Resmi rakamlarla 300 bini aşkın kişi ekmeğini kazanmak için bir yerden bir yere yolcu. Her yıl bir göç dalgası yaşanıyor. Çoluk çocuk insan taşıyor kamyonlar. 38 il var gezici tarım işçilerinin ulaşmaya çalıştığı.
TÜİK verilerine göre yaklaşık tarım alanında çalışan kişi sayısı yaz ile kış arasında 1 milyon kişi fark ediyor.
Çoğu kayıt dışı tarım işçilerinin. Gezici olanlarının neredeyse tamamı.
Ve ölüm yollarda buluyor en çok onları.
Çalışma hayatının en can yakıcı kısımlarından işçinin işe yolculuğu. Kimi yerde saatleri alır, kim yerde canı.
Kamyonlar insan taşır. Kavun değil, karpuz değil.
Koca bir ayıptır yollarda insanların yaşadığı.
Bir kaza yaşadık 13’ü kadın 15 canımızı kaybettik Manisa’da biri çocuk.
Kaza mı? Sistematik olarak yaşanan ve önlenebilir olan şey kaza sayılmaz pek.
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporlarına göre 2015 yılının ilk altı ayında tarım sektöründe 160 canımızı kaybetmişiz.
Sorumlusu sensin demeyeceğim. Sorumlusu sistem.

•••

İşçi sınıfı kıpırdanıyor. Metal sektörü hareketli. Sermayede oyun çok. 12 Eylül rejimi ile kendilerine sunulan dikensiz gül bahçesinde dikenlerin sayısı artıyor.
İşçiler üzerinde baskı, alıştırma ve rıza üzerine kurulu hegemonya kırıldı metal sektöründe. Zor aygıtı devreye giriyor yavaş yavaş. Arçelik LG fabrikasın çevik kuvvet girdi biliyorsunuz. İmdat freni gibi devletin zor aygıtı sermaye için. Ne zaman çekse hemen imdada yetişir. Yetişir ama tehlikeli bir frendir.
Dün batmanda işten atılacağını duyan işçiler kuleye tırmandılar. Türkiye’nin her bir yeri dayanışmanın ve direnmenin alanına dönüşüyor.

•••

Öfke göz göze geliyor artık. Bir acı başkasının acısı oluyor.
Uzun çalışma süreleri, kötü çalışma koşulları, işten atılmalar, işyerinde psikolojik taciz. İşyerlerinizde iş arkadaşlarınızın gözlerine bakın. Ama iyice bakın. O gözlerde kendi gözlerinizdeki öfkeyi gördüğünüzde zamanı gelmiştir üzerinizde kurulan keyfiye son vermenin.
Ama esas mesele bu keyfiyet değil sadece. Yasalar var Türkiye’de. Elimizi kolumuzu bağlamak için çıkartılmış yasalar. Bu yasaların yapıldığı bir meclis var. Yeni hükümet arayışları var mecliste. Yasaları yapanlar işçinin örgütsüzlüğünden alıyor gücünü.
Oysa meclistekileri seçenlerin çoğunluğu ücretli. Yaşamak için çalışmaya mahkum senin benim gibi. Seçilenlerin çoğu ise sermaye sahibi. İşinin sahibi.
İşçi siyaset yapmasın, sendika siyaset yapmasın diye öğütleniyor işçiye. İdeolojik deniyor işçi hakkını arayınca. Onlar işten atınca işin gereği. O yüzden sadece fabrikadaki, sokaktaki meseleye değil mecliste kim ne diyor, kim hangi yasayı çıkartıyor ona da bakmalı.
İşyerindeki mücadeleyi, siyasal mücadeleyle de buluşturmalı.
Yoksa kamyonlar insan taşır, fabrikayı çevik kuvvet basar, madende ölüm işin doğası olur.