Yarın 23 Nisan. Çocuklardan konuşacağız hep beraber. Çocuk işçiliği, çocuk istismarı gündemimizde olacak. “Hakikat çok taraflıdır”, Nazım ustanın dediği gibi. Hakikati küçük bir köşeye sığdırmak mümkün görünmüyor. Hele söz konusu olan çocuklarsa yazmak bile güç.

Ama bir yerinden başlamak lazım.

Mart ayında dört. Şubat ayında dört. Ocak ayında üç. 2015 yılında toplam altmış üç. Bu sayılar ölen çocuklarımızın sayısı. İş cinayetlerinde kaybettiğimiz çocukların sayısı. Büyüyemeyen çocuklarımızın sayısı.

Her çocuk bir umuttur hâlbuki. Mutluluktur.

Umudu öldürmek mümkün mü? Mümkün oluyor işte.

Çocuklar en çok savaşta ölür. Sonra işliklerde, atölyelerde…

Her ölüm sistemin çarklarının dönmesi içindir.

Nitekim son birkaç yıldır ne çok çocuk öldü karanlığın girdabında. Birileri zenginleşirken, ölümün karanlığı değdi yüzlere.

Her ay kaybettiğimiz çocukların arasında Suriye’den savaş nedeniyle Türkiye’ye kaçıp ucuz işgücü olarak çalışmak zorunda kalanlar da var artık.

Çünkü çocuk işçiliğinin en büyük gıdası yoksulluk. Aynı zamanda eğitim ile kurulan ilişki de belirleyici.

•••

Türkiye’de çocuk işçiliğinin durumuna ilişkin elimizde yeterli bir verinin olmadığını söylemek gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 5-6 yıllık periyotlarla yapılan araştırmaların sonuçlarına bakmaktan başka çaremiz yok. Bu veriler de 1994 ve 1999 yıllarında Ekim, 2006 ve 2012 yıllarında Ekim-Kasım-Aralık aylarında elde edilmiş durumda.

Bunun ne önemi var demeyin. Çocuk işçiliğinin yaz döneminde yaygınlaştığını, çocukların özellikle yaz aylarında tarım sektöründe çalıştırıldıklarını biliyoruz. Okullarda tatil bu dönemde. O nedenle anketin yapıldığı zaman dilimi son derece önemli.

Haziran-Eylül döneminde bu anketler uygulansa tablo çok daha kötü çıkacak.

Biz yine de elimizdeki ile yetinelim. TÜİK verileri bize 1999-2006 yılları arasında çocuk işçiliği ile mücadelenin ivmesini kaybettiğini, 2006-2012 yıllarında ise çocuk işçiliğinde azalma eğiliminin durduğunu ve özellikle tarım kesimindeki artış ile birlikte çocuk işçi sayısının tekrar arttığını gösteriyor. İstihdam içinde değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan çocukların sayısı ise 1999 yılında 4 milyon 447 bin iken, 2006 yılında bu sayı 6 milyon 540 bine ulaşmıştır. 2012 yılı için ise bu rakam yaklaşık 1 milyon kişi artarak 7 milyon 503 bine yükselmiş. Böylelikle 5-17 yaş arası toplam çalışan çocukların (istihdama katılan ve ev içinde çalışan) sayısı 8 milyon 397 bine ulaşmış. Toplamda çalışan çocukların tüm çocuklara oranı 1999’dan bu yana yüzde 41’den yüzde 56’ya çıkmış.

2012 verilerine göre 2006 yılından bu yana çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin en yaygın olduğu ücretsiz aile işçisi çocuk işçilerin, toplam çocuk işçiler içerisindeki oranı yüzde 41’den yüzde 46’ya, sayısı ise 362 binden 413 bine yükselmiş görünüyor. Toplamda da çocuk işçiliğinin artmasına neden olan 6-14 yaş çocuk işçilerin sayısındaki artış.

Aile bütçesine katkı

Okula devam eden çocuklar içinde çalışanların yüzde 39,3’ü hanehalkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak, yüzde 24’ü hanehalkı gelirine katkıda bulunmak için çalışıyor. Okula devam etmeyen çocuklarda ise hanehalkı gelirine katkıda bulunmak için çalışanların oranı yüzde 58,7 seviyesinde.

Türkiye genelinde ekonomik işlerde çalışan çocukların haftalık ortalama fiili çalışma süreleri son derece yüksek. 6-17 yaş grubundaki çocukların haftalık ortalama fiili çalışma süresi 40 saatti bulurken, bu süre 15-17 yaş grubundaki çocuklar için 45,8 saattir (ortalama haftalık fiili çalışma süresi 6-14 yaş grubundaki çocuklar için ise 28 saattir). Erkek çocuklar haftada ortalama 43,2 saat çalışırken, kızlar 33 saat çalışmaktadır. Ancak en trajik süreler okula devam etmeyen çocuklar için görülmektedir. Haftalık ortalama fiili çalışma süresi okula devam etmeyen çocuklar için haftalık 54,3 saat ile Türkiye ortalamasının üstündedir.

Ücretli, yevmiyeli veya kendi hesabına çalışan çocukların yüzde 52’si 2012 yılında aylık 400 TL’lik bir gelirle çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Ücretli ya da yevmiyeli olarak çalışan çocukların yüzde 3,4’ü sakatlanma ve yaralanma yaşamıştır, yüzde 34’ü aşırı yorulmaktadır. Üçte birine işyerinde yemek verilmemektedir. Yüzde 36’sının haftalık izni, yüzde 89’nun yıllık izni yoktur.

Sonuç olarak bu ülkede belli ki çocuk olmak çocuklara bile yasak. İyi bayramlar…