor. Son örneği Mimarlar Odası. Varlıklarını yaptıkları hak ihlallerine, hukuksuzluklara borçlu olanlar, yolsuzluktan beslenenler, devleti tüm kurumları ile mafyavari bir keyfiyet ve şiddet sarmalına sürüklemeye çalışanlar, bu ülkede onurlu herhangi bir duruşa tahammül edemiyorlar.

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kilit ismi İranlı işadamı olarak Rıza Sarraf’a ihracat ödülü verenler, elbette onun boğazdaki tarihi yalısına yaptığı keyfi ve hukuksuz müdahalesine göz yumacak.

Sistemin jölesi, sivilcesi olanlar elbette yalanları ile kentin kimliğine, tarihsel belleğine sahip çıkarak korumak için açtığı davalarla, Gezi’de gösterdiği direnişle dikkatleri çeken Mimarlar Odası’na ve TMMOB’ye saldıracak.

Mimarlar Odası temmuz ayı boyunca İstanbul’da düzenlediği Kent Düşleri Atölyeleri ile paranın ve gücün tahakkümünde nefessiz bırakılmak istenen kentlerimizi masaya yatırıyor. Atölyelerde bize hepimize ait başka türlü bir kentin mümkünlüğü, mekân ile özgürlük arasındaki ilişki, kamusal alanlarımız, gündelik hayat, dayanışma kültürü ve ekosistem tartışılıyor. Yani paranın gücü için her türlü kötülüğü ve onursuzluğu yapmaya hazır olanların tahayyül edemeyeceği başka bir hayat tartışılıyor.

•••
Dün Kuzey Ormanları Savunması ve İstanbul Kent Savunması bir kampanya başlattı. “Katil projeler uygulanmayan mahkeme kararlarıyla sürdürülürken, 250 milyon ağacıyla, suyunu ve nefesini İstanbul’la paylaşan Kuzey Ormanları, yaşamak ve yaşatmak için direniyor. Şimdi ağıt yakma zamanı değil, katil mega projeleri durdurma, İstanbul’a nefes olma zamanı diyerek, İstanbul halkını katil projeleri durdurmak için başlatacağımız İstanbul’a Nefes Ol! Kampanyasına çağırıyoruz” dediler.

Çağrıyla eşzamanlı olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinde “Katil Mega Projelere Dur De!, 250 Milyon Ağacı, Kuzey Ormanları’nı Savun! İstanbul’a Nefes Ol! KOS-İKS yazılı pankart asıldı. Gözaltına alındı pankartı asanlar.

Evet bir kent ölüyor. Ve ağıt yakma değil, İstanbul’a nefes olma zamanı. 5 TEMMUZ PAZAR, 17.00’de Tünel’den yürüyüş var. Orada olmalıyız.