6. Filo geldiğinde solcular ABD askerlerini şiddetle protesto ederken dinciler yine onlara karşı görevlendirilmişti. Kanlı Pazar olarak bilinen tertipte de Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe birliği etkili oldu.

Civanmert pozlu işbirlikçilik üzerine 2/1: Dincilik
Fotoğraf: DepoPhotos

Tanıdık bir manzarayla başlayalım: Önceki gün ABD donanmasına ait USS Geral R. Ford uçak gemisi Antalya Konyaaltı açıklarına demir attı. Bir süre Türkiye karasularında tatbikat yapacak ABD askerleri daha sonra TSK temsilcileriyle birlikte bir yemekte buluşacaklar. Amerikan tuğamirali yaptığı açıklamada “Türkiye ile aralarındaki güçlü bağa” dikkat çekerek ortak hedeflerden bahsetti. Hani şu Fethullah’ı teslim etmeyen, Erdoğan’ın ekonomik krizlerin arkasında olduğunu söylediği, lafta diklenirken “maşalığını” yapmayı asla ihmal etmediği ABD’den bahsediyoruz… 

Mezarlıkta yetişen kestane yenir mi yenmez mi? İngiliz gemileri Boğaz’a demirlediğinde İstanbul’daki fıkıh erbabı bunu tartışıyordu. Keşke bunu tartışmakla kalsalardı, sonradan saltanat ve hilafeti korumak için işgalcilerle açıkça işbirliğine girerek yaptıkları dinci propagandalarla Anadolu’da ulusal kurtuluş mücadelesine karşı pek çok isyanın da tertipçisi oldular. Herkesin bildiği bu gerçek son zamanlarda dinciler tarafından saptırılıyor, bu işbirliğinden her bahsedildiğinde hemen Sütçü İmam’dan, Mehmet Akif’ten dem vurarak kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Gelgelelim mesele inançlı olmak değil ki; Kurtuluş Savaşı’na katılan herkes inançlıydı zaten, mesele dincilik, hilafet muhipliği ve dahi cihatçılık. Bugün bunları savunanlar halen aynı gaflet içinde. 

Birinci Dünya Savaşı esnasında Almanların planı hilafetin tesiriyle pan-İslamizmi bir tür propaganda aygıtı olarak kullanarak Müslümanların yaşadığı sömürgelerde İngilizlere karşı başkaldırılar ortaya çıkarmaktı. Fakat öyle olmadı! Sultan cihat ilan etse de Müslüman nüfusun bir kısmı Arabistanlı Lawrence’la cihat etmeyi tercih etti, hatta bir kısmı da Çanakkale’ye kadar gelip Osmanlı’ya karşı savaştı. 

İngiliz işgalinin ardından bu sefer toplumun dini yapısını, yani sahip oldukları imtiyazları korumak isteyen dinciler hilafeti ve saltanı müdafaa şaşasıyla işgalcilere sarıldılar. Mustafa Sabri gibiler işgali kutsayan ayinler yaparken, İskipli Atıf gibiler yazdıkları bildirilerde “Yunan askerleri padişahımızın daveti üzerine gelmişlerdir, karşı çıkmayın” diye propaganda yapmaya başladı. Kuvayı Milliye örgütlenip de halk direnişe geçtiğinde ise kurdukları Teali-i İslam Cemiyeti’yle ihanetlerini kurumsallaştırdılar. Direnişçileri “kâfir” ilan eden bildiriler yazdılar, bu bildiriler işgal kuvvetlerine ait uçaklarla Anadolu’ya saçıldı. Yetmedi, Kuvayı Milliye hareketine karşı Marmara’daki işgali kemale erdirmek için İngiliz donanmasıyla desteklenen Kuvayı İnzibatiye (Hilafet Ordusu) diye bir ordu kurdular. Yetmedi Anzavur gibi başıbozukları silahlandırıp direnişçilerin üzerine saldılar. Bunların çoğu ulema takımı, çoğu yaptıklarını İslam adına meşrulaştırdı. Ancak Sait Molla örneğindeki gibi İngilizler hesabına çalıştıklarına dair pek çok belge daha sonra ortaya çıkacaktı. Üstelik yaptıkları propaganda öylesine etkiliydi Anadolu’daki pek çok şeyh, tarikat lideri yahut dini önder onların tesiri altına girmişti. Hani bugünlerde dincilerin kendilerini aklamak için adını verdikleri Mehmet Akif var ya; Kuvayı Milliye’ye destek talebiyle gittiği Konya’dan bizzat dinciler tarafından kovuldu. “Biz İtalyanlarla anlaştık, halifeye tabi olup onların himayesinde kalacağız” dediler ona. 

Cumhuriyet kurulduktan sonra bu taife kısa bir süre de olsa sindi. Lakin İkinci Dünya Savaşı biter bitmez tekrar kudurdular. Bahane belliydi: Komünizm tehlikesi. Nihayet DP iktidarında dinci propaganda tekrar irtifa kazandı. Elbette ki Amerikancılıkla iç içe… O vakit açılan Komünizmle Mücadele Derneği’nin tek propagandası yine dincilik eksenindeydi. Afişlerinde Komünizmi “dışarıdan sızan bir yılan” olarak tasvir eden emperyalist uşakları yıllarca memleketin dinsiz komünistlerden “temizlenmesi” gerektiğine dair propaganda yaptılar. Öyle ki derneğin faaliyetlerini inceleyenlerin çoğu kullanılan nefret dili karşısında dehşete düşer. Üstelik bu dernek daha sonradan kurulan muadilleriyle birlikte pek çok şiddet vakasının da tertipçisi oldu. 

Altmışların sonuna doğru sol hareket iyiden iyiye ivme kazandığında benzeri derneklere aktarılan yabancı fonlar artırıldı. Emperyalistler komünizme karşı bir tampon olarak İslam’ı kullanmak hevesindeydi. O yıllarda yine yurt dışından gelen paralarla bir sürü Kuran Kursu açıldı. Dinci hatipler her yerde konuşturulmaya çalışıldı. 6. Filo geldiğinde solcular ABD askerlerini şiddetle protesto ederken dinciler yine onlara karşı görevlendirilmişti. Kanlı Pazar olarak bilinen tertipte de Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe birliği etkili oldu. “Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal” yürüyüşüne muadil evvela “Bayrağa Saygı” yürüyüşü dedikleri bir yürüyüş için Cuma namazında toplanarak yaptılar katliam planını. Daha sonra polis refakatinde sistemli bir kumpasla iki kişiyi öldürüp yüzlercesini yaraladılar. Nihayet Karaköy’deki kerhaneler ABD askerleri gelecek diye boyanırken, dinciler gidip 6. Filoyu kendilerine Kâbe yaparak şükür namazı kıldılar utanmadan. 

İşte o gün o namazı kılanların bazıları bugün devlet kademesinde. Ogün o namazı kılan mantalite bugün iktidarda. Bu nedenle Antalya’daki manzara çok tanıdık. Bir tarafta civanmert pozlar bir tarafta böylesi bir uşaklık. Çok daha fazlası, daha sonrası da var bunların. Bugünlere gelene kadar yaptıkları var. Çünkü dincilerin işbirlikçilik şeceresi çok kabarık. Fakat yerim dar. Haftaya devam…