Taşınmanın önündeki en büyük engel bellektir. Bellek, yüklerin en ağırı; hangi bellek nesnelerini yanınıza alacağınıza, hangilerini çöpe atacağınıza karar vermek. İnsan belleğini hafifletmeden bir yerden başka bir yere taşınamaz. Ev, belleğin biriktirildiği ve korunduğu mahfaza; çok uzun zaman geçirilen bir ev sadece bellek nesnelerine ev sahipliği yapmakla kalmaz, kendisi de bir bellek nesnesine dönüşür. Ve bellek, bir bitki gibi toprakta kök salmaya meyillidir. O yüzden insanın bir yeri terk edebilmesi için önce onu o yere bağlayan köklerinden kurtulması gerekir. Bir yere ait olmayan, sürekli yer değiştiren evsizler, kişisel eşyalarını yanlarında taşımak zorundadır, yaşam koşulları kök salmalarına izin vermez. Neler yoktur ki çantalarının içinde? Giysiler, temel ihtiyaç malzemeleri, fotoğraflar, kitaplar gibi bellek nesneleri. Evsizlik, sürekli hareket etme, daimî bir yolda olma, süreğen bir koşuşturma mecburiyeti anlamına gelir. Bu yüzden de çantalarını hiç değilse gün içerisinde bir yere bırakmaları gerekir. Berlinli evsizler yüklerinden kurtulmak için ilginç bir çözüm geliştirmişler. Çantalarını gün içerisinde hayvanat bahçesine ya da Berlin Parkı’na gömer, akşam gömdükleri yerden çıkarıp yanlarına alırlarmış (Andreas Gehrlach, Locus: Mülkiyetin Bireysel Mekânları, Yort). 

∗∗∗

Berlinli evsizlerin kişisel yüklerinden geçici olarak kurtulmak için buldukları bu çözüm, belleğin toprakla ilişkisini, kök salma eğilimini akla getiriyor. Evsizler, belleğin bir bitki gibi en iyi şekilde toprakta saklanabileceğini sezgisel olarak biliyor olabilirler mi? Günün sonunda çantalarını gömdükleri yerden çıkardıklarına göre yaşamları belleğin bir yerde kökleşmesine izin vermiyor demek ki; zorunlu göçebe bir yaşamda bir yere yerleşmek mümkün değil. Evsizlerin kişisel mülklerini geçici olarak toprağa gömmeleri, yerleşiklerin ölülerini kalıcı olarak toprağa gömmelerine benziyor, her ikisi de mülkiyet ve toprak ilişkisini yansıtıyor. Evsizler, kişisel mülklerini gömdükleri yer ile geçici bir ilişki sürdürürlerken, yerleşikler ölüleri sayesinde toprakla kalıcı bir mülkiyet ilişkisi kurmuşlardır. “Canlıların kentinden önce ölülerin kenti vardı. Bir anlamda ölülerin kenti her canlılar kentinin öncülüdür” (L. Mumford, Tarih Boyunca Kent, Ayrıntı). İlk yerleşenler ölülerdi. Paleolitik dönemde göçebeler ölülerini belli bir yere gömer ve zaman zaman o yeri ziyaret ederlerdi. Ölüler, bellek nesneleridir, toprakta kök salarlar. Avcı ve toplayıcılar göçebe yaşamı terk edip yerleşmeye karar verdiklerinde, belleklerinin kök saldığı mezarlıklara geri döndüler ve kentler inşa ettiler.

∗∗∗

Yaşadıkları zorlu hayat Berlinli evsizlerin hafızasını zayıflatmıştır, nereye gömdüklerini akıllarında tutamadıkları için çoğu zaman çantalarına ulaşamazlar. Gehrlach kitabında soruyor: Evsizlerin toprağın altında unuttuğu yüzlerce çanta günün birinde arkeolojik kazılarda gün yüzüne çıkarıldığında nasıl bir kültürel bağlama yerleştirilecekler? Arkeoloji, kazılardan çıkarılan parçalardan yola çıkarak bütüne ulaşma, parçaların ait olduğu kültürel bağlamı inşa etme çabasıdır. Toprağın altından ölüler çıksaydı, mesele polisi ilgilendirecekti; fakat çantalar, yerleşik bir kültürde yerleşik olmayanlara ait kişisel bellek mahfazalarıdır ve doğrudan arkeolojiyi ilgilendirir. Bu durum sadece evsizlerin sorunu da değil. Arkeoloji genellikle geçmişle ilişkilendirilir. Halbuki şimdinin anlaşılması da, ıskartaya çıkarılan bellek nesnelerinin biriktiği çöplüklerde kazılar yapılmasını gerektiriyor. Kökleşmeye asla izin vermeyen modern yaşamda bellek, katı olan her şey gibi ya hızla buharlaşır ya çöplüklerde birikir ya da moloz yığınlarına dönüşür.

Kültürel zenginliğimiz bellek nesneleriyle ölçülüyorsa şayet, o zenginliği artık çöplüklerde aramalıyız. “Leonia’nın zenginliği her gün üretilen, alınıp satılan eşyalardan çok yenilerine yer açmak için kaldırılıp atılan eşyalarla ölçülür” (Calvino, Görünmez Kentler).  Çöplükler, belleğin gömüldüğü yerler. Paleolitik göçebelerin ölülerini gömdükleri yerleri ziyaret etmeleri gibi, modernlerin de geçmişleriyle bağ kurmak için çöplükleri ziyaret etmeleri gerekiyor. Belki de sonunda yerleşmeye karar verecek ve belleklerini gömdükleri çöplüklere geri dönecekler, kim bilir?