Çürüyen bir yerimizden geliyoruz öldüklerimizi sayarak

“Binlerce, ama binlerce yıldır yaşıyorum
Bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum biraz
İnsan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü
Kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum
Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı” Edip Cansever

Çürüyen bir yerimizden geliyoruz öldüklerimizi sayarak. Ölümün sıradanlaştığı günlerdeyiz. Sanki savaş, kıtlık, kırım. Acımasızca üstümüze geliyor iş makineleri, inşaatlar, maden ocakları, baraj kapakları üstümüze geliyor. Yemyeşil bir dal kırılıyor. Sonra biri daha. Sonra birimiz daha ölüyoruz. Sonra bir diğerimiz daha. Kuzey Ormanlarında bir meşe daha kesilmiş geçtiğimiz gün. 6 kişi ölmüş sonra. Onlarcası kaybolmuş. Baraj kapakları bir cinayet silahı gibi açılıp, insanları sulara gömmüş Limak Holding’e ait bir barajda. 3. Köprü inşaatında bir işçi öldü sonra. Öldüklerimizi sayıyoruz ya. Bursa’da yol inşaatında, Ordu’da HES inşaatında öldük aynı zamanda. Bartın’da işçileri taşıyan bir servis kazasında öldük. Ne çok öldük.
Her ölümde birileri çıkıp ölenleri sorumlu ilan ediyor. Ölmeyi seviyoruz belki de. Soma’da yaşanan katliamın ilk anlarında Başsavcı “ilk etapta gözaltına alınacak amirler de işçilerle birlikte hayatını kaybetmiş durumda” demişti hatırlasanıza. Sonra güzel ölmüştük Zonguldak’ta bir başka maden kazasında.

Kuzey Ormanlarında bir meşe daha kesildi. Bir ağaç katliamı daha başlamış Yeniköy’de. Kuzey Ormanları Savunması’nın haberine göre, birkaç gün önce köye gelen proje sorumluları Yeniköy muhtarına köylülerin mera ve koru alanını bir an önce ağaçlardan temizlemesi gerektiğini, yoksa kendilerinin bir hafta içinde ağaçları dozerlerle sökeceğini bildirmiş.

Ağaç kesiminin eskiden yasak olduğu bölgede, Orman şefliğinden alınan izinle büyük bir meşe ağacı katliamı başlamış. Ağaç kesimi için şefliğe para yatıran köylüler, böylece hem bir tür angarya işgücü olarak katliama ortak ediliyor hem de katliamın parası köylülerden alınıyormuş. Yıllardır mandalarını otlattıkları merayı kendi elleriyle katlederek çölleştirmeye zorlanıyor Yeniköylüler.

FAİLİ DE ÖLENİ DE BİZİZ
Sonuçta çürüyen bir yerimizden geliyoruz öldüklerimizi sayarak. Faili de, kaybedeni de, öleni de biz olan bir kabusun içine sürükleniyoruz. Gerçek failler bizi suçluyor durmaksızın. Öldünüz suçlusunuz diyor!

İnşaatlar yükseliyor, meşeler kesiliyor, barajlar yapılıyor, kapaklar açılıyor, madenler çıkıyor. Kazanıyorlar. Daha çok öldürerek kazanıyorlar. Öldürdükçe daha çok suçluyorlar.

İş cinayetleri ile kestikleri ağaçlarla, üzerine beton döktükleri toprakla, çölleştirdikleri meralarla, kuruttukları su havzaları öldürüyorlar.
Kim oldukları o kadar açık ki. Her adres onları gösteriyor. Onlarsa hükümetiyle, medyasıyla bizi işaret ediyor. Bizi yani ölenleri.
Siz hala göremiyor musunuz onları?

Ben nerede olduklarının adresini vereyim size. “mulksuzlestirme.org” sitesine girip bir bakın. Orada göreceksiniz kurulan mülksüzleştirme ağlarını. Çocuklarımızın geleceğini elimizden parça parça hangi ağlar ile aldıklarını göreceksiniz. Sermaye iktidar ilişkisi, doğanın kıyımı, iş cinayetleri nasılda ilişkili birbiri ile.

Öldüklerimizi sayıyoruz, yeniden doğduklarımızı da sayma zamanı gelmedi mi artık.