Toprak su gibi akar mı? Yukarı Mezopotamya’nın verimli toprakları 6 Şubat gecesi 65 saniye boyunca su oldu aktı. Türkiye sınırları içinde 10 ili vuran bu büyük yıkımın üzerinde iki gün geçmişti ki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın ana muhalefet liderini hedef alan sözleri duyuldu: “Siz kimsiniz ya, ne olduğunuzu zannediyorsunuz… Devletin yapamadığını gelecek bir belediye yapacak öyle mi?”

Deprem yerleri birbirini duymak için can atanların yeridir. Fuat Oktay, bir ilki gerçekleştirmiştir; bugüne kadar yıkıntıların arasındaki hiç kimsenin, diline, aklına, yüreğine gelmemiştir o soru: “Siz kimsiniz ya?”

***

Bu kibirli öfkenin sebebi, Erdoğan idaresinin afet yönetimi hakkında çok şey söylüyor. Büyük yıkım karşısında refleksif olarak harekete geçen inisiyatiflere “hele durun” diyen Erdoğan İdaresi, izin merci olarak AFAD’ı işaret ederek, izin almayan yardım faaliyetlerini yasadışı ilan edeceğini duyurdu. AFAD’ın sevk ve idaresinde gecikmeler yaşanınca ana muhalefet lideri AFAD izni olmadan çalışan belediye faaliyetlerine atıfla “gelin de tutuklayın” diyerek meydan okudu. Fuat Oktay, buna celallendi. Ancak bu olay akışında Fuat Oktay’ın farkına varamayacağı bir hakikat mevcut: Erdoğan idaresi altındaki afet yönetimi, afet yönetim ilkeleri bakımından yapısal bir bozukluğa sahip. Şöyle ki:

Afet yönetimi; afet öncesi, sırası ve sonrası aşamalardaki faaliyetlerin koordinasyon ve kontrolü gibi iki ana başlığa sahip işlemleri kapsar. Birinci yapısal bozukluk bu iki ana başlıkla ilgilidir: Mevcut afet yönetimi, koordinasyonu kontrolün alt başlığı olarak görmektedir. Dolayısıyla AFAD bakımından, koordinasyon için atılacak ilk adım, yardım faaliyetini önce kendi kontrolü altına almak şeklinde olmaktadır.

Koordinasyonu, kontrolün alt bir işlevi gibi gören bu yaklaşım, Erdoğan idaresinin otoriter karakterine atıfla belki açıklanabilir, ama idarenin karakteri ne olursa olsun, ister faşist, ister paternalist, ister otoriter, ister sultani, ne olursa olsun, 6 Şubat yıkımı gibi bir afet söz konusu olduğunda, refleksif yardım inisiyatifleri, özerkliklerine halel getirilmeden koordine edilmeliydi. Bunun yapılamayışının bir nedeni, afet yönetim mimarisindeki bu yapısal bozukluktur.

Bu konu son derece önemlidir, zira afet yönetim mimarisindeki bu çarpıklık, yaşadığımız büyük yıkımla mücadelede mucizevi bir şekilde ortaya çıkan muazzam toplumsal seferberliği bozucu, parçalayıcı etkilere sahiptir. Karşılıksız kalacağını bile bile çağrım şudur ki, mevcut afet yönetimi bu yıkıntıların altında kalmak istemiyorsa, kontrolü altında olmayan yardım etkinliklerini ya yok sayan ya da tehdit olarak algılayan yaklaşımı terk etmelidir.

***

Maalesef Erdoğan İdaresi gerek zihniyet haritası, gerekse de yönetim mimarisi gereği afetle mücadele eylemlerinin uyumlaştırılması demek olan koordinasyonu sağlamak kabiliyetine sahip değildir. Mevcut idare zihniyetinde, kontrol etmediği (afetle mücadele) eylemler ya yok hükmündedir ya da tehdittir. Bize akıl dışı gelen vakıaların bir nedeni bununla ilgilidir. Peki, bu idare kontrolü altındaki eylemlerde neden koordinasyon zaafı yaşadı, sorusu sorulabilir. Yanıt, bu kez mevcut yönetim mimarisi ile ilgilidir; afetle mücadeleye dönük devletin kontrolü altındaki faaliyetlerin sevk ve idaresi, şahsileşmiş güç kullanımının, son derece merkezileşmiş iradesine tabidir.

Oysa yapılması gerekenler, adeta yakamıza yapışarak kendisini dayatmaktadır. Öncelikle arama-kurtarma ve acil ihtiyaçların karşılanmasına dönük muazzam toplum seferberliği karşısında AFAD izin mercii değil, bilgilendirilme mercii olmalıdır. Aksi tutum, toplumsal dayanışma seferberliğine, bastırılması gereken bir tehdit gibi yaklaşır. Oysa uzun süre ihtiyaç duyulacağı anlaşılan toplumsal dayanışma seferberliğini güçlendirmek şarttır. Uluslararası dayanışma boyutu da kazanan toplumsal seferberliği güçlendirerek sürekliliğini sağlamak, yıkıntıların içinden yeni bir hayat kurabilmemizin gerekli koşuludur.

Yıkıntı deryasının üzerinden iktidarın yönelttiği “siz kimsiniz ya” sorusunu, dayanışma seferberliği içindeki Türkiye toplumu ciddiye almalı ve “sahi biz kimiz” diyerek özneleşme sürecini tamamlamalıdır.